Alevinin Ölüsüne de Dirisine de Ayrımcılık - Turan Eser

Alevinin Ölüsüne de Dirisine de Ayrımcılık - Turan Eser

Dinlediğimde beni etkileyen bir hikaye vardı; Derviş suya düşen akrebi kurtarmak ister. Elini uzatınca akrep sokar; Derviş tekrar dener, akrep yine sokar....

A+A-

Dinlediğimde beni etkileyen bir hikaye vardı; Derviş suya düşen akrebi kurtarmak ister. Elini uzatınca akrep sokar; Derviş tekrar dener, akrep yine sokar. Bunu görenler dayanamaz dervişe, "İyilik yapmak istediğin halde sana zarar verene daha ne diye yardım edersin?" der.

Dervişin cevabı manidardır:

"Akrebin fıtratında sokmak var, benim fıtratımda ise yaratılanı sevmek, merhamet etmek; o fıtratının gereğini yapıyor diye. Ben niye fıtratımı değiştireyim?”

Altınoluk Alevi Kültür Dernekleri ve Cemevi Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Divrikli abimiz, yol üzerinde duran kaplumbağayı “ezilmesin, ölmesin” diye kurtarmak isterken bir motosikletin çarpması sonucu Hak’ka yürüdü.

İyilik yaparken gelen ölüm, giderken de ona iyilik yaptırdı. Kemal abi son iyiliğini sadece kaplumbağayı kurtararak değil, akciğer, karaciğer, böbrek ve kornealarını bağışlayarak dört insana daha hayat verdi.

Kızı Derya, dervişin hikayesinde olduğu gibi “Böyle ölünür mü, böyle ölünmez. Tosbağa kurtarırken ölünmez, baba ölme, ölünürmüş” mesajını, gözyaşlarını içine akıtarak yazdı.

Acıyı Zehirleyen Bürokrasi Akrebi

Alevilerin ölümü de ayrımcılığa maruz kalır. Devletin akrebi, asimilasyon, imha, inkar, nefret ve ayrımcılık zehriyle sokar Alevileri. Bu kez Altınoluk Cemevi’nde, Kemal abinin cenaze erkanına da zehrini akıttı.

Burhaniye Cezaevi Yönetimi “Cemevi ibadethane değil” diyerek, Kemal abinin cezaevindeki oğluna, babasının cenazesinde bulunmasına izin vermedi. Bu dini ayrımcılığa yapılan itirazlar ve devreye giren milletvekilleri sayesinde “cemevine değil, mezarlıktaki defin törenine katılabilir” denilerek “uzlaşma”önerildi. Buna da itiraz edilince, cemevi boşaltıldıktan sonra oğlunun cemevine girişine kısa süreyle müsaade verilir.

Çirkinlik durmaz ve devam eder. 15 kadar asker Altınoluk Cemevi’ni boşaltarak hukuk ve vicdan dışı bir arama yapar. Suriye’de “cihad” için toplanılan camilerin avlusuna giremeyen asker, Alevilerin Cemevlerine “terör yuvası” muamelesi yapıyor. Cemevi avlusunda Uğur Kurt’tu öldüren zihniyet ile Altınoluk’taki zihniyet arasında aslında pek de fark yok.

Aleviler Yaşarken de, Ölürken de Ayrımcılıkla Zehirleniyor

Aleviler sadece yaşarken ayrımcılığa maruz kalmıyor. Ölürken de mezarlıkta da ayrımcılık devam ediyor. Çünkü Osmanlı’dan beri süregelen devletin mezhebi bu ayrımcılığı üretmiştir. Bugün de AKP iktidarı mezhepçi bürokrasisi üzerinden mezhepçi dayatmalarına devam etmektedir.

Birinci derecede yakın olan anne, baba ve kardeşlerin cenazelerine katılma hakkına sahip mahkûmların, cenaze erkanları cemevinde olunca, bu hakkın kullanılmasına, AKP’nin mezhepçi bürokrasisi izin vermiyor ve engelliyor.

Bu ülkede mezhepçilik yapan salt Diyanet, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Milli Eğitim değil. Cezaevi yönetimleri bile “cemevinin ibadethane olup olmadığına” ilişkin fetva veren kuruma dönüşmüş durumda.

Alevinin Ölüsü de Dirisi de AKP Zulmünün Mağduru

Altınoluk’ta yaşanan ilk değil, son da olmayacak. Alevi olan Jandarma Astsubay Başçavuş Murat Taş’ın cenazesi Alibeyköy Cemevi’nden “kaçırılalı!” 6 yıl oldu. O gün de askeri bürokrasi adeta “Laik ordunun askeri cemevinden değil, camiden kalkar” der gibi, cemevinde halkın gözü önündeki cenazeyi apar topar “resmi tören” için İstanbul Ataköy 5. Kısım Camisi'ne kaçırdılar.

Peki siz dünyanın her hangi bir ülkesinde, kiliseden, sinagogdan ya da camiden cenaze kaçırıldığına ya da cenaze sırasında bu mekanların asker tarafından didik didik arandığına tanık oldunuz?

Neden buna sadece Cemevlerinde tanık olunuruz?

Bu bir tesadüf mü? Yoksa asırlardır süregelen ve devleti kuşatmış Emevi zihniyetinin bir ürünü mü?

Yaşarken camiye gitmemiş, namaz kılmamış Alevilerin ölülerini dahi, devletin o ruhsuz, soğuk, donuk ve Diyanet’in bürokratik cenaze törenlerinde asimilasyona tabi tutmak nasıl bir düşmanlığın ürünüdür?

Buna da utanmadan “inanç özgürlüğü” derler.

Oysa bu vicdan ve matem hakkına tecavüz eden akrebin zehridir!

Alevilerin dirilerine, ölülerine, cenazelerine, cemevlerine, mezarlarına, matemlerine yönelik saygısızlıktır. Hakaret ve ayrımcılıktır.

İbretliktir!

Bir kaplumbağayı kurtarmak için ölürken, son nefesinde dahi organlarını bağışlayarak dört kişiye hayat olan Kemal abinin cenazesine karşı yapılan nedir?

İyilik, merhamet, vicdan, adalet ve inanç özgürlüğü bunun neresinde?

Turan Eser

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.