Ali YILDIRIM : AKP Sevici Profesör Şerif MARDİN

Ali YILDIRIM : AKP Sevici Profesör Şerif MARDİN

ALİ YILDIRIM : AKP Sevici Profesör Şerif MARDİNAKP sevici bir gurubun varlığı biliniyor. Gurubun üyeleri temel bir ilk etrafında birleşiyorlar....

A+A-

ALİ YILDIRIM : AKP Sevici Profesör Şerif MARDİNALİ YILDIRIM : AKP Sevici Profesör Şerif MARDİN

AKP sevici bir gurubun varlığı biliniyor. Gurubun üyeleri temel bir ilk etrafında birleşiyorlar. İkiyüzlülük. Bunlar esas olarak siyaseten ve ideolojik olarak AKP’ye karşıymış gibi duruyor, sık sık AKP’ye oy vermediklerini vurguluyor ve fakat AKP icraatlarına AKP’lilerden daha fazla sahip çıkıp aslanlar gibi savunmaktan geri kalmazken, AKP’ye yönelik eleştirilere kendilerini siper ederken bir yandan da kim AKP’yi eleştirdi onu hemen “otoriter/elitist” ilan etmekten çekinmiyorlar.

Bunlar AKP sevicidir.

AKP’nin gizli güçleridir.

Bunlar ipliği pazara çıkmış AKP yandaşlarının itibarsızlığını kendi şahıslarında kamufle etmek için bin bir renge boyanıyorlar. AKP çevreleri ise cemaat/medya olanakları ile bu şahsiyetlere lojistik destek sağlıyor, yani AKP sevicileri tarafsız aydın/bilim adamı/akademisyen vs sıfatları ile perde arkasından parlatıyorlar.

Tarafsızlık” postuna bürünen AKP sevicileri çeşitli alanlarda kamuoyunun bilincini ihfal etmek için canhıraş bir gayretle faaliyet gösteriyorlar.

TAYYİP’E ALKIŞ!

LAİKLİĞE KIŞKIŞ!

AKP seviciler cemiyetinin akademik alandaki en gözde azası Prof. Şerif Mardin oluyor. Mardin’in geçen yıl ortaya attığı “İslamcı mahalle baskısı” kavramıyla tanınıyor. Ne var ki hoca geçen yıl söylemiş olduğu sözlerden büyük pişmanlık duyuyor. Nedeni kavramın sevicisi olduğu AKP muhaliflerince AKP’ye karşı kullanılmış olması. Mardin, Sosyal Sorunları Araştırma ve Çözüm Derneği’nin geçen hafta düzenlediği ‘Ne demek istedim?’ konulu toplantıda konuşuyor. Kavramın sahibi olarak  laik çevrelere “bu kavramı AKP’ye karşı kullanamazsınız” demeye getiriyor, “AKP’ye kuşkuyla bakan kesimlerin bu kavramı slogan haline getirerek kullanması beni rahatsız etti.” diyor.

Konuşmasının devamında Tayyip’i alkışlıyor, alkışlatıyor. “Laikliği tartışmalıyız” demiş olmasından dolayı.

Şöyle diyor Mardin Tayyip’i alkışlatırken: “Başbakan 'laikliği tartışmıyoruz' dediği zaman bunun çok derin bir seviyede doğru olduğunu düşünüyorum”. Hoca Erdoğan’da hiç kimsenin fark edemediği derinliği, entelektüel seviyeyi fark etmiş görünüyor. Kuşkusuz bilimsel bir buluş bu! Tam bir AKP sevici tavrı…

Tayip laikliğin neyini tartışacak, hangi bilgi birikimiyle, hangi soruna çözüm bulmak için ve hepsinden önemlisi laiklik ilkesinin sorun oluşturan neyi var ki –anti laik yapılanmalar dışında- tartışılsın? Siz kendi dinsel ideolojinizi topluma giydirmek isteyeceksiniz, laiklik ilkesi size dur diyecek, bunun üstüne bu ilkeyi tartışalım diyeceksiniz. Bu köpeksiz köy talebidir. Otoriter dinsel anlayışın hayatı kaplamsına yapılan itirazın tartışılabilir ne yanı vardır, bunu tartışmak demek, teslim olmak, hayattan çekilmek demektir.

LAİKLİĞİ TARTIŞMAK

LAİKLİĞİ TASFİYE ETMEK

Hocamız konuşmasına devam ediyor. Acı ama tam da Cumhuriyet ve laiklik düşmanı tarikat şeyhlerinin ağzıyla konuşuyor. Şu sözlere bakın: “Laikliği tartışmaktan korkuyoruz. Yani laikliği tartışırsanız günlerinizi hapiste geçirebilirsiniz.” Diyor. Laikliği tartışanları hapse atıyorlar diyor. Böylesine büyük bir yalan olabilir mi, insanların gözlerinin içine baka baka bu yalan akademik kimliğin arkasına saklanarak söylendiğinde yalan olmaktan çıkar mı?

Türkiye’de laiklik ilkesini eleştirdiği için başı derde giren bir tek Allahın kulu var mıdır olmuş mudur?

Bırakalım laikliği eleştirenlerin, tartışanların hapse girmesini, laikliğe akşam sabah küfreden yeminli laiklik düşmanları hakkında herhangi bir işlem yapılmazken tam tersine bu zevatlar ödüllendirilip el üstünde tutuluyor. Uydurduğu yalana inanmak diye buna derler. AKP seviciliği diye buna derler.

Mardin uydurduklarını gerçek sanıyor. Başka bir alemde yaşıyor. Söylenen yalanları alıp analizinde kanıt olarak kullanıyor.

Kendi ülkesinden, kendi toplumsal gerçekliğinden fersah fersah uzakta yaşayıp, kurmaca dünyalar için üretilen teorilerle hayatı tartmaya kalkışmak faciaya yol açıyor.

Eğer bir bilim adamı gözünü kırpmadan “Türkiye’de laikliği tartışanlar hapse atılıyor” diyebiliyorsa pes demek gerekiyor.

Bu yalandan sonra artık söylediği hiçbir sözü dikkate almak için bir neden kalmamıştır, orda bilim de sosyolojik analiz de artık işe yaramaz olmuştur.

ÖĞRETMEN NEDEN YENİLDİ?

Şerif Mardin yine aynı konuşmasında “1950’den sonra Cumhuriyetin öğretmeni, mahallenin imamı karşısında kaybetti” diye devam ediyor. Buna neden olarak da Cumhuriyetin “iyi, güzel, doğru kavramlarına kendi  anlayışından bir anlam veremediğini, kuru kaldığını, bu kavramın İslami ölçütlerle doldurulduğunu” ileri sürüyor.

Saptamanın birinci cümlesi herkesin gördüğü apacık bir gerçekliği tekrarlıyor. 1950’li yıllardan sonra devlet/iktidarlar eliyle Türkiye’de şeriatın devlet eliyle, kamu olanaklarıyla, devlet fideliğinde yetiştirilip büyütüldüğünü görmemek için özel bir çaba gerekiyor. Evet şeriatı bizzat hükümetler bir siyasal araç olarak varedip büyütüyor. İmam Hatip Okulları, İlahiyat Fakülteleri, Yüksek İslam Enstitüleri, Kuran Kursları ve devlete hükmeden Diyanet İşleri Başkanlığı ile şeriat artık hayatımıza kök salmaya başlıyor. Start 1950’de veriliyor.

Bu olup biteni görmeden, gördüğü halde dile getirmeden, öğretmeni imam karşısında yenik düşürmek bilimsel değil ideolojik bir tercih oluyor. Hele hele bu sonucu “iyi güzel doğru” ya “verilemeyen” cevap ile ilişkilendirmek AKP seviciliği oluyor. Tam da İslamcıların Cumhuriyet’ten almak istedikleri rövanşa alkış tutmak, onlara malzeme yetiştirmek oluyor.

AKP seviciliğinin olduğu yerde bilim bitiyor, tapınma başlıyor.

Yazık…  
 
ALİ YILDIRIM
ALEVİ HABER AJANSI - 26 Mayıs 2008

Etiketler : , , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.