KİMLİK (Basına Yansıyanlar) -2

KİMLİK (Basına Yansıyanlar) -2

Alevilik tartışmaları ve "art niyet"   Mithat Bektaş'ın "Hz. Ali" adlı kaligrafi çalışması.  Soru şudur; Alevi...

A+A-

Mithat Bektaş'ın "Hz. Ali" adlı kaligrafi çalışmasıAlevilik tartışmaları ve "art niyet"
 
Mithat Bektaş'ın "Hz. Ali" adlı kaligrafi çalışması.
 
Soru şudur; Alevi kimliğinin tanınmasından yana mısınız, değil misiniz? Alevilerin "ama"lı, "fakat"lı, "art niyet"li ifadelere karnı tok

Bu tartışmayı, bence Alevilerle Sünniler arasında sürdürülen bir tartışma olarak göstermek, son derece yanıltıcıdır. Alevilerin sürdürdüğü tartışma, herkese din ve inanç özgürlüğü alanının açılması tartışmasıdır.

İzmirli belediye işçisi Sinan Işık'ın, kendi iradesi dışında, kimlik bilgisine yazılmış olan İslam yerine Alevi yazdırmak istemesi medyaya yansıyınca Alevi örgütlerinin yöneticileri arasında Aleviliğin kaynağına ilişkin tartışmalar yeniden alevlenmiş oldu. Kimi gazeteler röportajlar yayınladı; kimi yazarlar da köşelerini bu konuya ayırdı. Tartışmanın kurgusunu yanlış bulmakla birlikte geliştirici bir tarafı olduğunu düşünüyorum.

Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan'ın, "Asıl İslam biziz" görüşünde olduğunu, Alevi Federasyonu Başkanı Ali Doğan'ın da "Alevilik İslam'dan ötedir" fikriyatında olduğu biliniyor. Ancak bu tartışma olmasa, Ahmet Hakan'ın çocukluğunda çevresinde Aleviler hakkında söylenenleri, Ömer Lütfi Mete'nin kendisini hem Alevi hem de Sünni Müslüman olarak hissettiğini; Cemal Şener'in, bir çeşit mesaj içeren, "Alevilik laikliğin bekçisidir" görüşünü öğrenememiş olurduk.

Alevilik İslam'ın içinde mi dışında mı tartışması geçmişten geleceğe uzanan bir tartışma olmakla birlikte sorunun özüne ilişkin çözüm üretme konusunda zerre kadar fayda içermiyor. "Asıl Müslüman biziz" demek, "bizim görüşlerimiz esas alınsın, diğerlerinin tanımı bize göre yapılsın" demekle eş anlamlıdır. Tersi de başka bir yaklaşımı çağrıştırıyor. Bu nedenle yürütülen tartışma, Aleviliğin karşı karşıya olduğu sorunları çözebilecek anahtar niteliğini taşımıyor. Bence Aleviliğin ne olduğuna ilişkin tartışmayı, esas olarak, alanında uzmanlaşmış bilim insanları ve felsefecilere bırakalım ve bütün toplumu ilgilendirmesi gereken tartışmanın özüne dönelim.

"Art niyet"li sorular!

Bu toplumda, ister İslam'ın içinde isterse de dışında kabul edelim, Aleviliğin kendisini ifade etme sorunu yaşanıyor mu? Yaşanıyor! Alevi çocuklarına zorunlu bir biçimde, Sünni İslam esas din olarak öğretiliyor mu? Öğretiliyor! Daha da ileri gidilerek, zaman zaman ders kitaplarına dahi yansıyan bir biçimde Aleviliğin bir sapkınlık olduğu dikte ediliyor mu? Ediliyor! Alevilerin rızaları alınmadan, kendilerinden kesilen vergilerle Sünni Müslümanlığı yaygınlaştırmak ve geliştirmekle görevli imam ve müezzinlerin maaşları ödeniyor mu? Ödeniyor! Bütün toplumun din işlerini örgütlemekle görevli Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kuruluş gerekçesinin laiklik ilkesine aykırı olduğu biline biline, bu kurumun varlığı korunuyor ve bütçesi birçok bakanlığın bütçesini katlayacak oranlara ulaşıyor mu? Korunuyor ve ulaşıyor!

Sözün tam bu noktasında son dönem tartışmalarının vazgeçilmez kavramlarından biri olan "art niyet" nitelemesine gelelim. "Art niyet" gerçek niyeti saklama anlamına geliyor; bu konu özelinde İslami literatürdeki "takiye" kavramıyla örtüşüyor. Ahmet Hakan, "özeleştiri" verirken bile, "Alevilerin art niyetli kişilerin manipulasyon hedefi" olduğu fikri sabitini söylemekten vazgeçmiyor. Ömer Lütfi Mete ise Ali Doğan'ı tenzih ederken bile, "konu üzerinde art niyetli faaliyetler"in olduğunun altını ısrarla çiziyor. Akıllarına "Alevilere yönelik ayrımcı tutumlar" geliştirenlerin "iyi niyet"lerinden kuşku duymak gelmeyenlerin bir bütün olarak Alevilerin "art niyet"lere teşne olduğu düşüncesine nasıl ulaştıklarını, doğrusu merak ediyorum. Alevilerin Yavuz'un kırımından Madımak katliamına kadar onlarca elem görmüş olmalarına rağmen, felsefesinin eksenine "yedi iklim dört köşede 72 millet"in varlığını oturttuğu biliniyor. Hal böyleyken, inançlarını serbestçe yerine getirmek isteyen Alevilere, biraz utangaç bir biçimde de olsa, "art niyet" engeli çıkarmak, en hafif ifadeyle "art niyet" içeriyor.

Evrensel laiklik ilkesi özgürlükçü bir kurguya sahiptir ve bu kurgu laikliği benimsemiş her devletin her inanç biçimine eşit uzaklıkta durmasını ve bütün inançların kendisini serbestçe ifade etmesini güvence altına alır. Yukarıdaki soruları bu genel prensibin ışığında değerlendirdiğimizde Alevilerin gördüğü muameleyi din ve inanç özgürlüğü çerçevesine yerleştirmek mümkün olabilir mi? Elbette olamaz! Peki bu muamele yalnızca Alevilere mi yapılıyor? Elbette hayır! Bahaisinden Süryanisine, kadar bu coğrafyanın farklı inançları hep benzer saiklerle susturuldu.

Tartışmanın Aleviler ekseninde dönüyor olmasının birinci nedeni niceliktir. Alevilerin sayıları yaklaşık 20 milyonu buluyor ve bu rakam artık Türkiye coğrafyası açısından yadsınamaz bir yekun oluşturuyor. İkinci önemli nedeni de, bütün baskı ve sindirmelere karşın Aleviliğin kendisini ifade edecek bir damarı hep canlı tutmasındandır. Alevilik, din ve inanç özgürlüğü mücadelesinde, deyim uygun düşerse, bugüne dek, bir çeşit "mayın eşeği" rolünü üstlendi. Kimliklerin din hanesinin boş bırakılması mücadelesi de, bu tarz bir "mayın eşekliği"ne denk düşüyor.

Dolayısıyla Alevilik üzerinden yürüyen tartışma esasında, bu coğrafyanın binbir renginin kendi inançlarını özgür bir biçimde yerine getirme güvencesine sahip olup olamayacakları tartışmasıdır. Bu tartışmayı, bence Alevilerle Sünniler arasında sürdürülen bir tartışma olarak göstermek, son derece yanıltıcıdır. Alevilerin sürdürdüğü tartışma, herkese din ve inanç özgürlüğü alanının açılması tartışmasıdır. Hedef bu olunca tartışmayı sürdürenlerin İslam içi veya dışı olması önemini yitirir. Alevilerin "laikliğin bekçileri" olduğu görüşüyse "mesaj kaygılı" bir tanımlama olmasının dışında hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Çünkü "bekçilik" militer bir kavramdır. Oysa Alevilik, kaynağını nereden alırsa alsın, özü itibariyle özgürlükçüdür.

Soru şudur; Alevi kimliğinin tanınmasından yana mısınız değil misiniz? Alevilerin "ama"lı, "fakat"lı, "art niyet"li ifadelere karnı toktur.

YÜKSEL IŞIK
RADİKAL - 10/10/2004

'Din hanesi' tartışması

RADİKAL - ANKARA - Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Doğan, "Alevilik, İslam'dan binlerce yıl önce vardı. İslam'ın dışındadır ve kendine özgüdür" dedi. Doğan, dün düzenlediği basın toplantısında, Aleviliğin yok sayılmaya devam edildiğini savundu.

Nüfus kâğıtlarından din hanesinin kaldırılması gerektiğini ileri süren Doğan, din hanesinin bulunmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu savundu. Nüfus cüzdanının din hanesine Alevi yazdırmak isteyen vatandaşın açtığı davanın "Aleviliğin İslam'ın farklı bir yorumu olduğu" gerekçesiyle reddedildiğini hatırlatan Doğan Aleviliğin İslam dininden binlerce yıl önce var olduğunu ve İslam'ın dışında yer aldığını dile getirdi.

RADİKAL - 01/10/2004

Hakkı Devrim : Tayyip Erdoğan'ın tabanı bir kere daha ses verecek

Hakkı Devrim : Tayyip Erdoğan'ın tabanı bir kere daha ses verecekSinan Işık İzmir Belediyesi'nde işçi. Nüfus cüzdanındaki «Dini İslam» kaydının, «Alevî» olarak değiştirilmesini istedi. Mahkeme reddedince Yargıtay'a başvurmaya karar verdi. Orası da kabul etmezse, Avrupa Mahkemesi'ne başvuracak.

Alevî, Hanefî diye mezheplerin vaktiyle nüfus cüzdanlarına yazıldığını hatırladık. Ne var ki İzmirli Asliye Hâkimi Muharrem Ünal, bu işlem millî bütünlüğümüze ve cumhuriyet ilkelerine zarar verebilir düşüncesindeydi.

Gazete, iki bilgi daha eklemişti haberine:

* 18 yaşından sonra mahkeme kararıyla bu istek yerine getirilebilir. (Ama mahkeme «Ben kabul etmem!» demiş işte!)

* Daha önce Haluk Aslaniskender adlı bir vatandaş, cüzdanının din hanesine «Budist» diye bir kayıt düşülmesini sağlamışmış (Milliyet, 28 eylül).

Aynı gün bir köşekadısı «Girişim son derece tehlikeli» diyordu; mezhepler, tarikatlar da yazılırsa, yeni bir bölünmüşlüktür başlar. Allah'tan ki AB'de vatandaşın dinini kimliğine yazma uygulamasından vazgeçiliyor. «AB yolunda her şeye diyen Türkiye de buna uymak zorunda kalacak» (Fatih Altaylı, Hürriyet).

Gelelim dünkü habere.

Endonezya'da yaşayan ve çalışan bir TC vatandaşı Mustafa Tunç Erkin. Cakarta'daki elçiliğimize gitmiş. Ben, Fransa uyruklu Delphine County'yle evliyim. İkinci bir kızım oldu. Onun, nüfus kâğıdındaki «DİNİ» hanesini boş bırakın. 18 yaşına gelince, İslam mı, Hıristiyan mı ne isterse kendisi yazdırsın. Eşimle bunun daha doğru olacağı kararına vardık, demiş. Konsolosluk bu isteği kabul etmeyerek, Samsun Nüfus Müdürlüğü'ne gidecek evrakta o haneye «İSLAM» kaydını düşmüş.

Baba, uygulama aleyhinde Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açtığı davayı kazanmış. (Karar tarihi 27 eylül 04). Fikri sorulan hukuk hocaları (Prof. Saibe Oktay, Prof. Aziz Can Tuncay) hâkime hak veriyorlar: l Yeni Medenî Kanun'a göre çocuğun velayeti konusunda ana ve baba eşit hakka sahiptir. l Kanun din eğitiminde de anne ile babanın anlaşmasını arar ve 18'inden sonra çocuğun dinini seçmekte serbest olduğunu söyler.

Hani derler ya:

- Küp küp üstüne koymuşlar. En alttakini çekmişler. Seyreyle sen gümbürtüyü!

Tayyip Bey'e Allah kolaylık versin! Başka ne diyebilirim?

RADİKAL - 01/10/2004

Bu iddiayı savunmak zırcahillik

Bu iddiayı savunmak zırcahillikCEM Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan, ‘Alevilik İslam dışı’ diyen Ali Doğan’a sert çıktı. Prof. Dr. İzzettin Doğan, ‘Bu düşünceyi savunmak için zır cahil olmak lazım. Bu tezi, eline verilen kağıdı okumaktan aciz Ali Doğan’ın kulağına fısıldayan Diyanet’in ajanlarıdır. Maksat da Alevileri antipatik göstermek, Alevi-Sünni çatışmasına çanak tutmak, ya da Alevilerin Diyanet’ten almaları gereken payın önünü kesmektir’ dedi. Prof. Dr. Doğan, şunları söyledi:

TÜRKLERİN İSLAM YORUMUDUR

‘Alevi, İslamı Hazreti Ali gibi yorumlayan insanlara, onun yorumlarına itibar eden insanlara verilen isimdir. Türk kavimlerinin İslamı algılama ve uygulama biçimidir. Anadolu’yu Müslümanlaştıran hareketin ismidir, Alevilik. Pir Sultan Abdal, 1000 şiiri varsa 998’inde gül yüzlü Muhammed’den, Hazreti Ali’den, 12 imamlardan söz eder. Bunların tümünü, Türk tarihini, Türk kültürünü yaratan yaşatan bütün şiirlerini dualarını Türkçe okuyup, Türkçe halka vaaz veren Alevi, Bektaşi, Mevlevi baba ve dedelerini nereye koyacaksınız?

Mustafa KINALI/İSTANBUL
HÜRRİYET - 01 Ekim 2004

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.