Seyyid Nesimi Deyişleri Ve Hayatı

Seyyid Nesimi Deyişleri Ve Hayatı

Alevi-Bektaşi kültürünün yedi ulu ozanından birisi olarak bilinir. XIV. yüzyılın sonları ile XV. yüzyılın başlarında yaşamış bir Anadolu Türk...

A+A-

Alevi-Bektaşi kültürünün yedi ulu ozanından birisi olarak bilinir. XIV. yüzyılın sonları ile XV. yüzyılın başlarında yaşamış bir Anadolu Türk ozanıdır. Seyyit Nesimi’nin yaşamıyla ilgili birçok kaynak vardır. Bu kaynaklar Nesimi’yi çeşitli yerlerde göstermektedirler. Latifi Tezkiresi onu “Bağdat’ta Nesim nahivesi’nde tevellüt etmiştir.”1 diye vermektedir. Yine bir başka kaynak ise ‘Irak halkındandır” demektedir. Tebrizlidir, Diyarbakırlıdır, Nusaybinlidir gibi notlar bulunmaktadır. Bu nedenle Nesimi’nin nerede doğduğu kesin olmadığı gibi, doğum tarihi konusunda da bir kayıt yoktur.

Seyyit Nesimi şiirlerini Türkçe ile yazmış, Türkçe konuşmuştur. Bir yerde fazla kalamamış, sürekli dolaşmıştır. Anadolu’da başka yerleri gezerek mensup olduğu tekkenin fikirlerini ve eylemlerini yaymıştır. Gittiği her bölgede kendine özgü şiirlerini söylemiş, ora insanıyla kaynaşmış, onlardan ayrı birisi olmadığını da göstermiştir.

Seyyit Nesimi için gittiği her yerde, her mekânda kendisi için birçok şeyler söylenmiştir ki, sanki Nesimi o dönemde onlarla birlikte yaşamıştır. Örneğin Hacı Bektaş Velayetnamesi’nde de adından söz edilen Seyyit Mahmut Hayrani ile de ilişki kurduğu, ardından Sultan Sücattnin tekkesinde de bulunduğu, onlarla birlikte çeşitli kerametleri verilmektedir. Sultan Şucaeddin Veli Velayetnamesi’nde Seyit Nesimi adı da böylece geçmektedir. Tebrizli, İranlı, Bağdatlı, Azerbaycanlı gibi yakıştırmalar hep Nesimi’nin gezginciliğinden ileri gelmektedir. Nesimi ile ilgili bilinen en çok bilgi ise onun Aleviliğin bir kolu olan Hurufilik koluna mensup olduğudur.

0 toplumunun hem gözü hem kulağı, sesi olmuştur. Yunus Emre gibi tekkeler arası ilişkileri de yürütmekten gezmekten hoşlanmış, bunu yaşamının bir parçası sayarak içtenlikle yapmıştır. “Eski kaynaklar Nesimi içiıı şunları söylemektedirler: Nesimi nesbi doğru olan yüksek dereceli Seyyitlerdendir. iyi tahsil görmüş ve zamanın medreselerinde okutulan bilimleri öğrenmiştir. Tarikat ve meşayih yani şeyhlerinin gizemlerine iyi aşinalzğı vardır.”2 derken, Latifi Teskeresi’nde ‘Garip ve acaip bir as, ama, kamil, arif ve nukteden biri, erdemli bir kişidir diye tanımlamaktadır.

Nesimi Fazullah Hurufi’nin halifesi olduktan sonra, onun fikirleri ışığında büyük ve uzun geziler yapmış, Hurufilik düşüncelerini yaymağa çalışmıştır. Hurufilik kural dışı kuran yorumu, şeriat ilkelerine açıkça karşı çıkan, kelimelere dayanan bir gizemciliği ifade etmektedir.

Hurufilik düşüncesinin gelişimine kısaca bir göz atmak, bu düşüncenin Nesimiyi nasıl etkilediğini daha açıkça görmemizi sağlayacaktır. Hurufilik düşüncesi ilk kez Fazlullah Hurufi tarafından ortaya atılmış, teoriyi geliştiren, toplumsallaştıran Fazlullah’ın öğrencileri bu teoriden dolayı Hurufilik adını koymuşlardır. Hurufilik konusunda bazı görüşler şöyledir: “Müslümanlığın inanç, ibadet ve melatını tevil ederek ve İslami esaslara aykırı olarak kurulmuş uydurma bir din.”3 Türk Ansiklopedisi Hurufiliği bir din olarak kabul etmektedir. Ancak, Hurufiliğin mezhep ve tarikat hiç olamayacağını da üstüne basarak söylemektedir.” Hele mezhep hiç diyemeyiz, çünkü mezhep bir dinin esas inançlarına bağlı kalmak şartıyla demektir. Yine önemli bir boşluğu doldurmuş olan cumhuriyet döneminde yayımlanmış önemli Ansiklopedilerden birisi olan İslam Ansiklopedisi bu konuda şu bilgileri vermektedir “Hurufilik, ya da Hurufiya, Esterabed’lı Fazl Allah tarafından 1398 senesinde Horasan’ın Esterabad kasabasında kurulmuş bir tarikattır. Fazl Allah o sene kendisini Allah’ın ve kainatın künh ve haki katı kendi zatında tecelli eden bir peygamber olarak ilan etmiştir. Bu zata göre, İslam tasavvufunun umumiyetle belirttiği gibi, Allah’ın asıl mahiyeti bir gizli hazine olup, ilk tezahür ve tecellisi kelam şeklinde görülen ilk illetten ibarettir.

Hurufiliğin önemli görüşleri şöyledir: Hurufiler alemin sürekli bir devrine ve olayların bu devir esnasında meydana geldiğine inanırlar. Tanrı bir insanın yüzünde ve o insanı temizleyen güzelleştiren bir kelamdır. Allahın vahiylerini halka iletmekle görevli peygamberler bir öncekinden daha geniş bilgiye sahiptir. Dolayısıyla Fazhıllah da önceki peygamberlere gelen her şeyin anlamını çözecek anahtara sahiptir. Namaz, oruç, zekat, kelimeyi şahadet gibi islamın beş koşulunu 28 ya da 32 ye bağlayarak insana yüklerler. Tasavvuf felsefesinin özünde de bulunan insanın özünün tanrıda olduğu, dolayısıyla insanın da bir tanrı olduğu görüşü Hurufilik kuramı içinde de yüklü şekilde vardır.

Nesimi Hurufi düşüncesini üstadının ölümünden sonra geliştirmiş, Anadolu topraklarında yaymıştır. Fazlullah Hurufi’nin yüksek sesle söyleyemediği düşüncelerini Nesimi şairliğinin verdiği gücü de katarak en etkili şekilde dile getirmiştir. Kısa sürede Anadolu ve Asya topraklarında Nesimi İsmi yükselmiştir. Hurufihiğin kurucusu Fazlullah Hurufi’nin adı gölgede kalmış, kısa süre içerisinde unutulur olmuştu. Nesimi’nin ünü duygularının etkisi ile kolayca halk tarafından anlaşılır olmuştu. Nesimi büyüleyici etkisiyle herkesi kolayca etkiliyordu.

Seyyit Nesimi sıradan bir ozan olmayıp, kendisini yetiştirmiş, hatta kendisinden önce gelen bütün ozan ve bilginleri incelemiştir. Hurufi düşüncesini Alevilik düşüncesiniıı içerisinde eriterek, bu felsefeye çok şeyler kazandırmıştır.

Nesimi hem Mevlana’yı, Yunus’u okumuş hem de onların şiirlerinde geçen Hallacı Mansur’a büyük bir hayranlık duymuştur. Hallac gibi “Enel Hak” demekten çekinmemiştir.

Yunus ve Mevlana’da var olan bilinci belleğine kazımış, bu fikirleri şiirlerinin derinliklerinde eritmesini bilmiştir. Dilde Türkçeyi kullanmış olmasına karşın Fars Edebiyatı tarzını da sürdürmüş, çoğu kez bu edebiyatın etkisinde kalmaktan kendisini kurtaramamıştır. Nesimi tüm edebi yapıtları okuyup inceler, yorumlarken kuranı yorumlayıp, reformist bir görüş ortaya atmıştır. 0 yüzden de kendisini “zındık” ilan etmekten çekinmeyenler onun aleyhinde propagandalar yaymış sultana şikayet etmişlerdir. Bu yüzden Nesimi zaman zaman halkın arasında saklanma gereksinimi duymuştur. Nesimi, diğer üstatlar gibi tanrının insanın içinde olduğunu, insanın tanrıyla bütünlük gösterdiğini kuran ayetlerine dayanarak ispatlamıştır. Kuranı körlemesine yorumlamanın, körlemesine okumanın yararı olamayacağını, onun bilinçli ve yorumsal bir tavırla okunması gerektiğini sık sık söylemiştir.

Nesimi’nin korkusuzca savunduğu fikirleri yüzünden her yerde aranmış, bulunduğu yerde şeriat hükümleri gereği ortadan kaldırılacağı sıralarda Anadolu topraklarında on yıldan fazla saklanarak fikirlerini ödünsüz biçimde Anadolu insanına, Türklere Türkmenlere ve diğer kavimlere anlatmıştır. Ankara Savaşı öncesi Anadolu Alevi Türkmenleri onu bağrına basmış, kendi görüşlerinden birisi olduğunu, Nesimi’nin de bir Alevi büyüğü ve öncüsü olduğunu çabuk benimsemişlerdir. Bazı kaynaklar Ankara Savaşı öncesinde Hacı Bayram Veli ‘nin kendisi ile görüşmek istemediğini söyleseler de bu pek ispatlanmış bir sav değildir.

Timur belasının Anadolu toprağı üzerinde yaşayan halkları darmadağın etmesi, bunların ürettiklerine sahip çıkarak gasp etmeleri, Osmanlı Beyliği’nin yeniden Yıldırım Beyazıt oğullarıyla gündeme gelmesi sonucu Anadolu topraklarını terk etmeye mecbur hissetmiştir kendilerini.

Timur’un Anadolu topraklarına saldırısı sonucu birçok Hurufi halifesi de bu topraklardan Balkanlar tarafına kaçarken, Nesimi ne yazık ki Halep’e gitmiş, Halep topraklarında ölümün kucağına düşmüştür.

Halep’te de düşüncelerinden taviz vermemiştir. Nesimi, hep zındıklıkla, sapkınlıkla suçlanmış, ancak onun görüşlerine kimse yanıt vermemiş, bu bilinçsiz, tavır Halep Müftüsü’nün can iane fetvasıyla derisi yüzülerek, canilerin ödüllendirilmesi yolu seçilmiştir. Halkın gözü önünde derisi yüzülerek ortalığa bırakılan Nesimi yine de düşüncelerinden ödün vermemiş, yüzülen derisini sırtına örtünerek Halep sokaklarında insanların korkunç bakışları arasında yürümeye devam etmiştir. Hatta şöyle bir söylenti kulaktan kulağa yayılarak bugünlere ulaşmıştır. Nesimi yüzülürken hıncını alamayan fetva müftüsü şöyle demiş “Bunun kanı pistir, bir uzva damlasa o uzvun kesilmesi gerekir. Tam bu sırada Nesimi’nin bir parça kanı katil müftünün şahadet parmağının üstüne sıçramış. Meydanda bulunan halk, “Müftü Efendi fetvanıza göre parmağınızın kesilmesi gerekir.” Bunu duyan Katil Müftü Nesne gerekmez diyerek parmağındaki kanı yıkayarak ortadan kaldırmıştır. Bunun üzerine Nesimi şöyle seslenmiş:

Zahida bir parmağın kessen dönüp halktan kaçar

Gör bu miskin aşığı serpa sayarlar ağlamaz

İşte inançları uğruna öldürülen insanların görüşleri, işte inançsızlıkları ve menfaatleri yüzünden yüreklerini başka zalimlere kiralamış insanlar. Bu insan manzaralarını tarih çok yaşadı.

Nesimi’nin ölüm tarihi olarak 1404 kayda alınmıştır. Nesimi’ nin ölümü ardından Türkmen Alevileri “mehdi, Gayip Erenleri, tanrıya çekildi, gökyüzüne süzüldü, kendisine geldi, kendisiyle bütünleşti derken Halep’in on iki kapısından on ikisinde de aynı anda çıktığını söylemişlerdir. Bu kanlı ölüm onu ölümsüzleştirdi.

Tekkesi ve türbesi derisinin yüzüldüğü yerdedir. Ölüm sonrası sevenleri onu öğretileriyle yaşattılar. Tekkesinde binlerce Nesimi yetişti.

GÜLAĞ ÖZ ( Turna Dergisi)

Sorma be birader mezhebimizi

Biz mezhep bilmeyiz, yolumuz vardır

Çağırma meclis-i riyaya bizi

Biz şerbet içmeyiz, dolumuz vardır

Biz müftü bilmeyiz, fetva bilmeyiz

Kıyl-ü-kal ilmeyiz, ifta bilmeyiz

Hakikat bahsinde hata bilmeyiz

Şah-ı Merdan gibi ulumuz vardır

Bizlerden bekleme züht-ü ibadet

Tutmuşuz evvelden rh-ı selamet

Tevella olmaktır bize alamet

Sanma ki sağmız solumuz vaardır

Ey zahit, surete tapma, Hakkı bul

Şah-ı Velayete olmuşuz hep kul

Hakikat şehrinden geçer bize yol

Başka şey bilmeyiz, Ali’miz vardır.

----------------------------------------------------------------------

Ben yitirdim, ben ararım, yar benimdir kime ne

Gah giderim öz bagıma gül dererim kime ne

Gah giderim medreseye ders okurum Hak icin

Gah giderim medreseye dem cekerim kime ne

Kelb rakip haram diyormus sarabin bir katresine

Saki doldur, ben icerim, gunah benim kime ne

Ben mekamet gömlegini deldim, taktim eğnime

Ar-u namus sisesini tasa caldim, kime ne

Ah Yezid, seccadeni al yürü mescid yoluna

Pir esiği benim kabem kıblegahım kime ne

Gah cıkarım gökyüzüne hükmeder kaftan kafa

Gah inerim yeryüzüne yar severim kime ne

Kelp rakip böyle diyormus güzel sevmek pek günah

Ben severim sevdigimi, günah benim kime ne

Nesimi'ye sordular, yarin ile hos musun

Hos olayım, hos olmayım, o yar benim, kime ne

---------------------------------------------------------

Uykudan uyanmış şahin bakışlım

Dedim sarhoş musun söyledi yok yok

Ak elleri elvan elvan kınalı

Dedim bayram mıdır söyledi yok yok

Dedim ne gülersin dedi nazımdır

Dedim kaşın mıdır dedi gözümdür

Dedim ay mı doğdu dedi yüzümdür

Dedim ver öpeyim söyledi yok yok

Dedim aydınlık var dedi aynımda

Dedim günahım çok dedi gönlümde

Dedim mehtap nedir dedi koynumda

Dedim ki göreyim söyledi yok yok

Dedim vatanım mı dedi ilimdir

Dedim bülbül müdür dedi gülümdür

Dedim Nesimi şah dedi kulumdur

Dedim satar mısın söyledi yok yok

------------------------------------------------------

Kemter kuluyum ALİ'nin ol şah-ı karemdir

HASAN başımın tacı,HÜSEYN gözümde nemdir

İmam ZEYNEL'ABA,BAKIR mihr-i hürremdir

'Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed'

İmam CAFER-İ SADIK gibi bir dahi arifan

İmam MUSY-I KAZIM olmaya sultan

Cihan yüzünü görse değer o şah-ı Horasan

'Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed'

İmam MUHAMMED TAKİ gözlerime ayni ziyadır

İmam NAKİ sayesi ol mürg-ü Hümadır

İmam Hasen-ül Askeri derdimize ayni şifadır

'Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed'

MUHAMMED MEHDİ zuhur ede nihan kalmaya perde

Havariçler geçse gerek tig-ü teberde

Seyyit NESİMİ mehdin okur şam-u seherde

'Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed'

---------------------------------------------------------------------

Yoluna canlar fedadır ya Aliyyelmürtaza

Destgirin hem Hüdadır ya Aliyyelmürtaza

'Lahmüke lahmi' dedi çün ol şefiülmüznibin

Ol da hakkında nidadır ya Aliyyelmürtaza

Zülfikarın haricin boynundan eksik olmasın

Sana Hakktan bu atadır ya Aliyyelmürtaza

Ey şu kimse sevmedi bunda seni anda olur

Havz-ı kevdesden cüdadır ya Aliyyelmürtaz

Kim ki zahir görmedi nakşında nakkaaşı ayan

Bi-basirettir a'madır ya Aliyyelmürtaza

Bu NESİMİ mehdin okur,kıl inayet sen ana

Eşiğinde bir gedadır ya Aliyyelmürtaza

.

---------------------------------------------------------

Erenler Şah'tan gelirler

Ali derler Pirimize

İmamların kullarıyız

Münkür ermez sırrımıza

Pirimiz Kırıklar,Yediler

Bu yolu onlar kurdular

Bizede böyle dediler

Kanarsan ikrarımıza

Muhip mürşidine uydu

Arif olan hisse duydu

Münafıklar nice kıydı

Tiğ çektiler Pirimize

Bildik aslımızdır Adem

Kısmetimiz verdi Hüdam

Halifeler bastı kadem

Taç vurdular serimze

Ateş yanar kazan çoşar

Dalğalanır boydan aşar

Şulesi aleme düşer

Bakın bizim nurumuza

Nesimi sözünü pişir

Özüne muhabbet düşür

Bezirğanlar gevher taşır

Güne gün şarımıza

-----------------------------------------------

Fazlına bel bağladım ya vahid-i ferd-i ahad

Cümlenin mabudu sensin daima hayy-i ebed

Okudum isminde 'Bismillahirrahmanirrahim'

Ay sıfatındır sıfatın 'kulhüvallahü ahad'

Evvel ahir 'hüvel-hayyüllezi' sin layemut

Zahür-ü batın 'hüvel bakisin' 'allahüssamed'

'Lem -yelid' zatın, 'velem-yuled' sıfatın vasfıdır

'Lem-yekün' zat-ı sıfatın 'lehü küfüfen ahad'

Ol zaman kim lütfile bir gevhere kıldın nazar

Zahir ol gevherden oldu cümle eşya la aded

Kaf ile nundan yarattın on sekizbim alemi

Kudretinden erbain günde tamam oldu ceset

Ey NESİMİ daima gönlünde özge nesne yok

Hem dilinde ol fakırın daim eyler ya Ahmed

------------------------------------------

el bana cevr etme sende bulursun

Ya birde ikide yedide onda

Tut mürşid eteğin vasıl olursun

Medet nazargahı yedide onda

Üçlere yoldaş ol eyle niyazı

Hüda kabul eder böyle niyazı

Dün ü gün ah edüp eyle niyazı

Arsa-i aşk içre yedide onda

Nesimi yedide onda mı dersin

Üçler meclisinde onda mı dersin

Elestü bezminde onda mı dersin

Kırıklar dergahında yedide onda

.

----------------------------------------

Gel benim fahr-i cihanım,kıblegahım Mustafa

Cihanın umudu sensin,Padişahım Mustafa

Halil'in kuyuna vardım,hacılar bayram eder

Arafat'ta kurban kestim işte canım Mustafa

Bak şu kelb rakibe ki, yarime neler demiş

Okunan Kur'an hakkiçün,iftiradır Mustafa

Ben ölünce katiplere vasiyet etsem gerek

Yazdıram sinim taşına,intizarım Mustafa

NESİMİ'yem derde düştüm,derdimin dermanı yok

Derdimin dermanı sensin,ah u zarım Mustafa

.

----------------------------------------------------------

Ehl-i iman işlerini şol demde inkar ettiler

Çün NESİMİ'yi Halep şehrinde berdar ettiler

Öyle kim cevr eyleyüp zulm ile hakkı bastılar

Ahsen-i takvimi gör kim nice inkar ettiler

Müftüler fetva verüben hakkı batıl ettiler

Küfr edüp imana gelmez,gelmeğe ar ettiler

Hak bana emreyeledi söyle deyübejn söyledim

Sözlerimi destan edüp alemde destan ettiler

Bileyüben bıçakların çünkü canıma kıydılar

Sag iken ben aşkı gör nice bimar ettiler

Soydular çıkardılar tenimden çün derimi

Yas edüp gökde melekler cümlesi zar ettiler

Ey NESİMİ vasıl oldun Hakk-ı Rahmana sen

Cennet-ül me'vayı buldun,yerin gürzar ettiler

--------------------------------------------------------------

Evliyadan aldık biz bu erkanı

Yana yana zikredelim Allahı

Canda ayan dörgük sırr-ı Suphanı

Yana yana zikredelim Allahı

Daima Suphanın ismin der idim

Derunumda olan perdeyi giderdim

Bir idim vardım ummana erdim

Yana yana zikredelim Allahı

İsyanla kararmıştır yüzleri

Anın için Hakkı görmez gözleri

Bize kar eylemez münkir sözleri

Yana yana zikredelim Allahı

SEYYİD eydür bahre daldım da geldim

Mümkünat ilmini bildim de geldim

hakikatta yerin gördüm de geldim

Yana yana zikredelim Allahı

---------------------------------------------------------------------

Gel beni ağlatma Şah'ım,ben sana kullar olayım

Gel bana ceylan bakışlım,ben sana kullar olayım

Bir gonce bülbül idim,geldim bağında ötmeye

Şanına ağlatma düşmez,ben sana kullar olayım

Açtım zülfün telinden,zülfün ucu mah gibi

Kesipte yabana atma,ben sana kullar olayım

Ey Nesimi can Nesimi,şu derdime bir çare kıl

Ezelden seni severim,ben sana kullar olayım

.-----------------------------------------------------------------------

Sabahın seherinde kakdım uyandım

Meded,günahlarım bağışla sultan

Şah-ı Merdan görünür gözüme

Meded,günahlarım bağışla sultan

Mücizat gösterdi dıvara bindi

Seksen bin erlere ser-çeşme oldu

Rum'un gözcüsü pirimdir kendisi

Meded,günahlarım bağışla sultan

Aman meded arşda,kürsde ulusun

Pirim Hünkar Hacı Bektaş Veli'sin

Günahlar kılmaz Muhammed Ali'sin

Meded,günahlarım bağışla sultan

İmam-ı Hasan'ı yanımda bildim

İmam-ı Hüseyn'in nurunu gördüm

İmamlar serveri Zeynel'den...

Meded,günahlarım bağışla sultan

Ol İmam Bakır'ı seven yorulmaz

Adım kandır günahlara kalınmaz

Okur İmam Cafer sırrı bilinmez

Meded,günahlarım bağışla sultan

Mansur'u dara çektiler dönmedi

Musay-ı Kazım'ın kanı dinmedi

Remiz çalındı kimseler bilmedi

Meded,günahlarım bağışla sultan

Muhammed Taki'den Naki'ye erdim

Askeri dilimde tespihim virdim

Alemler serveri Mehdi...

Meded,günahlarım bağışla sultan

Ademin cennette nurunu gördüm

Rıza ile meydanda durdum

Melekler Adem'e secde etti

Meded,günahlarım bağışla sultan

Seyyid NESİMİ'nin mühib yarisin

.............. şem'in yansın çırasın

Şah-ı Merdan cümlesinden olsun

Meded,günahlarım bağışla sultan

------------------------------------------------------

Kalbim defter,dilim kalem yazarım

Hakikat emrini duyaldan beri

Yitirdim Leyla'mı gurbet gezerim

Mecnun gibi aşka uyaldan beri

Bize dört kitaptan haber verildi

Kamil olduk akıl başa derildi

Kafir Şeytan merdut oldu sürüldü

Hakkın dergahından sürelden beri

Çıkıncak Mi'raca Hazret-i İmam

Diledi Mevladan ümmetin tamam

Nur ile sarıldı bu cümle alem

Saadet tacını geyelden beri

Mahlasım NESİMİ ismim ALİ'dir

Bu çarh dönmektedir,sanman halidir

Şükür kalbim iman ile doludur

Cürm-ü isyanımız bilelden beri

--------------------------------------------------------------

Ey gönül el aynasına bakmanın faydası ne

Sernayeden zararın var satmanın faydası ne

Kendin kadrin bilmeyen ne bilir dostun kıymetin

Merkebin boynuna cevahir takmanın faydası ne

Çobana yazı gerek hem yayıla,hem gerneşe

Çobanı meclise imam etmenin faydası ne

Kargaya üleş gerek hem yiye hem çağıra

Karganın önüne şükker dökmenin faydası ne

Velhasılı Nesimi sen kendimi aleme faş eyleme

Köpeği hamama sokup yumanın faydası ne

.

---------------------------------------------------

Şem'e düşen pervaneler

Gelsin bir hoşça yanalım

Aşka düşen divaneler

Gelsin bir hoşça yanalım

Yanmaktır bizim karımız

Harcedelim hep karımız

Pervaneler yaranımız

Gelsin bir hoşça yanalım

Varın söylen şol bülbüle

Neden aşık olmuş güle

Ermek istersen ol kül'e

Gelsin bir hoşça yanalım

Bülbül yuvan yıkıldı mı

Yavrun yere döküldü mü

Ölüm sana dokundu mu

Gelsin bir hoşça yanalım

Nesimi döğünsün taşlar

Akıtalım gözden hep yaşlar

Hakk tanıktır hey kardaşlar

Gelsin bir hoşça yanalım

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.