Vakit Gazetesinin Alevi Tahammülsüzlüğü Devam Ediyor

Vakit Gazetesinin Alevi Tahammülsüzlüğü Devam Ediyor

Ali İhsan KARAHASANOĞLU : AKP seçmeni telefonla avutulurken CHP’liler işi bitiriyor!Biz zannediyorduk ki, AK Parti oylarını % 34’ten % 47’ye...

A+A-

Ali İhsan KARAHASANOĞLU : AKP seçmeni telefonla avutulurken CHP’liler işi bitiriyor!Ali İhsan KARAHASANOĞLU : AKP seçmeni telefonla avutulurken CHP’liler işi bitiriyor!

Biz zannediyorduk ki, AK Parti oylarını % 34’ten % 47’ye yükseltti. CHP ise, DSP ile birleşerek seçime girdiği halde, yine de bir oy artışı sağlayamadı. Üstelik AK Parti’yle arasındaki 1’e 1.5’luk oy oranı farkı, son seçimde 1’e 2.3’lük oran farkına çıktı!

Dolayısıyla iktidar da, bu sonuca göre şekillenecek!

Biz öyle sanalım, sanmaya devam edelim...

Mütedeyyin kesimin % 47 oy oranı ile tek başına iktidara getirdiği partinin genel başkanı, bir yanlışlık olduğunda o ilin valisini değil, haksızlığa maruz kalan vatandaşı arıyor: “Yanınızdayız. Üzülmeyin. Hepsi geçecek.”

Arkasından vali açıklamasını yapıyor: “Bir yanlışlık görülmemiştir. Dosya kapanmıştır.”

Adeta alay eder gibi!

Biz AK Parti’nin iktidarda olduğunu sanıyoruz ama; işi bitiren, girdiği seçimde milletvekili sayısı neredeyse yarıya düşmüş olan CHP..

CHP’liler, herhangi bir olay kendilerine intikal ettirildiğinde, oradaki mağdur olduğu ileri sürülen vatandaşı aramıyorlar.. Onlar, direkt ilin valisini arayıp, talimatı veriyorlar: “Soruşturma açılsın!”

Örnek mi?

Sivas ilimizde, cami olarak inşaa edilen, ancak halkı alevi olan bir köye atanan imam, camideki Atatürk ve Hz.Ali resimlerini kaldırmış.

Bir camide resim olur mu?

Olmaz tabii ki! Hz.Peygamber’in resmi yok ki, başka birisinin de olsun..

Gayet normal olan bu uygulama üzerine, TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi, CHP Milletvekili M.Ecder Özdemir, hemen Sivas valisini aramış. Vali bey de, “imam hakkında soruşturma açıldığını” açıklamış!..

Hatırlayalım; bir başka mağduriyet de, Rize’de yaşanmıştı. Oradaki mağdur aileyi, seçimde ikinci sıradaki partiden 2.3 misli fazla oy alan AK Parti Genel Başkanı aramıştı, Başbakan sıfatıyla.. Rize valisini değil de, mağdur aileyi arayıp; konuyla yakından ilgilendiğini söylemişti!

Başbakanımız konuyla yakından ilgileniyor ama, Rize’de de henüz bir netice yok.

Hemen burada, CHP’lilerin ilgilendiği bir başka olayı aktarayım size, iktidarda AK Parti mi var CHP mi, siz karar verin!..

Efendim, İstanbul’da bir lisemizde, sınıfı yemekhane sanan bir kız öğrencimiz varmış.. Sınıfta yemek yediğini gören öğretmenimiz sormuş: “Niye sınıfta yemek yiyorsun” diye.. Bu soru, dönmüş dolaşmış, “Ramazan’da oruç tutmayan öğrenciye azar” diye TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na takdim edilmiş..

İnsan Hakları Komisyonu Başkanı da, halen AK Parti rozeti taşısa da, CHP’den transfer ya... Adana Kozan’daki insan hakkı ihlali ile ilgili “O bizim işimiz değil” deyip kestirip atmıştı.. Şimdi lisede, sınıfı yemekhane sanan kız öğrencimiz olayında hemen müdahil olmuş konuya.. Başbakanımız gibi, mağdure öğrenciyi arayıp, “Sana bir yanlışlık yapıldı ise, senin yanındayız. Gereken yapılır. Üzülme” diyerek kapatmamış konuyu..

MHPve CHP’li komisyon üyeleri (yine Sivas Milletvekili Ecder Özdemir) ile birlikte atlayıp gelmişler İstanbul’a.. Kendilerince bir soruşturma yapıp, hükmü de vermişler: “İnsan hakkı ihlali vardır!”

İşte böyle..

Mütedeyyin kesimin uğradığı mağduriyette “telefonla avutma” yaşanıyor.

Sol kafanın mağduriyet iddiasında ise, anında “soruşturma” açılıyor, anında “insan hakkı ihlali raporu” veriliyor!

İnsaf yani!

Oysa olay basit..

İstanbul’daki olaydan örnekleyelim.

Üç partiden de milletvekili var İnsan Hakları Komisyonu’nda..

İddia ne? Kız öğrenciye, “Sınıfta niye yemek yiyorsun, oruç tutmuyor musun” diye sorulmuş!

Ne diyor mağdure öğrencimiz: “Ben aleviyim. Oruç tutmuyorum. Bana ayrımcılık uygulanıyor.”

Peki başörtülü onbinlerce öğrencimiz de bir şey söylüyor: “Ben Din İşleri Yüksek Kurulu’nun verdiği bilgiler çerçevesinde inancını yaşamak isteyen bir müslümanım. Din İşleri Yüksek Kurulu’nun, ‘Her müslüman hanım, başını örtmelidir’ şeklindeki açıklaması gereği başım örtülü olarak okula girmek isterken, müdür bey, idareciler beni sınıfa sokmuyorlar. Bana ayrımcılık uyguluyorlar.”

İnsan Hakları Komisyonu’nun, her iki iddiaya da eşit mesafede durup, “İkisi de inancı gereği bir tavır içinde. Birisi; ‘İnancım gereği oruç tutana saygı göstermem gerekmediği için, açıktan yemek yiyorum. Hem de onlara inat, gelip sınıfta  yiyorum’ diyor. Diğeri de,  ‘İnancım gereği başımı örtüyorum’ diyor. Eğer inançlara saygılı olacaksak, ikisinin de mağduriyetini kabul etmemiz gerekmiyor mu?” diye konuyu masaya yatırıp, oybirliği ile “İki uygulama da yanlıştır” demesi gerekmez miydi?

Hayır, oruçlunun karşısına geçip, “Senin inadına, hem de sınıfta yemek yiyeceğim” diyene “Burası lokanta mı?” diye sorulursa insan hakkı ihlali.. Öğrenci sınıfa başörtü ile geldiğinde “Burası cami mi?” diye sorulursa; “İnsan hakkı tesbit edilememiştir”, öyle mi?

Bilmiyorum farkındalar mı, sayın Başbakan da, İnsan Hakları Komisyonu da, bu farklı uygulamalarla itibar kaybediyorlar..

Bizden hatırlatması.. Gerisi, “devletlü”lerimize kalmış!

Ali İhsan KARAHASANOĞLU
Vakit - 09 Aralık 2007

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.