'Yol cümleden uludur.'

'Yol cümleden uludur.'

'Yol cümleden uludur.'Kemal BÜLBÜL'Gönül kalsın, yol kalmasın.' demiş Alevi Yol Uluları.Yol ne ola ki...?Yol, yaşam...

A+A-

'Yol cümleden uludur.''Yol cümleden uludur.'

Kemal BÜLBÜL

'Gönül kalsın, yol kalmasın.' demiş Alevi Yol Uluları.

Yol ne ola ki...?

Yol, yaşam ve yaşamın gerekleridir. Doğmak, yaşamak, paylaşmak, sevmek-sevilmek, ağlamak, gülmek, hakka yürümek (ölüm yerine)...

Yol, yaşam ise, yol olmadan ne olabilir?

O sebepten 'Yol cümleden uludur.' demiş erenler. 'Yol kalırsa' yaşam durur, 'Gönül kalırsa' gönül almak, gönül onarmak mümkündür.

Aleviler, inanç ve öğretilerine 'Yol' derler. Kimi bilgi fukaraları Alevilik için 'mezhep' deyince bakın ne demiş Alevi Yol Ulusu Nesimi; 'Sorma be birader mezhebimizi. Biz mezhep bilmeyiz, yolumuz vardır. Çağırma meclisi riyaya bizi. Biz şerbet içmeyiz dolumuz vardır.'

'Yol' varlığın, var oluşun nedenlerini düşünmek, bilinmeyene, sır olana yanıt aramaktır. Doğa nedir? Evren nedir? Yaşam nedir? İnsan nedir? Sorularına yanıt aramaktır. 'Ara bul.' diyen Hacı Bektaş Veli'nin muradı 'Yol'u yaşamın gereklerine göre güncellemek ve yaşamı yeniden üretmektir. Ve bütün bunları yaparken 'İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.' demiş Hacı Bektaş Veli.

'Yol' genel ve özel olan her şeydir. 'Yol' yaşamdır, yaşam 'Yol'dur. Ne, nedir? Sorusundan 'Yol' doğmuş, 'Yol'dan deyişler, semahlar, cemler doğmuştur. Alevi cemlerinde 'Yol Yürünür.' 'Yol'un bir dili, usulü, üslubu ve erkanı vardır.

'Yol', bakmak, görmek, sezmek, anlamak ve anlatmak üzerine kuruludur.

'Yol'da eşitlik, adalet ve barış temel vazgeçilmezlerdir.

Gelin görün ki; temelini pozitivizmden alan Kemalist modernizmin tekçi ulus devlet anlayışı 'Türk-İslamcı' uygulamalarla Aleviliği asimilasyona uğrattı. Şimdi 'Yol' üzerine ne söylesek hoş bir nostalji gibi algılanıyor.

Gerek Selçuklu, gerek Osmanlı döneminde egemen zihniyetin katliamcı uygulamalarına karşın Alevi Yol Uluları 'Çoklukta birlik' dediler. Osmanlı'nın ümmet dediğine Alevi Yol Uluları adı ile seslendiler. Türk, Kürt, Arap, Rum, Bulgar, Arnavut, Sırp, Rus...

Anadolu ve Mezopotamya topraklarında yaşanan halklar arası diyaloga Alevi Kültürü'nün katkıları yadsınamaz.

Hacı Bektaş Veli Mezopotamya üzerinden Anadolu'ya gelirken ilk yarenleri Kürtler ve Araplardır. Hacı Bektaş Veli yareni Tapduk Emre'nin dergahında pişen Yunus Emre'nin dili eşitlik, özgürlük, adalet ve barışın dilidir. Yunus Emre'nin barışı, kendinden olmayanı görerek, tanıyarak, anlayarak yaren olmaya ve kendinden olmayanın inancı ve dilini 'hak' bilerek onunla 'hemhal' olmaya dayanır.

Tam da toplumsal barışın, Kürt sorununa demokratik çözümün arandığı bu günlerde Yunus'un diline çok ihtiyacımız var. Sözün 'başı' değil, 'savaşı kesmesi' gerekiyor. Sorumluluğu olan her kurum ve bireyin 'savaşı kesmesi' için 'söz söylemesi' gerekiyor. Parti, sendika, dernek ve meslek odalarının 'savaşı kesecek söz' için Yunusça bir dil oluşturmasına ihtiyaç var.

Başbakan'ın kendi partisine mensup Kürt milletvekillerinin, sorunun çözümü için 'Kürt'lerle diyalog gereklidir.' önerilerine kızıp; 'Söz ola kestire başı.' diye alıntı yaptığı söz Yunus Emre'nin bir dörtlüğündendir. Dörtlüğün tamamı şöyledir: 'Söz ola kestire başı, Söz ola kese savaşı. Söz ola ağulu aşı, Bal ile yağ ede bir söz.' Otuz yıldır söylenen 'söz'lerden birinde ortaklaşmak 'savaşı kesecek'... BARIŞ...

Aleviler 'Savaşı kesecek söz' olarak ne mi diyorlar?

'Kimlikte eşit, inançta özgür, emeğe hak, işsize iş, yoksula aş, çoklukta birlik olmak için' çok yakında 'söz' söylenecek.

'Söz'ün başlığı, 'NASIL BİR TÜRKİYE İSTİYORUZ?'

Kemal BÜLBÜL
GÜNLÜK - 24.7.2009

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.