12 Eylül'ü tartışmak

12 Eylül'ü tartışmakYüksel Işık (*)AKP Hükümet olduğundan beri “şuyuu vukuundan beter” gelişmeler yaşanıyor. İlk...

12 Eylül'ü tartışmak

Yüksel Işık (*)

AKP Hükümet olduğundan beri “şuyuu vukuundan beter” gelişmeler yaşanıyor. İlk bakışta AKP’ye muhalif güçler tarafından gerçekleştirildiği zannedilen her “”, sonuçta AKP’ye yarıyor. Tam da 2007 seçimlerine doğru ve gözle görülür bir biçimde AKP inişe geçmişken, Başsavcılığın AKP’nin kapatılmasına ilişkin iddianamesi, “can simidi” gibi yetişmişti. Tıpkı 1960’a doğru Hükümetten düşmesine kesin gözüyle bakılan DP’nin “darbe yoluyla” uzaklaştırılması sonucunda “demokrasi kahramanı” ilan edilmesi gibi Başsavcılığın iddianamesi de AKP’nin yaptıklarının unutulmasına yol açmıştı.

Sonrasında, tuhaf bir Cumhurbaşkanlığı krizi ve onun üstüne gelen 27 Nisan e-muhtırası, AKP’nin 2002-2007 arası dönemini her açıdan tartışmanın önünü kapattı ve bütün dikkatler, Türkiye demokrasisinin olgunluğuna yöneltildi. O zamanlar da yazmıştım; Cumhurbaşkanlığına ilişkin kriz, bizzat AKP kurmayları tarafından çıkartılmış; e muhtıra da, muhtırayı verenlerin AKP’ye yaptıkları bir çeşit “kıyak” olarak tarihe geçmişti.

Sonrasında sayısız “darbe” söylentisi, “rahatsız genç subaylar”a atfedilen “andıçlar”, “planlar” birbirini kovaladı. Darbelerden çok çekmiş solcular da, ortalama yurttaş da, önüne gelenin ülkenin geleceğini kendi istediği gibi dizayn etme subjektivizmden bıktığı açıktı ve dolayısıyla ülkenin demokratikleşmesini konuşmanın önünü kesen bu “gelişmeler”in savuşturulmasına odaklanılmıştı.

İçinden çıkıp geldikleri “gömleğin”, “fasa fiso” diye adlandırdığı Susurlukçulardan arta kalanlara verilen “Ergenekon” adının bir süre sonra muhalifliğiyle bilinen herkese sıçraması yetmemiş olacak ki, yeniden “darbe planları”na dönülmüş oldu. Günlerdir bütün ülkeyi gerginliğin içine çeken “sahtedir-gerçektir” tartışması, icranın başı Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasındaki görüşme sonrasında ortada kalmış gözüküyor. Bilişim teknolojisinin bu kadar geliştiği bir ortamda belge üzerindeki spekülasyonların sürdürüldüğüne bakılırsa asıl beklenti, belgenin kendisinde değil yarattığı dehşette düğümleniyor. Yani tam da “şuyuu vukuundan beter” hali yaşanıyor.

Bütün bu gelişmeler AKP’nin sivil ve demokrat, karşısındaki güçlerin de, AKP’ye karşıtlığına paralel olarak “darbeci” olarak görülmesine yol açıyor. “Yüzde 99’unun Müslüman” olduğu savunulan bu ülkede yüzde 92’nin oylarıyla onanan ’82 Anayasasının değiştirilmesi tartışmasında da AKP’nin başı çekiyor gibi görünmesi de bunu kanıtlıyor. ’82 Anayasası’na karşı oy kullanan yüzde 8’lik küçük dilimin tümüyle sol görüşlü olduğu dikkate alınırsa bugünkü tersliğin kaynağı da anlaşılmış oluyor.

12 Eylül’ün mağduru olan solun da içinde yer alan CHP, ’82 Anayasasını savunurken, AKP, darbecilerin Anayasasını değiştirmek istiyor olması kurgunun tuhaflığını da gösteriyor. Nihayetinde, CHP Genel Başkanı Baykal’ın, darbelere de ilham kaynağı haline gelen Anayasanın geçici 15. maddesini değiştirilmesi konusunda Hükümete verdiği açık çek, yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor.

Dünyanın neresinde, darbeci emekli generaller, yaptıklarından dolayı hiçbir yargılama sürecinden geçmiyor. Darbeci emekli generalin, Marmaris’te, yaşamını “mutlu, mesut” sürdürüyor olması, bütün senaryolardan bağımsız olarak, yalnız başına bile darbeciliği teşvik edici değil mi? Dolasıyla Deniz Baykal’ın bu çıkışı, anti demokratik koşullarda yapılmış ve Türkiye’nin boynunda “demoklesin kılıcı” gibi duran ’82 Anayasası savunmaktan da imtina etmiş oluyor. Bu nedenle geçici 15. maddenin değiştirilmesinin dile getirilmesi, CHP’nin “yıpranmaması”nda hassasiyet gösterdiği ordu ile de arasına da bir çizgi çektiğine işaret ediyor.

AKP, uzun süredir, her seferinde bir gerekçeyle izlediği ekonomi politikanın halk nezdinde tartışılmasını engellemişti. Ergenekon tartışmaları da, “derin devlet”e dokunmak yerine, halkta “galiba böyle bir şey yok” imajının oluşmasına yol açmıştı. Böylece AKP, bir yanıyla  “darbeci”lik üzerinden nemalanan AKP’ye sorunun kaynağına yönelmesi konusunda kapı açmıştır. AKP, “belge sahtedir-gerçektir” tartışmasıyla siyasi rantını sürdürmek isterken, Baykal’ın, “bu işin kaynağı, geçici 15. maddedir; getir kaldıralım” demiş olması yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor.

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy23442 = 'isikyukselk' + '@';

addy23442 = addy23442 + 'gmail' + '.' + 'com';

var addy_text23442 = 'isikyukselk' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';

( '' );

23442 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


(*) yazar
KAYNAK : Alevihaber.com - 29 Haziran 2009

Makale Haberleri

Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku