Baba Tahir-i Üryan (Baba Tahirê Hemedani)

Ömer Hayyam’dan 100,  Mevlana’dan 250 yıl önce yaşamış bir şair. X. yüzyıl sonları ile XI. yüzyıl başlarında yaşayan, İbn-i Sina’nın çağdaşı,...

Ömer Hayyam’dan 100,  Mevlana’dan 250 yıl önce yaşamış bir şair. X. yüzyıl sonları ile XI. yüzyıl başlarında yaşayan, İbn-i Sina’nın çağdaşı, divan sahibi ilk Kürt şairlerinden biri olan ve Kürtçe’nin Lur lehçesiyle yazan Baba Tahir-i Uryan’dır. Kimi Batılı araştırmacılarca Ömer Hayyam’dan daha önemli bir şair olarak kabul edilen Baba Tahir-i Uryan, Ebulvefa-yı Kürdî ve Şems-i Tebrizî ile birlikte Anadolu Aleviliğinde ve kültüründe önemli bir iz bırakmışlardır.

Divanı 1927’de Tahran’da, 1989’da  Türkçe, 1998 ‘de Kürtçe çevirisiyle Türkiye’de yayımlandı. Baba Tahir Uryan, Anadolu Aleviliği ve şiiri açısından da incelenmesi gereken son derece önemli bir şahsiyettir. Başta Mevlana ve Yunus Emre olmak üzere, Anadolu’da yetişen sonraki mutasavvıf- şairleri, adeta onun devamcısı olarak görürsünüz. Kendisini; “Hemedan’lı beyaz şahinim/ Ben Baba Tahir’im/ Dağda gizli yuvaya sahibim/ Ben ak-pak ve uryanım/ Hemedan’lı Tahir Sultan’ım/ Bin’de bir gelen insanım“  sözleriyle tanımlayan Baba Tahir Uryan; kimi zaman Alevilik felsefesinin özüne iner: “Bir ah çekerim, felek haberdar olur Bir ah çekerim, deli gönül del’olur Bir ah çekerim, Mansur berdar olur Ve bir ah çekerim, Mansur “Ene’l- Hak“  olur.

O, Yunus’tan yaklaşık iki yüz yıl önce şöyle diyecektir: “İstemem cenneti, sen olmayınca Nideyim huriyi, periyi sen olmayınca Sevinirsem bunlara kâfirim Tac’dan daha yücedir, bu dağınık saçım Böylece Şah’tan daha bahtiyarım.

Baba Tahir Uryan’ın şu dizeleri de size Yunus’u ve sonraki Alevi ozanlarını anımsatmıyor mu?: “Elime geçerse eğer feleğin çarkı Ona yedi ceddin hesabını sorarım Birisinde yüz nimet Diğerinde kanlı ekmek Sorarım hesabını felekten Felekten sorarım hesabını Bu neden böyledir?”

ŞİİRLERİ

ÇARîN

Dilê şad agah ji dilê jar nîne

Kesê xweşrewş agah ji bîmar nîne

Ne b’nasê te ev wêneyekî kevn e

Ku azad ji dîlî agahdar nîne.

Gulîstan cihê te ey nazenînim

Ez di gulxen û xwelî de dirûnim

Çi di gulşen çi di gulxen çi sehra

Ku çavan vedikim her te dibînim

Bela wek remzekê ji bejna te ye

Mecnûnî qismek ji sewda te ye

Gumana min ev e ku xaliqê te

Veşartî î di temaşa te de ye

Dilêm ji derdê te herdem xemîn e

Balîfêm kevir, doşekem zemîn e

Sûcêm ev e ku min ji te hez kirye

Ma her ê j’te hez dike dilbixwîn e

Alemê de kes nebe wek min, amîn

Wek min kes nebe di ev dîn û ayîn

Her ê ku bi halê min bawer nîn e

Weke min be, weke min be, weke min

Her ew ku aşiq e ji can natirse

Aşiq ji zencîr û zîndan natirse

Dilê aşiq weke gurê birçî ye

Ku ew ji heyheya şivan natirse

Ku dil dilber be, lexwe dilber kî ye

Eger dilber dil be, navê dil çi ye

Ez dil û dilber tevlihev dibînim

Nizanim ku dil kî ye dilber kî ye

Biçim ez ji vê alemê bider çim

Biçim ji Çîn û Maçînê dûrtir çim

Ez ê j’dildar re peyamkê bişînim

Ku ger dûrî xweş e ez ê dûrtir çim

Eger destêm bighê çerxa felekê

Ezê gelek tiştan bipirsim ji wê:

“Te bi yekî dayiye sed nîmet

Bi yê din jî nanê ceh tevî xwînê”

Îlahî biçim cem kê biçim cem kê

Ez ku bê dest û pa me biçim cem kê

—————————————————–

MİSAFİR

Dünyâ sofradır, insanlarsa misâfirdir

Bugün lâle görülür, yarın da hâzân olur.

Karanlık bir çukurun adın kabir koyarlar

Bana derler ki budur senin evin.

Dünyâ malının hepsi yanmalıdır

Dünyâ malından yüz çevirmelidir

Bugün yüreğinde olan derd ile gamı

Mahşer günü için toplamalısın.

ÇARE BULMAZLAR

Ne mutlu onlara ki cân ile vücûdu fark etmezler.

Candan cânânı, cânândan cânı ayrı bilmezler

Onun derdine alışırlar, aylarca yıllarca

Fakat kendi dertlerine bir çâre bulmazlar.

Âşık olan herkes cânından korkmaz

Âşık kütük ve zindandan korkmaz

Âşıkın gönlü aç bir kurtun heyheyinden

Korkmadığı gibi hiçbir şeyden korkmaz.

Yâ Rabbî! Gönlümün feryâdına yetiş

Kimsesizler kimsesi sensin, ben kimsesiz kaldım

Herkes diyor ki Tâhir’in kimsesi yoktur.

Allah benim yardımcımdır, başkasına ne hâcet.

Ben ne alış-veriş fikrindeyim ne de kâr

Yüreğimde ne iyilik ne de varlık düşüncesi var.

Çeşme başı, su kenarı istemem

Çünkü her gözüm binlerce akan nehir gibidir.

————————————————————

RÜBAİLER

Bahtım karadır, talihim allak bullak

Yas oldu nasibim, kaldım çırçıplak.

Bir dağ yoludur aşk, yürürüm ağlayarak;

Tanrım, kana boğ kalbimi, öldür ve bırak!

Neyler gibi inler yüreğim, yas doludur;

Sensiz kalıverdim: Bu, cehennem yoludur.

Mahşer günü? Bir Tanrı bilir. Son güne dek

Yazgın çiledir, gönül. Dövün, kıvran, dur.

Bak, geldi bahar: süsledi hasbahçeyi gül:

Dallarda sevinç türküsü söyler bülbül.

Gel gör ki çimenlerde gezip hiç bulamam

Kalbim gibi ölgün, kanayan başka gönül.

Göklerdeki yıldızları saydım bir bir;

Gel, sevgili, gel: sabahladım.- belki gelir.

Gelmezse, görünmezse içim parçalanır,

Ağlar yüreğim, suskunum: elden ne gelir!

Gam bahçesidir benim gönül bahçem, bak:

Girdin mi nasibin kara güller olacak!

Gel, sevgili, kalbimdeki bozkırları gez.-

Bak, otlar dört bir yana hicran salacak.

Hıçkırmalı, yaş dökmeliyim ben bu gece;

Sabrım yok, geçtim kendimden bu gece.

Bir zevk yaşadım dün gece, kalmaz yanıma,

Bin yaş akar artık yüreğimden bu gece.

Sensiz, gönlüm huzura hiç ermeyecek,

Dertler bana özgürce yaşam vermeyecek,

Girdin de perişan ettin can evimi:

Aşkım bana rahat yüzü göstermeyecek.

Bir ince kadehtir yüreğim, billurdan –

Bin parça olur ah edip iç çektiğim ân.

Bak, gözlerimin yaşları kan yağmurudur

Ben bir ağacım, kökleri kan, dalları kan.

Alevi Ozanları Haberleri

Bir deli Çoban hikayesi: Hüseyin Özen
Hasan Erdoğan'ı kaybettik!
Noksani kimdir?
Aşık Ali İzzet Özkan
Fuzuli kimdir?