Teslim Töre hayatını kaybetmeden önce yazdığı son yazısında Aleviliği anlatmıştı

Aleviliğin insanlığın dayanışma, paylaşma, özgürlük, eşitlik, adalet, sevgi gibi öz değerlerini sahiplenen evrensel bir felsefe, kültür ve yaşam tarzı olduğunu şu sözlerle gayet açık ve anlaşılır bir şekilde ifade etmiş.

"Aleviliğin tarihini bazı tarihçiler İslam'dan sonraya, hatta Kerbela faciası sonrasına, bazıları Ali öncesi, bazıları Ali sonrası, bazıları Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya gelişinden sonraki tarih dilimleri ile sınırlayarak açıklamaya çalışıyor. Alevilik bir din, bir ulus, bir toplumsal sistem gibi toplumsal olgulardan herhangi birisi olmadığı için toplumlar tarihinin Semavi dinleri, sınıflı toplum, uluslaşma süreci vb. gibi hiçbir tarih kesitine girmez, giremez ya da sokulamaz. Aleviliğin tarihi ancak ve yalnız insanlık tarihi ile eşit olan, uygarlık, felsefe, doğaya inanç, sınıflar öncesi gibi insanlık tarihi ile başlar.

Alevilik bütün bu tarihi süreçte ne ulus olmuş, ne sınıf egemenliği yaşamış, ne ezen ezilen sınıf konumuna gelmiş, ne devlet olmuş, ne de işgalci, talancı, kolonyalist vb. olmuştur. Evet, Alevilik İslam öncesi dönemde bazı Orta Asya topluluklarında resmi din işlevi görmüş. Fakat söz konusu toplum yapılanmaları, modern devlet yapılanmaları biçim ve içeriğinde değildi. Denebilir ki Alevilik, ideoloji, felsefe, etik vb. gibi bir çok konuda devletleri, toplumları etkileyebilecek düzeye gelebilmiştir. Semavi dinler döneminde İslam’a daha yakın gibi durmuş, ondan etkilenir gibi gözükmüştür, fakat yine de Semavi dinlerin tamamının olduğu gibi İslam’ın da tek tanrılı dinine evet dememiştir. Buna “benim kıblem (Kabe'm) insandır” diye eklemiş, “her ne arar isen kendinde ara” diyerek çok derin bir felsefi boyut katmıştır. İnançla felsefeyi bütünleştirmiştir. Böylece inancın dokunulmazlığını kaldırmış, tartışma, eleştiri, özeleştiri alanına indirmiştir.

Aleviler tarihleri ile birlikte bölgede ve dünyada ideolojik, felsefi, etik değerler bakımından kendilerine ne kadar yakın ideoloji, felsefe ve insani değerler manzumesi görmüşlerse tümü ile kaynaşma, tümünün değerlerini kendi değerler dağarcığına koyarak tarihin derinliklerine kadar taşıma işlevi de görmüşler.

Bu tarihsel/toplumsal/sosyal yapılanmasından dolayı Alevilik, salt kuru bir inanç değildir; Alevilik salt bir inançtan ibaret olsaydı İslam gibi çok ‘güçlü’ bir inanç ve ideoloji karşısında çoktan bitip gitmiş olacaktı. Tabi ki inanç yanı da vardır. Fakat Aleviliğin inanç yanı hem ideolojik, hem de ibadet olarak İslam karşısında son derece güçsüzdür. Ama felsefi olarak müftüleri, imamları tartışamayacakları kadar geri ve güçsüzdürler. O nedenle Alevilik inançla sınırlı değil; güçlü felsefesi ile esas olarak bir insani değerler bütünüdür..."

• Teslim Töre

Makale Haberleri

Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku