Türker ALKAN : İki cami arasında

Türker ALKAN : İki cami arasında‘Allah rahmet eylesin!’ Ölen kişi kim olursa olsun, rahmetle anarım. Tanrı var mıdır, yok mudur, ben...

Türker ALKAN : İki cami arasında

Allah rahmet eylesin!’ Ölen kişi kim olursa olsun, rahmetle anarım. Tanrı var mıdır, yok mudur, ben rahmet dilediğim için rahmet edecek midir, ölen kişi benim kendisini rahmetle anmamı ister miydi, Tanrı’ya inanır mıydı, bilemem. Bilmek de istemem.

Geçen gün yurtdışında ölen DHKP-C lideri Dursun Karataş’ın ölüm haberini işitince de rahmet diledim. O artık başka bir âleme göçmüştür. Yürüttüğü davaları bu dünyada bırakıp gitmesi beklenirmiş gibi gözüküyor. Ama Karataş’ın cenaze törenini görünce bir hayli şaşırdım. Bildiğim kadarıyla DHKP-C Marksist-Leninist bir örgüttür. Ve Marksizm’in en belirleyici özelliklerinden birisi tanrıtanımaz olmasıdır. Ama Karataş’a camide dini tören düzenlendi. Hem de bir değil, iki ibadethanede (camide ve cemevinde) birden! En dindar kişiler için bile iki ibadethanede cenaze namazı kılındığını görmemiştim.

Durumu anlamaya çalışıyorum.

Ya DHKP-C Marksist-Leninist bir örgüt değildir, ben yanlış biliyor olmalıyım.

Ya DHKP-C’de ideolojik bir değişim yaşandı, Marksist-Leninist anlayışı bıraktılar.

Ya da rahmetli Karataş’ın ailesi böyle istedi ve örgüt bu isteğe uydu.

Hangi ihtimalin geçerli olduğunu zamanla öğreniriz.

İki ibadethanede birden cenaze töreni yapılması müzmin bir rahatsızlığımızı tekrar anımsattı:

‘Cemevleri ibadethane değildir’ itirazının ne kadar havada kaldığını bir kez daha gördük.

Diyanet İşleri Başkanlığı ne derse desin, cemevleri ibadethanedir!

‘Hayır, ibadethane değildir’ demek, laikliğe, dolayısıyla Anayasa’ya aykırıdır.

Laikliğin en temel ilkelerinden birisi, insanların istediği dini inancı seçmede özgür olmalarıdır. İnsanlar ister Müslüman olur, ister Hıristiyan, ister dinsiz olur, ister dindar, ister havraya gider, ister camiye, isterse de cemevine.

Laiklik, dini inançta kökten liberalizm anlamına gelir. Hiçbir devlet memuru, hiçbir vatandaşa, ‘Şuna inanacaksın, buna inanmayacaksın, ibadethanen şöyle olacak, böyle olmayacak’ deme hakkına sahip değildir.

AKP iktidarında çok açık bir paradoks yaşadık. AKP, ‘başörtüsüne özgürlük,dini inanca özgürlük’ sloganlarıyla iktidar oldu. Ama iş Alevilerin cemevlerine gelince, ‘olmaz hemşerim, cemevinde ibadethane olmaz’ sınırlamasını aşamadılar.

‘Laiklik, devlet işleriyle din işlerinin ayrılmasıdır’ der dururuz, ama bu ayrımı nasıl yaptığımız çok önemli. Konya’da devletten izin almadan bir Kuran kursu açılıyor, kurs havaya uçuyor, valilik şaşkın, “Allah Allah, bu kurs da nereden çıktı, hiç de farkında değildik!” Kuran kursu söz konusu olunca, 17 çocuğun ölümünden kimse sorumlu değil!

Diyanet İşleri Başkanlığı bir camiye imam atayacak oluyor, cemaat başkaldırıyor, “Bizim tarikattan bir imam olsun, bu atanan bizden değil!” Ve Diyanet’e isteklerini kabul ettiriyorlar.

Ama iş Alevilerin cemevine gelince, Diyanet kesin kararlı: “Hayır, burası ibadethane olamaz!

Nereden biliyorsunuz?

Ölçütünüz ne, tanımınız ne?

Nerede o çok savunduğunuz din ve vicdan özgürlüğü?

TÜRKER ALKAN

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy76413 = 'talkan' + '@';

addy76413 = addy76413 + 'media' + '.' + 'ankara' + '.' + 'edu' + '.' + 'tr';

var addy_text76413 = 'talkan' + '@' + 'media' + '.' + 'ankara' + '.' + 'edu' + '.' + 'tr';

( '' );

76413 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


RADİKAL - 18 Ağustos 2008

Kültür Sanat Haberleri

Sizin Ali, Bizim Ali
'Biz Melek değiliz'
Hayatı Türkülerle Yorumlayan Kent
Türkçede Sesli ve Sessiz Harfler - Ünlü ve Ünsüz Harfler
Dünya Sanat Platformunda yaşanılan Ezeli Doğanay rezâleti