2. Alevi Çalıştayı'nın değerlendirmesi - Ali Murat İRAT

2. Alevi Çalıştayı'nın değerlendirmesi - Ali Murat İRAT

2. Alevi Çalıştayı'nın değerlendirmesi - Ali Murat İRAT 2. Alevi Çalıştayını Çalıştay katılımcılarından Dr.Ali Murat İRAT...

A+A-

2. Alevi Çalıştayı'nın değerlendirmesi - Ali Murat İRAT2. Alevi Çalıştayı'nın değerlendirmesi - Ali Murat İRAT

2. Alevi Çalıştayını Çalıştay katılımcılarından Dr.Ali Murat İRAT HubyarNET’ e değerlendiriyor:

* Alevilerin sorunlarını nasıl tanımlıyorsunuz, bu sorunların sebebi nedir sizce
 
Öncelikle Alevilerin yaşadıkları sorunları ikiye ayırmamız gerekiyor. Bu tarz bir ayrımın sorunların çözümünde de yol gösterici olacağına inanıyorum. Alevilerin her şeyden önce, hukuki özneler olarak, T.C. vatandaşları olarak sorunları var. Bunlar, herkesin sıklıkla dile getirdiği gibi cem evlerinin statüsünün belirsizliği, zorunlu din derslerinin hala uygulanıyor olması ve elbette Diyanet İşleri Başkanlığı ve İlahiyat Fakülteleri eliyle yürütülen Aleviliğin yeniden inşası çabası. Bütün bu sorunlar Alevilerin birinci grup sorunları olarak değerlendirilebilir. Ve çözümünde de yalnız ve ancak siyasi iradenin belirleyici olacağına şüphe yok. Ve zaten devletin ve siyasi iradenin de vatandaş Alevi’nin sorunlarına eğilirken tam da buradan başlaması gerekmektedir. İkinci grup sorunlar ise Alevilerin Alevilikle olan sorunları. Değerli hocamız Ayhan Yalçınkaya’nın kulakları çınlasın. Yıllardır devletin Aleviliği bir sorun olarak kavrayıp bu bağlamda soruna eğildiğini söyledi durdu. Şimdi Alevilerin kendi inançlarıyla Alevilikle sorunu vardır, tıpkı Sünnilerin Sünnilikle olan sorunları gibi. Ancak bilinmelidir ki bu kendilerine aittir. Dedelerin durumu, cem yürütme, gelenekle olan ilişkiler, kentleşmeyle birlikte eriyen kimi ritüeller. Ve bunlara müdahale etme hakkı ve haddi kendilerinden başka kimsenin değildir.

* Sorunların çözümünde siyasi iradenin yani hükümetlerin rolü nedir
 
Elbette birinci grup sorunların çözümü siyasetten geçmektedir. Ve dolayısıyla siyasi irade bu bağlamda önemlidir. Hatta merkezdedir. Ancak sorunu üreten ve Alevilerin ikinci grup sorunlarına eğilerek, onları kategorize etmeye, muğlaklaştırmaya çalışan kimi devlet kurumlarının etkisi altında yapılacak siyasi girişimlerin, hiç kuşkusuz, anlamı olmayacaktır. Dolayısıyla bu sorunun çözümü siyasetten geçmektedir ancak yeni bir yapılanmayla bu mümkün olacağa benzemektedir.
 
* Bu çalıştaylar nasıl süreç başlatmıştır ve çalıştay mantığını nasıl değerlendiriyorsunuz
 
Çalıştaylar elbette Türkiye’de ilk. Bu anlamda bile önemlidir diye düşünüyorum. Necdet Subaşı Hoca’nın kişisel yaklaşımının da çalıştay sürecinin olumlu geçmesinde katkısının olduğunu görüyorum. Belki de bu çalıştaylar sürecinin, daha geniş bağlamda düşünecek olursak, bütün bu açılımın en pozitif görüntüsü şimdilik kendileri. Tabii ki şu şerhi düşmek kaydıyla: Unutulmamalı ki insanların iyi niyetlerinden daha güçlü başka bir şey var, o da bizzat sistemin kendisidir. Ben çalıştayda da belirttiğim bir husus var. Bazı sorunlar için Çalıştay yapmanıza gerek yoktur. Örneğin zorunlu din derslerinin kaldırılması üzerine bir mahkeme kararı var. Bunu tartışmak için çalıştaya gerek yoktur. Hatta onu kaldırsaydı siyasi irade ve sonra bu çalıştaylar süreci başlatılsaydı hükümet büyük bir jestle bu işi başlatmış olurdu ve güven problemi de büyük ölçüde aşılırdı daha başından.
 
* Sizin katıldığınız çalıştayı değerlendirebilirmisiniz, neler yaşandı, nasıl bir çalıştay gerçekleşti, en ilginç yaklaşım olumlu-olumsuz neydi, uzlaşılan, ortaklaşılan konular odlu mu ?
 
Şimdi söz konusu olan akademik dünya olunca herkes büyük fikirler büyük yaklaşımlar bekliyor. Halbu ki bu tür beklentiler yanlış, öncelikle bunu belirtmeliyim. Çünkü akademi dediğimiz şey bizzat hayattan besleniyor. Yani bu dünyanın kavramlarından. Özellikle bizim ülkemizde olduğu gibi kendi kavramlarını oluşturmakta zorluk çeken bir akademi mevcutsa bu durum işi daha da karmaşıklaştırıyor. Hatta kimi zaman çözülmesi istenilen sorunun bir parçası haline bile getiriyor. Şimdi bu bağlamda değerlendirdiğimizde çalıştaya katılan kimi akademisyenlerin aslında Alevi sorununu inşa eden Sünni Hanefi merkezli anlayışı içselleştirdiğini gördüm. Aslında baktığımızda bu dili kullanan bu akademisyenlerin en azından kötü niyetli olmadıklarını biliyordum. Ama işte hegemonya tam da böyle bir şeydir. Size ne söylettiğinin farkına varmazsınız ve aslında sorunu çözmek isterken onu yeniden üretirsiniz. Bu bağlamda Diyanetin başarılı olduğunu düşünmüyor değilim. Çalıştay sırasında her katılımcı konuya ilişkin yaklaşımlarını söyledi. Bunlar da çokça bilinen şeylerdi. Daha doğrusu her katılımcı kendi çalışmaları üzerinden konuyu değerlendirme fırsatını bulmuş oldu. Tabii en tartışmalı konu Alevilerle darbeler arasında bir bağın Sayın Mümtaz’er Türköne tarafından kurulmasıydı. Daha sonra yanlış anlaşıldığını ileri sürse de biz kendilerinin bu tür bir genelleme yapmaya hakkı olmadığını, bunun en dar haliyle bile bilimsel olamayacağını söyledik.

Uzlaşılan konulara gelince bence akademisyenler arasındaki uzlaşmadan daha çok siyasi iradenin temsilcisi olarak orada bulunan Devlet Bakanı Sayın Faruk Çelik’in yapmış olduğu açılış ve kapanış konuşmalarıyla bizlerin uzlaşmaları önemliydi ve sanırım bu sağlandı.  
 
* Bu hükümetin Alevi sorunlarını çözebileceğini öngörüyormusunuz ?
 
Alevilerin sorunlarını ve onların çözümünü bu hükümete yıkmak fazlaca haksızlık olacaktır diye düşünüyorum. Hükümet bazı şeyleri istese bile önüne öncelikle siyasi partiler yasası ve anayasa çıkacaktır. Ancak bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor. Anlamadığım şey şu, Alevilerin taleplerinden bazıları ise hemen yarın gerçekleştirilebilecek türden. Ancak yapılmıyor ve uzun uzun çalıştaylar düzenleniyor. Bence daha önce de söylediğim gibi yapılması gereken bu taleplerden kısa dönemde yapılabilecek olanların yapılmasıydı. Böylelikle bu sorunun çözümünde en acil ihtiyaç olan güven ortamının tesisinde önemli bir adım atılmış olacaktı. Korkum ise şudur: Bu tartışmaların ve Alevilerin sorunlarına getirilecek çözüm önerilerinin yeni anayasa tartışmalarında sıklıkla kullanılma ihtimali. Bu, zorlukla kurulan ilişkilerin tekrar gerilmesine neden olacağı gibi sorunların çözümünün farklı siyasi pratiklere bağlanmasına ve dolayısıyla sürecin sonlanamamasına neden olma tehdidini içerisinde barındırmaktadır. Kısacası hükümet siyasi irade olarak bu sorunları çözmeye muktedirdir. Yeter ki kararlı olsun.
 
KAYNAK: Hubyar.NET Özel Röportaj - 9 Temmuz 2009

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.