Acımızı barış ve özgürlük hafifletir

Acımızı barış ve özgürlük hafifletir

GAZİ KATLİAMI MAĞDURLARINDAN ÖZLEM TUNÇ: Acımızı barış ve özgürlük hafifletir     12 Mart 1995 günü...

A+A-

Acımızı barış ve özgürlük hafifletirGAZİ KATLİAMI MAĞDURLARINDAN ÖZLEM TUNÇ: Acımızı barış ve özgürlük hafifletir   
 
12 Mart 1995 günü akşam saatlerinde bir taksi, son sürat Gazi Mahallesi’ne girdi. Takside tam donanımlı JİTEM elemanları vardı. JİTEM mensuplarının neden mahalleye hışımla girdikleri bir süre sonra anlaşıldı. Taksiden Alevilere ait üç kahvehane ile bir işyerine aynı anda otomatik silahlarla ateş açıldı. Saldırılar sonucu Halil Kaya adlı bir Alevi dedesi yaşamını yitirdi, 5'i ağır 25 kişi yaralandı.

Olay, İstanbul’da yaşayan Aleviler arasında büyük tepkiye yol açtı. Halk, kentin pek çok semtinden Gazi Mahallesi’ne doğru gelmeye başladı. Gazi Cemevi önünde toplanan halk bir süre sonra emniyet kuvvetlerinin olaya geç müdahale ettiklerini vurgulayarak, polis karakoluna yürüdü. Ancak polis, halkın üzerine kurşun yağdırmaya başladı. Mehmet Gündüz yaşamını yitirdi, birçok kişi de yaralandı.

Çatışmalar sabah saatlerine kadar sürerken, sabah saatlerinde Gazi Mahallesi’ndeki Alevilerin sayısı on binleri buldu. Kıbrıs Caddesi’ni dolduran büyük bir kitle, panzerden ateş açarak Mehmet Gündüz’ü katleden, onlarca kişiyi de yaralayan polisi protesto etmek Gazi Karakolu’na doğru ilerliyordu. Onlardan biri de henüz 17 yaşında olan Özlem Tunç’tu. Tunç anlatıyor:

“Sabah saatlerinde evden çıktık. Kıbrıs Caddesi’nde insanlarla buluştuk. Karakola doğru ilerliyorduk. Amacımız polisi protesto etmekti. Herkeste öfke ve kin vardı.”

Karakola yaklaşanlara bir süre sonra polisin hedef gözetmeden ateş açtığını belirten Tunç, onlarca insanın yaşamını yitirdiğini şöyle anlatıyor: “Serpil Eczanesi’nin önünde Fadime Bingöl isimli bir kadın boynundan vuruldu. Çevirdik kan revan içindeydi. Sağanak yağmur gibi halkın üstüne kurşun yağdırılıyordu. Dört Yol'da Bayram Aslan karnından vuruldu.”

'ÖLDÜ SANDILAR'

Jandarmanın gelmesinden sonra olaylar daha da büyümüş, saatler süren çatışmalara rağmen polis ve jandarma halkı ikna etmeyi başaramamıştı. Aradan yarım saat geçmemişti ki, iki çevik kuvvet polisi, Özlem Tunç’u gözaltına alarak bir kahvehaneye soktu. Özlem Tunç o anı şöyle anlatıyor:

“Çevik Kuvvet’e şeflik yapan bir polis beni göstererek ‘bu bayanı kaçırmayın, alıp özel muamele yapın’ dedi. İki TİM üyesi süratle beni aralarına alıp bir kahvehaneye soktu. Kahvenin ortasında biri çenemi tutup ağzıma tükürdü… Ve işkence başladı. Tacizle işe başladılar. Sonra coplarla ağzımı burnumu paramparça ettiler. Yoruluncaya kadar dövdüler. Yüzüstü yatırdılar. Bu kez de tekmelerle vurmaya başladılar. Bir halıyı çiğner gibi üzerimde tepiniyorlardı.”

Tunç kapının önüne çıkarılıp başına bir el ateş edildiğini anlatıyor; “Öleyim istedi. İkincisini sıkacaktı diğer TİM üyesi müdahale etti, zaten ölmüş dedi, boş ver kurşununu diğerlerine harcarsın. Vücudumda bir sıcaklık vardı, hiçbir şey hissetmiyordum. Sesleri duyabiliyor ama göremiyordum. Biri saçlarımdan diğeri ayağımdan tutarak beni kaldırıma attı. Bedenim kaldırımda, ayaklarım yolda kalmıştı. Kaldırıma attıktan sonra birinin iki ayağıyla üzerime çıktığını hissettim. Sonra onu diğerleri izledi. Bu sırada omurilik diskim yerinden çıkmış. Herkes öldüğümü düşünmüş.”

'BU ÖLMEMİŞ YAŞIYOR'

Özlem Tunç, saatlerce kaldırımda kaldıktan sonra jandarma tarafından öldüğü düşünülerek Gazi Karakolu’na götürüldü. Ardından Haseki Hastanesi morga kaldırıldı. O dakikaları şöyle anlatıyor Özlem Tunç;

“Ancak ambulansta şuurumu kaybettim. Ölü sahipleri yakınlarını morgda ararken daha iyi bakabilmek için yüzüme eğiliyorlar. Tam bu sırada biri nefes aldığımı, göğsümün kalkıp indiğini görüyor. Sonra ‘bu yaşıyor’ diye bağırıyor."

Özlem Tunç, 3 yıl boyunca özel hastanelerde tedavi gördü. Tunç, 13 yıl sonra devlete şöyle sesleniyor: “Devlet benden çok şey aldı. Hayallerimi, gençliğimi, umutlarımı aldı. Evliliğimi çaldı. Kime ne diyebilirim veya kime ne hesabı sorabilirim. 5-6 yıl sonra katliamcılar aklandı. O gün kurşun sıkanlar şimdi yeniden görev başında. Acılarımızı ancak barış, huzur, özgürlük ve mutluluk dolu bir Türkiye hafifletebilir.”

BİRGÜN - 13 Mart 2008

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.