Adnan BİNYAZAR : Otuz Üç Can...

Adnan BİNYAZAR : Otuz Üç Can...

Adnan BİNYAZAR : Otuz Üç Can...Yıllar sonra Berlin’den Ankara’ya gelmiştim. Bir yıl önce yitirdiğim eşimi dostlarımın arasında...

A+A-

Adnan BİNYAZAR : Otuz Üç Can...Adnan BİNYAZAR : Otuz Üç Can...

Yıllar sonra Berlin’den Ankara’ya gelmiştim. Bir yıl önce yitirdiğim eşimi dostlarımın arasında görmeyi umacak kadar çaresizdim.

Remzi İnanç’ın Toplum Kitapevi herkesin uğrak yeriydi. Remzi’ye Metin Altıok’u sordum. Elini telefona attı. Metin, şiirinin incelikli sesiyle, “Bekle, hemen geliyorum!” dedi.

Yarım saat sürmedi; Hurufice çizilmiş biçimli yüzü, düzgün taralı saçları, ipince bıyığıyla karşımdaydı.

Elinde, bana imzaladığı “Dörtlükler ve Desenler”.

Metin’i son görüşüm oldu...

***

Cennet diye gittiği yurtdışında cehennem yaşamayanlar, Metin Altıok’un, gazel havasında yazdığı şiirlerini belki bir biçim denemesi saydılar.

Oysa, o şiirleriyle velayete ermiştir Metin.

On beş yıl önce, 2 Temmuz Sivas katliamında yakıldı, 9 Temmuz’da komadan çıkamayıp öldü. Ardında “Zamanlı Gazel”in gurbetini bıraktı:

***

Kendini yollara vurdun, değişen çevreye kandın bir zaman

İçinde dönen başıbozuk sıkıntı, geçer sandın bir zaman

Donmuş kentlerden geldin, sen bu kavruk yangın yerlerine

Ürperen yalnız yüreğini, kızgın gurbete bandın bir zaman

Düşündün geceler boyu, peşinden gelen tekinsiz geçmişini

Gönlündeki göçük aşkın oduna, için için yandın bir zaman

Sonunda gide gide, adına uygun düşen, yalnızlığı na kondun

Yorgun bedeninde zamana karşı, çırpınan candın bir zaman

Üzülme altıok metin, hüzünlerle geçen tarazlanmış ömrüne

Sen yoğun sis içinde sesi duyulan, uzak çandın bir zaman

***

Hep düşünürüm, Asım Bezirci şöyle keyfince gezip tozmuş mudur; hiç sanmam.

Bezirci ölçü ise, çalışkanlıkta arının adı çıkmıştır...

Ona, akşamdan şunu yaz deyin de, size tek sözcüğü eksik olmayan bir yazı getirmesin şafak sökerken...

İnce gülüşlü hüzünlü yüzüyle, dürüst mü dürüst bir dosttu Asım Bezirci...

33 candan hangisi birbirinden daha “can” değildi; Behçet Aysan mı, türkü ağızlı ozanlar mı, semah ayaklı genç kızlar mı, dal boyunlu delikanlılar mı?..

Bir kez selamlaştığını bile otelde yatırmak Dursun Akçam’a ar gelirdi. Bir akşam, Nesimi Çimen’i otelden alıp evine getirmişti.

Küçük gözlerinin ardında derinleşen zekâsıyla ne espriler yapmıştı Nesimi!.. Sazının teline dokunup söylemişti de söylemişti:

Ayrılık hasreti kâr etti bana/Seher yeli sevdiğimden bir haber...

Şimdi toprakta karıncalar dinliyor türküsünü...

***

İnsana kin tutmayı, ondan nefret edip canını almayı din sanan kara ruhlular 33 canı ateşte kavurup toprak ettiler...

Onlar, yalnız İslamlığın değil, ibadetini yüzünü güneşe tutarak yerine getirenlerin de, inancını toprağa, doğanın inanılmaz kudretine bağlayanların da.. düşmanıdırlar.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Av. Fevzi Gümüş’ün dediği doğrudur:

Bundan on beş yıl önce Sıvas’taki gerici, şeriatçı, faşist katliam; ‘Şeriat isteriz’, ‘Cumhuriyet Sıvas’ta kuruldu, Sıvas’ta yıkılacak’ sloganlarıyla, devletin ve güvenlik güçlerinin gözlerinin önünde yaşandı...

Pir Sultan canları, ozanlar, semah ayaklı genç kızlar, dal boyunlu delikanlılar.. insan sevgisinden yoksunsa, kimden bekliyorsunuz Madımak Oteli’nin müze yapılmasını; öneriyi reddeden Meclis’ten mi, hükümetten mi, Belediye Başkanı’ndan mı, Kültür Bakanı’ndan mı?..

Bilin ki, perdesi aşınmış çalgıdan aynı ses çıkar!..

Adnan BİNYAZAR

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy3756 = 'binyazar' + '@';

addy3756 = addy3756 + 'gmail' + '.' + 'com';

var addy_text3756 = 'binyazar' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';

( '' );

3756 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


CUMHURİYET - 1 Temmuz 2008

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.