Ailenizin İmamını Tanıyor musunuz?..

Ailenizin İmamını Tanıyor musunuz?..

Ailenizin İmamını Tanıyor musunuz?..Kemal BÜLBÜLBu da ne demek? Ne biçim soru demeyin efendim? Azıcık sabredin açıklayacağım…Malum,...

A+A-

Ailenizin İmamını Tanıyor musunuz?..Ailenizin İmamını Tanıyor musunuz?..

Kemal BÜLBÜL

Bu da ne demek? Ne biçim soru demeyin efendim? Azıcık sabredin açıklayacağım…

Malum, ülkenin bir gündemi, bir de gündem belirleyicileri var. Öyle ki, bu gündem belirleyicilerin yegane işleri ne yapıp edip bir “gündem” bulma çabasıdır. “Gündem belirleyicileri” için “Bu vazife mukaddestir.” Kendileri “Durumdan vazife çıkarıp milletimiz gündemsiz kalmasın, maazallah sonra başka bir şey ile meşgul olurlarsa ne olur devletin ve milletin hali???”  Kaygısı ile ha babam “Gündem” üretirler. 

Efendim bu bağlamda sizin gündeminizde ne var?...

Referandum mu? Yoksa hala “Evet”, “Hayır” ikileminde misiniz? Yoksa “Boykot” diyeceğim ama “İşin ucunda para cezası var! Bir de Kürtlerle yan yana görünmek var!!!” Kaygısında mısınız?

Referandum mitinglerinde seviye bir hayli düştü. Cehalet paçalardan akıyor. Memleketin onca sorunu var, yok ‘boymuş, soymuş, sana ne ‘boydan, soydan, sen derdimize devadan haber ver! Birinin villası, ötekinin zevki sefası… Geç bunları ne olacak bu memleketin hali???” Gibi kocaman dertleriniz ve sorunlarınız mı var? 

Miting meydanlarında, meclis kürsüsünde kendisi, Ape Musa’dan, Ahmet Kaya’dan, Erdal Eren’den, Nejdet Adalı’dan söz edip takiye yaparken, biz haklı olarak bu onurlu insanların inandığı değerler için mücadele ettik, başımıza gelmedik kalmadı!” Mı diyorsunuz? Bu mu derdiniz?

Kim bilir? Belki de, “Referandum sonucu ‘Evet mi?’, ‘Hayır mı?’ olacak? İşin yoksa bir de referandum sonrası genel seçimde kime oy vereceğini düşün?” derdindesiniz.

İşsizlik, yoksulluk, geçim derdi!... Okullarda açılmak üzere, yok çocuğun kıyafeti, yok kayıt parası, defter kitap, servis parası… Benim gibi çocuğunuzu üniversiteye kaydettirmiş ve “Dar gelirli, bol giderli” misiniz?...” Bunlar mı kaygınız?

Önümüz kış. Yakacak da alamadık. Yine sel, boran olacak gecekondumuzu su basacak. Yıllar yılı dişimizden tırnağımızdan artırdığımızla başımızı sokacak iki göz dam yaptık, o da sele gidecek!!!” Bu mu kaygınız?... Çaresi var efendim!

Kadına karşı şiddet uygulayanlar, cinnet geçirip evinde ocağında kim varsa kurşuna dizenler. Ayrıldığı karısını vahşice katleden kocalar. Fuhuş, tecavüz, namussuzluk! Yozlaşmış gençlik. Trafik kazalarında yola saçılmış cesetler! Katliamı aşan ölümler!” Bu gazete haberlerinden bıktınız mı?

KPSS’yi de ne güzel kazanmıştım, atamam da yapılmıştı! Elimiz ekmek tutacak, baba, anne eline bakmaktan kurtulacaktık! Nereden çıktı şu ‘Kopya yolsuzluğu?” Kaygısında mısınız?...

Ergenekon… Balyoz operasyonu… Sarı kız… Ay ışığı… Gece karanlığı… Gündüz aydınlığı… (Son ikisi benden. Uymadı mı ama?!)

YAŞ Kararları… “Boş ver YAŞ’ı kuruyu bunları görecek halimiz mi var?” Diyebilirsiniz. Ama “Önemli” efendim!...

Ne bileyim ola ki Hanefi Avcı’nın son kitabını okudunuz da; “Vay be memlekette neler oluyormuş ta haberimiz yokmuş???!!!” Mu gündeminiz?...

Hani belki de bana “Senin dünyadan haberin yok! Pensilvanya’da marifet ve kerametlerinden sual olunmaz bir Hoca Efendi var ki, Maşallah… Maaaşşşallahhhh!... Dünyaya hükmeden ABD bilem ona hayran. Ondan medet umar durumdadır. Bu hoca Efendi, bırakın Ortadoğu ve Balkanlar’ı dünyaya muktedirmiş! O koskocaman Papa bilem onun yerinde olmak ister, kiliseyi terk edip taaa Pensilvanyalara gitmek istermiş. (Tüh tüh tüüüüh nazar değmesin!) Papa diyesiymiş ki; Obamacığım ee biliyoruz azıcık Müslümanlık ile alakan olduğunu da Papacığını unutup Hoca Efendiye meyletmene alınıyom valla! Bak yoksa kilisede bir karar verip aforoz ederim seni!” Bunları bile biliyoruz. Ama derdimiz başka mı diyorsunuz?...  

Hilebazlık… Yolsuzluk… Düzenbazlık… Dolandırıcılık… Bunlardan biri olabilir mi gündeminiz?

Allasen, yoksa hala “Ne olacak şu açılımların sonu???” mu diye meraklanıyorsunuz???

Kürt açılımı, Alevi açılımı, Ermeni açılımı, Roman açılımı…” Üstüne bir roman yazılır değil mi efendim? Eğer bu ise gündeminiz meraklanmayın çözümü var!

PKK 20 Eylüle kadar eylemsizlik kararı aldı. Eğer kadiri mutlak ve yegana muktedir Hükümeti Şahanemiz bir tedbir almaz, Devleti Ali durumu görmezden gelir ise 20 Eylül sonrası ne olur? Nolur şu şiddet ortamı bitse! Toplumsal barış olsa! Gençlerimiz ölmese, analar ağlamasa! Kürt sorunu barışçıl, demokratik yöntemlerle çözülse!” kaygısında mısınız? Meraklanmayın canım efendim her şeyin bir çözümü var vaaaaaar!!!

Ne bileyim? Belki çok iyi bir gündem takipçisiziniz de; “Artık yargıya dedelerin talimatı ile atama yapılmayacak!” Fermanını veren Devletlu Başbakan Hazretlerinin lafını dahi duymuşsunuzdur. Siz istediğiniz kadar “Fukara dedelerimiz kimsiz kimsesiz kaldı. Talipler dahi onları tanımaz oldu. Yolumuz, cemimiz, deyişlerimiz için canını ortaya koydular da kadrini bilemedik! 1960’larda yokluk, yoksulluktan şehirlere taşınmak zorunda kaldılar. Gecekondulara sığınıp iş arayan dedelerimize kapıcılığı, çöpçülüğü (ki dedelerimiz için en yüce değer emektir bunları yapmaktan da gocunmazlar!) reva gören devlet şimdi marifetlu Hükümetimiz vasıtasıyla ‘Devlet memurluğu’ reva görürmüş. Bizim dedelerimiz Yol Eridir, dedelik devletten maaş alarak yapılmaz. Talip ile dede arasında Yol’un gereğince bir Hakullah işidir.” Diye durun “Yedi iklim dört kuşakta nam salan” Başbakandan daha mı iyi bileceksiniz?! 

Efendim hayat bu, dert bitmez! Boş verin dünyanın malı dünyada kalır! Mülk Allah’ındır. Pensilvanyalı Hoca Efendi ile Hükümet yandaşları mülk ediniyorlarsa bir bildikleri var. Onlar “Allah dostu!” Yaaa ondan mütevellit mal mülk ediniyorlar. Yoksa “Dünya malında tamah edenin gözü çıksın!” Sizi temin ederim!...

Şimdi sıkı durun tüm bu sorunların çözümünü bulundu! Dert, gam, kasavet, yolsuzluk, kap kaç, hırsızlık, şiddet, ırkçılık her ne var ise kötü olan “Elemtere fiş kem gözlere şiş!” çaresi bulundu!

Diyanet İşleri Başkanlığı boş durmadı. Gece, gündüz yemedi içmedi sizleri düşündü veee  

Her derde deva “Aile İmamlığı”na karar verdi.

Niye? Aile doktoru oluyor da, “Aile imamlığı” olmaz mı?

Hem neyinize lazım doktora gidip onca paranızı çarçur ediyorsunuz? Yok ilaç parası, yok ilacın yan etkisi?... Sokaktan mı topluyorsunuz bu parayı? “Ailenizin imamı” evinize gelir “Okur, üfler” bir şeyciğiniz kalmaz. Gelin şimdi kudretli Diyanet İşleri Başkanlığı’nın acar uygulamasını kendilerinden dinleyelim:

“Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Türkiye'de 5 pilot ilde uygulamaya başladığı mahalle imamlığı Ankara'da da başladı. Şimdilik Çankaya, Keçiören ve Beypazarı'ndaki camilerde pilot uygulaması yapılan projeyle, imam hatipler sadece namaz kıldırmayacak, bulundukları mahallenin sorunlarını dinleyecek, onları acı ve tatlı günlerinde yalnız bırakmayacak.

İmamları daha sosyal hale getirmeyi hedefleyen Diyanet İşleri Başkanlığı böylece, vatandaş ile imamı cami dışında da bir araya getirmiş olacak. Mahalle imamı, ayrıca esnaf ve ev ziyaretleri de gerçekleştirecek. Hatta okula gönderilmeyen çocukların takibini yaparak onların özellikle kız çocuklarının eğitimlerine devam etmesine katkıda bulunacak. Ankara Müftüsü Hakkı Özer, projeyle imamların artık sadece camilerde değil, bulundukları bölgede daha sosyal olacağını söyledi. Ankara'da farklı projelerin gerçekleştirildiğini ve başarıyla sonuçlandığını vurgulayan Özer, "Ankara, Türkiye'nin başkenti olması sebebiyle daha önemli bir konumda. Bu projeyle de imamlar ile halk arasında güzel bir bağ kurulmuş olacak." dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Sosyal Açılımlı Din Hizmetleri kapsamında geliştirdiği mahalle imamlığı, mart ayından itibaren kurum içi toplantılarla resmi olarak başladı. Ankara dışında Tekirdağ, Karabük, Elazığ ve Amasya'da da projenin pilot uygulaması gerçekleştiriliyor. Geçen süre içinde belirlenen ilçelerde görevlendirilen imamlar, mahallelerinde projelerini uygulamaya başladı. Bunlardan biri de Çankaya İlker Selimiye Camii İmam Hatibi Şahin Atcı. 15 yıldan bu yana imamlık yapan Atcı, projeyle birlikte daha önce de yaptığı esnaf ve ev ziyaretleri ile toplantılarını sıklaştırmaya başladı. Caminin daha önce revize edilmesi ve sosyal donatı alanlarıyla zenginleştirilmesiyle projenin temeli için bir adım atılmış. Bunlardan biri de Cuma hutbelerinde kullanılmak üzere kurulan projeksiyon cihazı. Atcı, proje kapsamında uyguladığı bir programla rutin ziyaretlerini gerçekleştiriyor, toplantılar yapıyor. Mahallesindeki vatandaşların sorunlarını not alarak Çankaya İlçe Müftülüğü ile paylaşıyor. İrşad faaliyetlerine kültürden sosyal ve spor aktivitelerini de katacak olan mahalle imamları, ayrıca çocuklarla da yakından ilgilenecek.

Çeşitli sosyal projeler hazırlayıp uygulayacak. Kendini geliştirmek için konferanslara katılacak. Kültürel programlar hazırlanacak. Hatta gerektiğinde piknik organizasyonları yapılacak. Özellikle köylerde imamlarımız gerektiğinde sağlık taraması için Sağlık Bakanlığı ile irtibata geçerek destek isteyecek. Köy odaları ve kahvelerinde toplantılar yapacak. Ağaçlandırma faaliyetlerinde bulunacak."

Gördünüz mü açılımı?... “Sosyal Açılımlı Din hizmetleri…” “Açılım” dediğin böyle olur! Bırakın “Alevi, Kürt, Ermeni, Roman açılımını.” Ne gerek var bunlara? “Hepimiz Türk ve İslam değil miyiz?(!)”Aile imamlığı her derde deva.”

(Kimileri için önemli olmayabilir ama burada bu “imamlık” kavramına değinmeden geçemeyeceğim. İmam, İmamet makamından gelir. Nübüvvet, İmamet ve Velayet makamında takdire şayan olmuş ve Hakkın hazinesine gark olmuş kişilere imam denir. İmamet makamı, masumluğu, arınmışlığı, ilim ve irfana erip hakikat kapısının gereklerine vakıf olmayı, Hakkın nurunda kendini görmeyi ve Hakk ile Hakk olmayı gerektirir. İmam 72 millete bir nazarla bakan ve tüm insanları can, canan ve yaren bilendir. İslam müfessirleri bile “Cami hocalarına imam demek dar anlamdadır.” Derler. Dolayısıyla kim verdi cami hocalarına bu İmamet makamını? Nasıl olur da Şahı Merdan, Şiriyezdan, Mürteza, Turabi, Esedullah, Ali Ekber, Ali Haydar, Haydarı Kerrar, Nehc’ül Belaga sahibi… İmam Ali ve Kerbela Şehidi insanlık tarihinde merhamet, adalet ve direnişin destansı örneklerinden biri olan İmam Hüseyin ile aynı görebilir?)

Evet, hepsi bir yana “Alevi açılımı” diyen AKP İktidarı nihai asimilasyon peşinde. Cumhuriyet tarihi boyunca hangi iktidar sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik bir yenilikten, iyileştirmeden söz ettiyse, eskisini arar olduk! Hoş al eskisini, vur yenisine! Bize “Ölümü gösterip, sıtmaya razı” ediyorlar.

Güya “açılımlar” yapacağını söyleyen Başbakan, önce “Demokratik açılım” dedikleri “projeyi” “Milli Birlik Projesine” çevirerek “Tekçi, inkarcı, ırkçı, Türk/ İslamcı” niyetini açıkça ortaya koymuş ve bu toz duman içinde “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını” 01 Temmuz 2010 Tarihinde TBMM’den geçirmiş; 13 Temmuz 2010 Tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bu yeni düzenleme çerçevesinde DİB eskisinden daha güçlü ve nüfuzlu bir konuma kavuşmuştur.

Sizlere sadece DİB’ ait “küçücük(!)” iki yetkiyi hatırlatayım.

1.Türkiye’de sadece DİB, Türk silahlı Kuvvetleri ve Adalet Bakanlığı kendi personelini almak için sınav yapmaya yetkilidir.

2. DİB yazılı yayın dışında radyo ve televizyon yayını yapma yetkisi vardır.

DİB Merkez Teşkilatı, Taşra Teşkilatı ve Yurt Dışı Teşkilatı” olarak örgütlenmiştir. 01 Temmuz 2010’ tarihinden önce “Yaklaşık 110.000 olan personel sayısı” yeni yasa ile “9828 çalışan ile 119.828 (Yaklaşık 120.000) olmuştur.

Yeni yasa ile DİB’e “Sansür yetkisi” verilmiştir. DİB, “Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu”, “Hatalı ve noksan basılan cüzlerle, sesli – görüntülü Kur’an’ı Kerim yayınlarını mahkeme kararı ile toplatılıp imha edilebilecek.” Bu düzenleme dini farklı yorumlama ve eleştirel yaklaşmayı engellediği gibi, düşünce özgürlüğü önünde de bir engel oluşturuyor.

Yine DİB bünyesinde yer alan “Din İşleri Yüksek Kurulu” ve “Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü”nün yetkilerinden birisi dikkat çekici! “İslam Dini’ne mensup farklı dini yorum çevreleri, dini – sosyal teşekküller ve geleneksel dini kültürel oluşumlarla ilgili çalışmalar yapmak.” Bu dolambaçlı, kıvrak cümle ile sözü edilen “Geleneksel dini kültürel oluşum” Alevilik. DİB hala Alevi, Alevilik diyemiyor! Alevi Toplumu ve Alevi Örgütleri ısrarla “Laik ülkede DİB gibi bir kurum olamaz! DİB Laik, Demokratik Cumhuriyete aykırıdır, kaldırılmalıdır!” dediği halde Alevilik bazı “Alevi Önderlerin(!)” de AKP ile derin müzakereleri sonucunda DİB bünyesine sokuluyor. DİB’e verilen bu yetki, “Alevi açılımı” ile asıl hedeflenenin ne olduğunun açık seçik tanımıdır.

İşte AKP, işte “Açılım”, işte DİB… İşte “Türk, İslamcı 12 Eylül anayasası.” “Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez ilk üç maddesi, ayrıca değiştirilmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez iki gizli maddesi: Zorunlu Din Dersleri, DİB Yasası!...”

Hala ısrar ve inatla “Türkiye laiktir, laik kalacak!” diyen ve “Türk, İslamcı” geleneksel devlet anlayışı ve dolayısıyla AKP ile ittifak halinde bulunan “Dersim’de analar ağlamadı mı?” diyerek “Katliamları reva görenlere” duyurulur!...                 

KEMAL BÜLBÜL   /   10.09.2010   /   ANKARA

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.