AKP, CHP: Hangi açılım samimi?

AKP, CHP: Hangi açılım samimi?

AKP, CHP: Hangi açılım samimi?Yüksel Işık(*)Başörtüsü ve Alevilik kavramları çerçevesinde inanç özgürlüğünün...

A+A-

AKP, CHP: Hangi açılım samimi?AKP, CHP: Hangi açılım samimi?

Yüksel Işık(*)

Başörtüsü ve Alevilik kavramları çerçevesinde inanç özgürlüğünün güvencesi özgürlükçü laikliği ilke edinmiş, demokratik bir devlet yapılanmasıdır.

Yaklaşan yerel seçimler öncesi, geleneği zorlayan gelişmeler yaşanıyor. CHP, özellikle İstanbul’da AKP’nin tabanı olarak düşünülen başörtülüleri kazanma uğraşı verirken, AKP, Ocak 2008’de “iftar” ile sonlandırdığı “Alevi açılımı”nı, Alevi örgütleri tarafından düzenlenip, büyük bir vakurlukla sonuçlandırdığı ve taleplerini açık seçik dile getirdiği “eşit yurttaşlık hakkı” mitinginden sonra, yeniden piyasaya sürüyor. Kürt sorunuysa derin kuyularda sessiz çığlıkların yeniden çağlayan dönüşeceği zamana kadar milliyetçi dar görüşlülüğün ellerine teslim edilmiş bulunuyor.

AKP’nin Aleviler için “CHP’nin arka bahçesi” dediğini; bu “arka bahçeyi” CHP’nin elinden almak için geliştirdiği “açılım”ın Alevi kökenli milletvekili Reha Çamuroğlu’nun Başbakan’ın danışmanlığından istifa ettiği biliniyor. Ancak bir yandan yaklaşan yerel seçimler, öte yandan, özellikle Alevi örgütlerinin düzenlediği “eşit yurttaşlık hakkı” mitingi, AKP’nin, Alevileri yeniden gündemine aldığını gösteriyor.

Çamuroğlu’nun döndüğüne göre!

AKP’den istifa noktasına gelen Çamuroğlu’nun yeniden Başbakan’ın “emir ve görüşlerine hazır” hale gelmesi de buna işaret ediyor. Mitingi düzenleyenlerin pek de hesap etmediği bir yan faydası da, Çamuroğlu’nu yeniden AKP’nin Alevi sorumlusu haline getirmiş olmasıdır. O kadar ki, geçen yıl ki “açılım” sırasında, “benim bir şeyden haberim yok” diyen devletlu Cemil Çiçek, bu kez, “Alevi açılımında geç kaldık” diyebiliyor. Demek ki, sorunlardan kaçılmıyor; rahat bir nefes almak istediğiniz her noktada karşınıza çıkabiliyor.

AKP, “İmam Hatipler bizim arka bahçemizdir” diyen bir gelenekten geliyor. Doğrusu bütün toplum için de, başta İmam Hatipler olmak üzere, başörtüsü gibi talepler, bu “arka bahçe” söylemi üzerinden gündeme getiriliyor. CHP’nin de, bu minvalde, başörtüsünü AKP’nin “arka bahçesi” olarak gördüğü; bu “arka bahçe”yi “fethetmek” istediği anlaşılıyor. “Başının içi dışı” gibi tartışmalar, şimdilik, CHP’nin gündemine taşınmış bulunan ve çözümünü CHP’nin kolaylaştıracağı düşünülen başörtüsü sorununu sindirme süreciyle ilişkilendiriliyor.

Başörtüsü, bu ülkenin gerçeği; tıpkı Alevilik gibi! Sünni Müslüman din kültürüyle şekillenmiş Hükümet ve devlet yöneticilerinin uzun süre Alevilik için, “Alevilik, Ali’yi sevmekse biz de Aleviyiz” türü değerlendirmelerinin, bırakın Alevilerin gönlünü almayı, sorunları karmaşıklaştırmaktan başka bir işe yaramadığı ortada. Laikliği dine karşı olmak olarak anlayan Recep Peker tarzı CHP’liliğin, laiklikle ilgisi olmadığı da, açığa çıkmış bulunuyor. Nitekim Deniz Baykal’ın bu konudaki görüşlerini kamuoyuyla paylaşma görevini üstlenen İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, “biz sosyal demokrat partiyiz, insanların diniyle, diliyle ırkıyla niye uğraşalım” diyebiliyor.

Sorun laiklik anlayışında!

Bu yaklaşım, benim yıllardır üzerinde durduğum özgürlükçü laiklik anlayışıyla birebir örtüşüyor. İnsanların diniyle, diliyle, ırkıyla uğraşmaması gerektiğine inanan CHP’nin, devletçi laiklik anlayışını bir tarafa atıp, herkese, inançlarını sonuna kadar yaşama güvencesi vermesi; az olanın çok olandan korkmadan, çekinmeden kendisini ifade etme olanağını savunması gerekiyor.

Hiç tartışma yok; bugün türban diye adlandırılan başörtme biçiminin Anadolu geleneğinde yeri olmadığı biliniyor. Bir şey daha biliniyor ki, Anadolu kadınının önemli bölümü, başını, geleneği icabı örtüyor. Ancak bu örtünmeyi, “Allah kelamı” ile bağlantılandırarak, toplumun gündemine sokmanın bir çok açıdan tehlikesi bulunuyor. En büyük tehlike, toplumsal bir soruna dini inanç çerçevesinde bakılarak çözmeye kalkışmak ki, hiç kimse, kendi dininin icabını bir başkasıyla tartışmayı kabullenemez.

Sünni Müslümanlık için geçerli olan bu durum, Aleviler açısından da geçerliliğini koruyor. Aleviliği “Ali’yi sevmek” ile sınırlandırmak, Aleviliği anlamamanın yanında, çözümü de zorlaştırıyor. Aleviler, “eşit yurttaşlık hakkı” mitinginde de dile getirdikleri gibi, ibadetlerini ve dini ritüellerini Cemevi’nde yapmak, zorunlu din dersi adı altında Sünni Müslümanlık öğretisinin çocuklarına öğretilmesine karşı çıkmak, mevcut Diyanet İşleri Başkanlığı yapılanmasının Sünni Müslümanlığı eksen alması nedeniyle lağvedilmesini ve simgesel önemi olduğu için Madımak’ın müze olmasını istiyorlar.

Samimiyet ölçülmez, yaşanır!

Kimsenin, başını örten kadına başını aç deme hakkı olmadığı gibi, Alevilere de, ibadetini şöyle yap deme hakkı bulunmuyor. Ancak, Alevinin de, başörtülü kadınların da unutmaması gereken bir nokta var ki, o da, bütün bu taleplerin birer hak olduğu gerçeğidir. Demokratik bir devletin, yurttaşlarının bütün hak ve özgürlüklerinin gerçekleşmesi için sonuna kadar demokrasi ve özgürlüğe bağlı kalması; hak ihlali yapanları da engellemesi gerekir. Bu açıdan baktığınızda, başörtüsü ve Alevilik kavramları çerçevesinde inanç özgürlüğünün güvencesi özgürlükçü laikliği ilke edinmiş, demokratik bir devlet yapılanmasıdır.

Kimse, diğerinden daha fazla “fevkalede müsaadeye mazhar” değildir. Kimin samimi olup olmadığını; gündeme getirilen açılımların yerel seçimle sınırlı kalıp kalmayacağını yaşayarak göreceğiz. Elbette, insanların duygularını açığa vuracak açılımlar yapıp, sonra da hiç bir şey yokmuş gibi gündelik politikalarına devam edenler, duyguları incinenlerden gereken karşılıkları alacaklardır. Ancak, bence CHP, AKP’ye oranla, sürece önde girmektedir; zira, AKP, bir kez “açılım” yapmaya kalkışmış, sonra da açılım için görevlendirilen milletvekilinin istifa etmesine neden olacak kadar umudunu kırmıştı. Tek korkum, bir dönüm noktası niteliği taşıması gereken Mart 2009 seçimlerine  “açılım” meselesiyle sınırlı bir süreçle girilmiş olması. Zira, Türkiye’nin her yanında yolsuzluk kaynıyor ve yolsuzluklar da, en az, diğer hak ve özgürlükler kadar gündelik hayatımızı doğrudan etkiliyor.

Alevinin de, başörtüsünün de, Kürt sorunun da, yolsuzluğun da, yoksulluğun da panzehirinin solda bulunduğuna inanan biri olarak, herkese özgürlük, daha çok demokrasi diyerek bu yazıyı noktalıyorum.

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy40047 = 'isikyukselk' + '@';

addy40047 = addy40047 + 'gmail' + '.' + 'com';

var addy_text40047 = 'isikyukselk' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';

( '' );

40047 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


(*) gazeteci-yazar
Alevihaber.com – 25 Kasım 2008

Etiketler : , , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.