Alevî Çalıştayı'nın raporu

Alevî Çalıştayı'nın raporu

Alevî Çalıştayı'nın raporuHakkı DEVRİM / RadikalDumanın daim olsun güzel baca, der Cahit Sıtkı. Daim olmasına dua ettiğimiz Cumhuriyet...

A+A-

Alevî Çalıştayı'nın raporuAlevî Çalıştayı'nın raporu

Hakkı DEVRİM / Radikal

Dumanın daim olsun güzel baca, der Cahit Sıtkı. Daim olmasına dua ettiğimiz Cumhuriyet benden altı yaş büyüktür. Çocukluğumuz birlikte geçti, dememde umarım bir sakınca yoktur. Padişahın aynı zamanda halife, yani dinimiz açısından da büyüğümüz olduğunu öğretirken, bunun pek iyi bir şey olmadığı da söylendi.

Cumhuriyet’imiz laikti. Onun sayesindedir ki, din ve dünya işleri birbirinden ayrılmıştı. Cumhurbaşkanı’nın Diyanet İşleri Başkanı’ndan çok daha önemli olduğunu biliyorduk.

Cumhuriyet ilan edildiğinde Diyanet İşleri Başkanlığı diye bir kuruluş yoktu zaten. Halifelik 14 mart 1924’te kaldırıldı. Laiklik ilkesi 1928’te girdi Anayasa’mıza. Okullarda din derslerine o tarihte son verildi. Ezan o tarihten sonradır ki Türkçe okunmaya başladı. Kuran’ın Türkçe’ye çevrilmesi çalışmaları o tarihte başladı. Din adamlarının görevleri dışında dinî kıyafetle dolaşması yasaklandı. Şeyhülislamlığa son verildi, teşkilatı dağıtıldı. Şer’î mahkemeler, tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı. 1924’te kurulan ve programında dinî inançlara saygılıdır kaydı da bulunan, muhafazakâr Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, dini siyasete alet etmekle suçlanarak kapatıldı. 1925’te din adına başlatılan hareketin başında Nakşibendî tarikatından Şeyh Sait vardı. Menemen’de asteğmen Kubilay’ın şehit edilmesiyle sonuçlanan olayların başında da gene Nakşıbendî tarikatından Giritli Mehmet diye biri vardı.

Okullarda din öğretimi yeniden 1949’da başlayabildi. İmam-hatip okulları, tekkeler ve tarikatçılık 1950’ler öncesi yeniden canlandı. Türkçe ezanı protesto için TBMM’de bir ziyaretçinin yüksek sesle Arapça ezan okuması hadisesi de 1949’a rastlar.

14 Mayıs 1950’de genel seçimleri Demokrat Parti kazandı. 33 gün sonra 16 haziran’da Arapça ezan yasağına son verildi. 21 gün sonra da (7 temmuz) radyoda Kuran yayınları başladı.

*

Bu özetin bir anlamı da şudur: Ağabeyim Cumhuriyet’in bu konudaki endişeleri ve titizliği sebebiyle okullarda din dersi verilmedi. Tarih dersinde anlatılan genel İslam tarihiydi.

Anam müftü kızıdır, kesin ve kararlı bir dindardı. Namazını, alzheimerli günlerinde bile ihmal etmedi. Ramazan ve oruç evimizde ailece yaşanan bir hadiseydi. Özellikle biz çocuklar için oruç, hele sahura kalkma, hep sevinçli, heyecanlı günler ve geceler demekti. Babaannem, halam ve yengem de namaz kılarlardı. Hiç unutmadığım bir şey de, annemin gece uykusundan önce mırıldandığı Türkçe duaydı: Yattım Allah kaldır beni / imanıma daldır beni / Vaktim saatim gelince... diye başlayan ve bana fena halde annemin öleceğini düşündüren bir duaydı bu.

Evimizde yaşanan, ama lafı edilmeyen bir kurumdu din. Ben İslam menkıbelerini, halamdan dinlerdim. Mızraklı ilmihal kaynaklı gündüz dersleri de olurdu bazen, tarihî hikâyeler kabilinden.

Pek güzel anlatırdı halam. Asıl kahramanımız daima, pek de güzel bir adam olan (Halam gözüyle görmüş gibi tarif ederdi) Hz. Muhammed idi.

Ne mi oluyorum?

Aklımda biraz önce üç gazetede dikkatle okuduğum (Radikal, Cumhuriyet ve Evrensel’de; diğerleri hadiseyi neredeyse görmezden gelmiş) sona eren Alevî Çalıştayı’ndan haberler var.

1950’den 2010’a, demek ki 60 yıl sonra geldiğimiz farklı bir noktadır benim gözümde Alevî Çalıştay’ı ve dün dikkatle okuduğum Çalıştay Raporu.

Her şey bir yana, bu konularda üzüntü duyulacak kadar bilgisiziz. Bu vesileyle olsun biraz üzerinde duracağımızı umarım bu konunun da...

Radikal - 9 Şubat 2010

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.