Alevi Literatürünü Basmak Diyanetin Görevi Değildir

Alevi Literatürünü Basmak Diyanetin Görevi Değildir

Bilal Sambur Alevi geleneğinde hangi unsurların gerçek Aleviliğin özünü oluşturduğu ya da hangilerinin onun özünü bozduğu...

A+A-

Bilal Sambur

Alevi geleneğinde hangi unsurların gerçek Aleviliğin özünü oluşturduğu ya da hangilerinin onun özünü bozduğu sorunu, tereyağından kıl çeker gibi kolaylıkla çözüme kavuşturulabilecek bir sorun değildir. Daha doğrusu çözümü olmayan bir sorundur. Alevilik geleneği içerisinde seçme-eleme (selection-elimination) yoluyla hurafeleri ayıklayıp saf Aleviliği ortaya çıkarmaya teşebbüs etme sonucunda ortaya çıkacak olan Alevilik değil, Aleviliğimsi nitelikte acayip bir mahluk olacaktır. İdeolojik tercihler çerçevesinde Aleviliği dizayn etmek, belki o teşebbüs sahiplerini tatmin edebilir. Ancak bundan, Aleviler hiçbir zaman memnun olmayacaklardır ve ortaya Alevilik adı altında konulan acayip şeye itiraz edip duracaklardır.

Ülkemizde hiç gündemden düşmeyen sorunlar vardır. Alevilik, gündemde hep kalmayı başaran sorunlardan biridir. Alevilik hakkında, hem Alevilerin içinde hem dışında birçok tartışma yapılmaktadır. Bütün bu tartışmalara baktığımızda, karşımıza şu yalın gerçek çıkmaktadır: Alevilik tek bir tanımla tanımlanmayacak kadar karmaşık bir olgudur. Aleviliği tanımlamaya kalkışmak, tehlikeli bir işe kalkışmak demektir. Çünkü yapılacak her tanım, Alevilik adına Alevilik dışında çok başka bir şeyi tanımlama tehlikesini beraberinde getirmektedir.

Aleviliği tek bir tanımla tanımlamanın tehlikeli olması demek, hiç kimsenin Alevilik hakkında farklı fikir ve yorumlara sahip olmaması anlamına gelmemektedir. Aleviler kadar Alevi olmayanlar da, Alevilik hakkında fikirlere sahip olabilirler, eleştirilerde bulunabilirler ve yeni yorumlar geliştirebilirler.

Alevilik hakkında olumlu ya da olumsuz olarak ifade edilen fikir, kanaat ve eleştirilerin herhangi bir grup, odak ya da devlet tarafından onaylanmasına ihtiyaç yoktur. Ayrıca Alevilik hakkında görüşlerini ifade edenler, başkalarından onay alma arayışına da girmemelidirler. Herkes kendi beklenti ve değer anlayışına göre, Alevilik hakkında kendisine özgü farklı anlayışlar geliştirebilir. Bireylerin geliştirdiği hiçbir anlayışı, ‘zararlı’ ya da ‘yararlı’ Alevilik şeklinde sınıflamaya devlet dahil hiç kimsenin hakkı yoktur. Böyle bir hakkın, devlet ya da herhangi bir sosyal gruba ait olduğunu iddia etmek, din, inanç, kanaat ve düşünce özgürlüğünü ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek anlamına gelmektedir.

Devlet, Alevi grupları, siyasi partiler ve dini cemaatler, Alevilik konusunda kendilerine özgü değişik projelere sahip olduklarını zaman zaman ortaya koymaktadırlar. Alevilik hakkında değişik güç ve kesimlerce ortaya atılan projeler, nasıl bir Alevilik istedikleri sorusuna cevap oluşturmaktadır. Başka bir ifadeyle, bu projeler Aleviliğin yeniden dizaynını amaçlamaktadır. ‘Alevilik mühendisliği’ diyebileceğimiz bu dizayn teşebbüslerinin ortak bir amacı vardır: Aleviliği zararlı ve yozlaştırıcı unsurlardan arındırmak, saf ve gerçek Aleviliği ortaya koymak.

Alevi geleneğinde hangi unsurların gerçek Aleviliğin özünü oluşturduğu ya da hangilerinin onun özünü bozduğu sorunu, tereyağından kıl çeker gibi kolaylıkla çözüme kavuşturulabilecek bir sorun değildir. Daha doğrusu çözümü olmayan bir sorundur. Alevilik geleneği içerisinde seçme-eleme (selection-elimination) yoluyla hurafeleri ayıklayıp saf Aleviliği ortaya çıkarmaya teşebbüs etme sonucunda ortaya çıkacak olan Alevilik değil, Aleviliğimsi nitelikte acayip bir mahluk olacaktır. İdeolojik tercihler çerçevesinde Aleviliği dizayn etmek, belki o teşebbüs sahiplerini tatmin edebilir. Ancak bundan, Aleviler hiçbir zaman memnun olmayacaklardır ve ortaya Alevilik adı altında konulan acayip şeye itiraz edip duracaklardır.

Alevilik geleneğine yapılan müdahalelerin son örneğini Diyanet’in Alevi kaynaklarını basma girişimi oluşturmaktadır. Gazetelerde çıkan haberlere göre, Diyanet, 'Ilm-i Cavidan', 'Kitab-ı Cabbar Kulu', 'Dar Kitabı', 'Muhammed Hanefi Cenknâmesi', 'Dastân-ı Ibrahim Edhem', 'Malik bin Eşter Cenknamesi', 'Fütüvvetnâme-i Imam Cafer-i Sadık', 'Maktel-i Hüseyin', 'Makalat' ve 'Şerh-i Besmele' gibi 17 Alevi kitabını yayınlamayı planlamaktadır. Bu serinin editörlüğünü Alevi kökenli bir Din Eğitimi doçentinin yapacağı ayrıca verilen bilgiler arasındadır. Diyanet, bastığı bu kitapları Alevilere ücretsiz dağıtmayı planlamaktadır. Diyanet’in bu projesine, Alevi kesiminden beklenen tepkiler, gecikmeden geldi. Alevi kanaat önderleri, Diyanet’in bu girişimini yeni bir asimilasyon girişimi, Aleviliği Sünnileştirme teşebbüsü olarak değerlendirdiler.

Diyanet’in bu girişiminde esas sorun, Diyanetin Alevi kaynaklarını basması değildir. Esas sorun, Alevi kaynaklarını basma gibi bir görevi olmamasına rağmen Diyanet’in böyle bir göreve soyunmuş olmasıdır. Resmi bir devlet kurumunun görevi olmamasına rağmen, seçtiği Alevi kaynaklarını basması ve ücretsiz dağıtması din özgürlüğüne aykırıdır. Diyanet, hangi Alevi kaynaklarının basılıp basılmayacağına karar veremez. Alevilikle ilgili hangi kitabın basılıp basılmayacağını, bireylerin ve toplumsal kesimlerin talepleri belirlemelidir. Bireylerden ve toplumsal kesimlerden talep gelse bile, Diyanet Alevi kaynaklarını basmamalıdır ve dağıtmamalıdır. Alevi kaynaklarının basılması işi, o kitaplara ihtiyaç duyan bireylere ve toplumsal kesimlere bırakılmalıdır.

İkinci olarak Diyanet’in bu girişimini şu açıdan eleştirmek istiyorum. Alevi kitaplarını basma projesi, Alevileri, dışarıdan müdahale yoluyla Alevilik hakkında aydınlatmaya teşebbüs etmektedir. Alevilerin, nasıl bir Alevilik anlayışına sahip olacakları kendi bilecekleri bir şeydir. Diyanet dahil hiçbir kurumun, saf Alevilik anlayışı oluşturma gibi bir görevi ve hakkı bulunmamaktadır. Alevilerin de, diğer dini gruplar gibi, dışarıdan bir müdahale olmadan, kendi ihtiyaç ve taleplerine göre, farklı Alevi anlayışları geliştirme hak ve özgürlüğüne sahip olmaları gerekmektedir.

Sonuç olarak, devletin ya da toplumsal bir gücün beklentisinden ziyade, Alevi kesimlerinin beklenti ve öncelikleri önemlidir. Yapılması gereken iş, Alevi birey ve gruplarının, geleneklerini yaşayabilecekleri özgür bir ortamın oluşması için gerekli adımları atmaktır. Yaratılacak özgür ortam içinde, Alevilik adına nelerin yapılıp yapılmayacağını belirlemek, Alevilerin karar vereceği bir iştir. Ancak Diyanet’in son girişimi, Alevilik adına Alevilerin değil Aleviliği dizayn etme hakkını kendinde bulan güç ve kurumların karar vermeye devam ettiğini göstermektedir. Esas sorun budur ve bu denklemdeki öznelerin yerinin değiştirilmesi, Aleviliğin kendi doğal mecrası içinde gelişimini sağlayacaktır.

Bilal Sambur

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.