Aleviler Ezildi İnkar Edildi

Aleviler Ezildi İnkar Edildi

Aleviler Ezildi İnkar EdildiNevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde konuşan Bakan Günay, hükümetin Aleviler ile ilgili çalışmalarını...

A+A-

Aleviler Ezildi İnkar EdildiAleviler Ezildi İnkar Edildi

Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde konuşan Bakan Günay, hükümetin Aleviler ile ilgili çalışmalarını anlattı, Dersim gafını hatırlatarak CHP'ye yüklendi..

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği tarafından düzenlenen ''Doğumunun 800. Yılında Hacı Bektaş Veli'yi Serçeşme'de Anıyoruz'' adlı etkinliğe katılmak için geldiği Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde, restorasyon çalışmaları süren Hacı Bektaş Veli Külliyesi ve Müzesini gezdi.

'Dünya iki kutuplu ve soğuk savaş dünyasıydı'' diyen Günay, şunları söyledi: Biz diyoruz ki bu ülkede eşit yurttaşlık sorunu var. Herkesin Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak bir ve eşit olma talebi ve sorunu var. Türkiye'de Aleviler, ezildi, dışlandı, kötülendi, karalandı. Türkiye'de Kürtler yok denildi, inkar edildi. 'Böyle bir köken, böyle bir dil yok' denildi, 'böyle bir inanç yok' denildi. Bunları kaldıralım. Artık dünyada bu tabular, bu ayrımlar, bu kamplar bitti. İnsanlarımızı eşit yurttaşlık hakkında, hukukunda birleştirelim.

'Eşit yurttaşlık talebi mi var, herkes eşit zaten, Anayasa'da öyle yazıyor' dediler. Herkes eşitse Kadıköy Meydanında binlerce, yüz binlerce insan niye eşit yurttaşlık istiyoruz diye toplandılar? Ezberlerimizden vaz geçmemiz, her şeye yeniden bakmamız gerekiyor.''

ALEVİLERİN NE TOPRAK, NE BAYRAK DERDİ VAR. ALEVİLERİN  EŞİT YURTTAŞLIK HAKKI TALEBİ VAR''

Anadolu Müslümanlığının temelinde bir yerde Alevi-Bektaşi kültürünün bulunduğunu dile getiren Günay, şöyle devam etti:

''Hasan ile Hüseyin'in annesi Fatma annemizdir. Hazreti Muhammed'in annesi neyse, Hristiyanlar için Hazreti İsa'nın annesi Meryem neyse biz bunları ayırmayız, hepsi annemizdir. Her evde bir Hasan ya da Hüseyin vardır ama hiç Süfyan yoktur, Yezid yoktur, Muaviye yoktur. Anadolu'nun hiçbir köyünde, ister Alevi olsun, ister Sünni olsun, Yezid yoktur. Çünkü biz Horasan Erenleri üzerinden Müslümanlığı öğrenmişiz.

Sarı Saltuklar, Abdal Musalar, Hacı Bektaşlar gelmişler ve Anadolu'daki eski inançları da düşmanının da insan olduğunu unutma diye, yok etmeden, katletmeden, kesmeden, inandırarak, soft, yumuşak, zorlaştırmayan, kolaylaştıran bir Müslümanlık anlayışıyla birleştirmişlerdir. Onun için Bektaşilik Osmanlı ordusunun resmi inancıdır. Ne zaman Anadolu'da sürtüşme başlamıştır, Safeviler Anadolu Türkmenlerini Bektaşi kültürü ile Osmanlı padişahının altından çekmeye çalışınca siyasi kavga olarak başlamıştır.

Anadolu insanının derinlerinde Alevi-Sünni kavgası yoktur. Safevi-Osmanlı kavgası Anadolu'ya böyle yansımıştır. Bu iktidar kavgası yüzünden Anadolu'da Sünnilik gelişsin diye Alevilik-Bektaşilik ötelenmeye çalışılmıştır ama insanımız bunu içselleştirmemiştir. Bu iki inanç birbirinin içinde yaşamıştır.''

DERSİM OLAYLARI

''Biz 'şehit çocuklarının annesi ağlamasın, kör bir inançla dağa giden çocukların annesi de ağlamasın, hiçbir anne ağlamasın' dedik. Birileri çıktı, 'anneler ağlamasın edebiyatını bırakın, siz 1936, 1937, 1938'de Dersim'de bir isyan hareketi tertip edilirken Atatürk döneminde, İsmet Paşa döneminde, Celal Bayar döneminde, anneler ağlamasın denildi mi?' diye talihsiz bir söz etti.

Dersim yeniden gündeme geldi. Sonraki dönemlerde yine talihsiz kışkırtmalar oldu. Soğuk savaş dönemi yüzünden, dünyanın ikiye bölünmüş olması yüzünden, Türkiye'de bölünmüş kampları birbirine düşürmek için bir arada durmasını engellemek için bazı operasyonlar yapıldı.

Elimizi vicdanımıza koyalım ve düşünelim. 1978'in Aralık ayında Kahramanmaraş'ta o zulüm, o kıyım yaşanırken kim iktidardaydı? Ben parlamentonun en genç milletvekiliydim ve CHP iktidardaydı. CHP'nin grup kürsüsüne çıkıp, o dönemin İçişleri Bakanı'nın istifasını istedim.

Sonra nereye geldik? Çorum'a. Türkiye 12 Eylül'ü bekliyor. Bir an önce darbe olsun diyen, bir an önce gelsinler de demokrasiye son verilsin diyenler Çorum'da olaylar çıkardılar. Kan gövdeyi götürdü, bir dolu can orada yok olup gitti. Kim iktidardaydı? Süleyman Demirel.

Sonra geldik 1993'ün Temmuz'una. Tarihimizin en çirkin ve karanlık olayına Sivas'a. Sivas'ta şehrin ortasında, güpegündüz askerin, polisin önünde, valinin önünde, orada vicdan sahibi kim vardı bilmiyorum. Galiba kimse yoktu. Güpegündüz bir bina yandı, 37 can orada öldü. Bu tuzaklar, talihsizlikler yaşandı. Erdal İnönü Başbakan Vekili'ydi, Süleyman Demirel Çankaya'ya çıkmıştı, Tansu Çiller'e görev verdi. O da ertesi gün Mecliste yeminini yaptı.

Hatırlayınız, çıktı Sivas'taki yangını, Van'da da bir otel yangını vardı, onu anlattı. Ortaklar arasında ihtilaf varmış da ortaklardan birisi o yüzden yakmış diye anlattı. Dün Mecliste biz demokrasi anlatmaya çalışırken sıralarını terk eden arkadaşlarımız, Tansu Çiller'i seslerini çıkarmadan dinlediler. 'Utanmıyor musun bu gerçeği saptırmaya' demeden dinlediler. Bunları kafamızın, vicdanımızın bir yerlerine yazalım.''

''HAİN TUZAKLAR KURDULAR''

Bakan Günay, Sivas olaylarından 30 gün önce önce Erzincan'da terhis olan 33 askerin şehit edilmesini de anımsatarak, şunları kaydetti:

''Bir provokasyonlar zincirinden geçtik. Türkiye bir tuzaktan geçti. Neden? Türkiye barışmasın diye. Türkiye kaynaşmasın, terör bitmesin, demokratikleşme açılımı olmasın diye. Türkiye ne zaman demokratikleşme istemişse, hain tuzaklar kurdular. 2 Temmuz'dan 30 gün önce 33 çocuğumuz şehit edildi. Bugün Susurluk'u, Ergenekon'u görünce kim olduğunu anlamaya başlıyoruz. 12 Eylül'e nasıl geldiğimizi belgeleriyle öğrendikçe, kim olduğunu anlamaya başlıyoruz. Gece karanlığında Başbağlar köyünü bastılar 37 kişiyi de orada öldürdüler. 60-70 gün içinde 33 çocuğumuz Erzincan'da, 37 canımız Sivas'ta, 37 kardeşimiz Başbağlar'da, yüzden fazla insanımız hain tuzaklarda yok edildiler.''

Alevi ve Bektaşiler'in vatanlarına bağlı olduklarını belirten Günay, Dersim, Kahramanmaraş, Çorum, Sivas ve Gazi olaylarına rağmen hiçbir şekilde vatanlarına bağlılıklarını yitirmediklerini, hain oyunlara gelmediklerini, Cumhuriyet, devlet ve millet düşmanı olmadıklarını anlattı.

Günay, hem kendisinin hem de mensubu olduğu siyasi partinin geçmişte yaşanan olaylarda hiçbir dahli ve vebali olmadığını vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Madem devletin bir görevlisiyim, devletin geçmişte yaptığı bu yanlışlardan ötürü kendi vatandaşlarımdan özür bile diledim. Bazıları dedi ki 'Devlet özür diler mi?' Devlet güç kullanarak yurttaşına karşı yanlış yapmışsa büyüklük onda ki diler. Bir yurttaşa haksızlık yapılmışsa Alevi olsun, Sünni olsun, Türk olsun, Kürt olsun, Müslüman olsun, Hristiyan olsun, özbeöz Türk olsun, Ermeni olsun, bir cana kıyılmışsa, haksızlık yapılmışsa haksızlık yapan ya da haksızlık yapan kurumları bugün temsil eden, özür dileme erdemini göstermelidir. Biz olaylara böyle bakıyoruz. Biz insanlarımızı ayırmadan birleştirmeye çalışıyoruz.''

Bakan Günay, Madımak Oteli'ni müzeye dönüştürmek istediğini ancak otel sahibinin bakanlığına verilen kamulaştırma bütçesinden çok daha fazla para ile satışa çıkardığını bildirdi.

STRATEJİKBOYUT - AA - 15 Kasım 2009

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.