Aleviler ne(mi) istiyor?

Aleviler ne(mi) istiyor?

Aleviler ne(mi) istiyor?Yüksel Işık(*)Bu yıl 44’üncüsü yapılan Hacı Bektaş Veli’yi anma etkinlikleri, bir kez daha, tepeden...

A+A-

Aleviler ne(mi) istiyor?Aleviler ne(mi) istiyor?

Yüksel Işık(*)

Bu yıl 44’üncüsü yapılan Hacı Bektaş Veli’yi anma etkinlikleri, bir kez daha, tepeden tırnağa, “Türk tipi tuhaf laiklik” anlayışının benimsediği resmiyet kuralları içinde gerçekleştirildi. Resmi törenler, iki önemli sonucu açığa çıkardı; birincisi, beslendiği ana damar itibariyle dinler tarihi bilgisi kendisinden öncekilerden yüksek olması muhtemel olan Cumhurbaşkanı Gül, tıpkı kendisinden önceki Cumhurbaşkanları gibi, konusu Alevilik olan bir toplantıda resmi görüşü tekrarlamanın ötesine geçemedi. İkinci önemli sonucuysa “serçeşme” olarak kabul ettikleri Hünkar’ın huzuruna çıkmak isteyen Aleviler, her Sünni Müslüman’ı potansiyel “şeriatçı” gören Belediye Başkanı ile İslamcı bir geçmişe sahip Cumhurbaşkanı Gül’ün fiilen yaptıkları işbirliği sonucu engellenmiş oldu.

Benim asıl ilgimi çeken nokta ise, konu Alevilik olunca herkesten çok “Müslüman” Belediye Başkanı ile “kendine Müslüman” bir geçmişten gelen Cumhurbaşkanının, Alevilerin ortak paydasını temsil eden örgütlere karşı aynı refleksi göstermeleri!.. Konuyla ilgili kalem oynatanların önemli bölümünün bu “güzel işbirliği”nde bir çarpıklık görmeyip, Cumhurbaşkanının gözleri önünde engellenen Alevilerin sözlerini samimi bulmadıkları Gül’e ve Aleviliğe bir çeşit Sünnilik “don”u giydirmek isteyen Belediye Başkanına yönelik protestolarını eleştirmeleri de bir başka çarpıklığa işaret ediyor.

Söz konusu Alevilikse, ayrılıklar teferruat mı?

Bilindiği gibi, Hacı Bektaş Veli’yi Anma Etkinlikleri, uzun bir süredir, Belediye ile Alevi örgütlerinin ortak çaba ve inisiyatifiyle yapılıyordu. Ancak, mevcut Belediye Başkanı, seçildiği 2004 yılından bu yana, resmi görüşe uzak duran, ancak Alevi çoğunluğunu temsil eden örgütleri, etkinliklerden dışlanmasıyla tanınıyor. Belediye Başkanının Alevi örgütlerine yönelik kullandığı, “bölücü” ifadesiyle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın temsil ettiği resmi konsept arasındaki uyumda bu noktada açığa çıkıyor. Söz konusu iki tarafın, “yoldan çıktığı” ile “yoldan çıkartıldığı” ifadelerindeki küçük ayrıntılar dışında Alevilere bakışı arasında bir farklılık bulunmadığı, bir kez daha, görülmüş oluyor.

Bu “ortaklığın” 44. Hacı Bektaş Veli’yi Anma Etkinliğinde de tekerrür etmesi, bir gerçeği açık yüreklilikle tartışmamızı gerektiriyor. Üstelik, Ergenekon adı verilen ve esas olarak devlet adına yapılan gizli örgütlenmelerden bir kısmını deşifre ederek, önemli bölümü Alevi katliamına yol açan karanlıkta kalan bir dizi faaliyetin üstünü örtmeye yarayan operasyon nedeniyle Hükümet yetkililerinin özgürlük vurgusu yaptığı bir ortamda böyle bir tartışmanın gerekliliği kendisini dayatıyor.

Nasıl oluyor da “ulusalcı” Belediye Başkanı ile “İslamcı” Cumhurbaşkanı, konu Alevileri temsil eden örgütler olunca birebir anlaşabiliyorlar? Nasıl oluyor da, “öteki”nin oylarıyla Hükümete taşınan ve o Hükümet’in oylarıyla Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Gül’ün, söz konusu Alevilik olunca, yıllardır eleştirdiği Kemalist laiklik üzerinden “birlik” vurgusu yapması kimseyi rahatsız etmiyor da, Hünkar’ın huzuruna çıkmak isterken engellenen Alevilerin protestoları, eli kalem tutanları rahatsız ediyor? Söz konusu Alevilerin talepleriyse “Ulusalcılar” ile “İslamcılar” arasındaki “kadim” ayrılığın, bir çeşit teferruat haline haline dönüşmesi, size de ilginç gelmiyor mu?

Herkes için inanç özgürlüğü zor mu?

Bazı kalemlerin, Alevi örgütlerinin protestolarına anlam verememeleri; bazılarınınsa “bunlar zaten Kemalist” yakıştırmaları, Aleviliğe dair talepleri anlamamalarına bağlanabilir; ancak, sorun Alevileri anlamaktan çok, laikliğe yüklenen anlamda açığa çıkıyor. Özgürlükçü laiklik, devletin bütün din ve inançlara aynı mesafede durmasını gerektiriyor. Hem Osmanlı’da hem de Cumhuriyet Türkiyesi’nde Alevilerin kendilerini özgür hissetmediklerini “sağır sultan” bile biliyor. Katliamlarla korkutarak, ya da zorunlu din dersleri “ikna ederek” Alevileri “yola getirme” politikası izlendiğini kim inkar edebilir? Dolayısıyla konu Alevilik olunca, bütün tarafların, büyük bir hızla aynı nokta buluşmaları, bir raslantıdan çok dine dair bilinçaltlarının dışa vurumundan kaynaklanıyor.

Şimdi bütün bu konsept yerli yerinde dururken, Aleviler, yıllardır törenlere katılan Cumhurbaşkanlarından duydukları sözleri, son Cumhurbaşkanının, sırf  “İslamcı” bir kökenden geldiği için fazlasıyla ciddiye almasını beklemek hangi insaf ölçülerine sığar ki? Örneğin “sivilliği” ile tanınan Yıldıray Oğur, Cumhurbaşkanı Gül’ün törenlere katılmasını “Alevi iftarından sonra atılmış önemli bir adım” olarak değerlendiriyor. Aklıma, acaba, Gül’ün “İslamcı” geçmişi nedeniyle mi böyle bir önem atfettiği sorusu geliyor; zira Gül’den önceki Cumhurbaşkanları da, Hacı Bektaş etkinliklerine katılıp, Gül’ün törende söylediği sözleri tekrarlamışlardı. 9. Cumhurbaşkanı Demirel’in katıldığı törenlerde yaptığı konuşmalara bakıldığında, Gül’ün söylediklerinde hiçbir orijinallik olmadığı görülecektir. Hatta pragmatizmini unutmadan eklemem gerekir ki, halkın önüne kurulan güvenlik engelini bile, “vatandaşımla benim arama engel koymayın” diyerek kaldırmasıyla demokratlığını(!) bile göstermişti.

Son dönemlerde Alevilerin Kemalist olduğu; Kemalist devlete yaslanarak, Sünniliğe karşı duruş sergilediği eleştirileri yapılıyor. Bu iddianın hiçbir maddi temeli yoktur! Alevilerin fiili işgalin sürdüğü 1920’li yıllarda Mustafa Kemal ve arkadaşlarına destek verdikleri biliniyor; ancak, bütün din ve inançlara karşı olumsuz bir laiklik anlayışını benimseyen Cumhuriyet Türkiyesi’ni desteklediğine ilişkin bir kanıt bile gösterilemez. Dolayısıyla kendi inanç ve ritüellerini hiçbir engelle karşılaşmadan yapmak isteyen topluluğa, “eee bakın, Cumhurbaşkanı, ‘kimse kendisini yurdunda garip hissetmeyecek’ dedi, daha ne istiyorsunuz?” demek, fazlasıyla incitici oluyor. Aleviler, ne mi istiyor? Dinli, dinsiz, Alevi, Sünni; Müslüman, Hristiyan vs. herkesin kendi inancını, hiçbir baskıya maruz kalmadan yaşamasını istiyor. Kendisinden öncekilerden farklı olduğu iddiasında olan Cumhurbaşkanından da, öncekiler gibi resmi konseptin ezbere cümlelerini tekrarlamasına değil; Alevilere yönelik “zorunlu din dersi” gibi inkarcı politikaların bir an önce kaldırılacağına ilişkin sözler verilmesini istiyor.
Çok şey mi istiyor?

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy99577 = 'isikyukselk' + '@';

addy99577 = addy99577 + 'gmail' + '.' + 'com';

var addy_text99577 = 'isikyukselk' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';

( '' );

99577 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


(*) gazeteci-yazar
Alevihaber.com - 25 Ağustos 2008

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.