Aleviler niçin CHP'ye meylediyor?

Aleviler niçin CHP'ye meylediyor?

Aleviler niçin CHP'ye meylediyor?Yüksel IşıkGeçen hafta Alevilerdeki partileşme fikrine ilişkin düşüncelerimi yazıya dökerken,...

A+A-

Aleviler niçin CHP'ye meylediyor?Aleviler niçin CHP'ye meylediyor?

Yüksel Işık

Geçen hafta Alevilerdeki partileşme fikrine ilişkin düşüncelerimi yazıya dökerken, Aksiyon’a mülakat veren Murteza Demir’in iddialarını değerlendirmeyi bir sonraki yazıda yapabileceğimi yazmıştım.

Demir’in Aksiyon’da yaptığı mülakat, “CHP’nin kitle partisi olmasını Aleviler önlüyor” başlığını taşıyor. Acaba söylenenlerden hareketle Dergi mi bu başlığı atmış diye merak ediyor olabilirsiniz. Ben de öyle düşünüp mülakatı okudum; Demir, “CHP’nin her kesimden oy alan bir kitle partisi olmasına Aleviler engel olmaktadır” ifadesini kullanıyor. Başlıkla içerik olarak çelişmiyor. Dolayısıyla Demir’in CHP ve Aleviler ilişkisine dair iddiaları üzerinde durmak gerekiyor.

EĞRİ CETVELDEN DOĞRU CİZGİ ÇIKMAZ!

Alevilerin yeni bir siyasi arayışa girmesini nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna Demir, “Alevilerin... Kendilerini ifade etmekten başlayın, ötekileştirme çabalarına kadar. Fakat oy verdikleri partinin (CHP) bu sorunların çözümüne dair projesi yok” cevabını veriyor. Bununla yetinmiyor; “Hükûmetin Alevi oy tabanı olmamasına rağmen, hakkını teslim etmek... Alevilerin sorunlarına çözüm getirme noktasında çabalarını görmezden gelmemek... İnkârcı, çifte standartçı olmamak gerekiyor” diyerek Hükümete de bir güzelleme yapıyor. CHP karşıtı ve Hükümete sempatik ifadeler aynı paragrafta peş peşe söylenince Demir’in “doğru” kabul edebileceğimiz saptamaları da güme gidiyor. Zira “eğri cetvel” kullanıyor.

Yaklaşık altı ay önce Türkiye bir yerel seçim yaşadı. Hükümetin bu seçim öncesinde Aleviler için olumlu bir cümle kullanmadığını biliyoruz. Seçim sonrasında giriştiği “çalıştay” serüveniyse orta yerde duruyor. Hükümetin ilk “çalıştay”da alınan, Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi, zorunlu din dersleri konusunda alınan yargı kararlarına uyulması gibi “ortak kararlar”a ilişkin adım atmadığı da dikkate alınırsa insanın Demir’e sorası geliyor; neymiş bu “hak teslim etme”yi gerektirecek çabalar?

CHP’nin yerel seçim bildirgesi olan Pusula 2009’da, “Farklı inanç ve düşüncelere saygı gösterilecektir.../Cemevleri de dahil olmak üzere tüm ibadethanelerin elektrik ve su giderleri bedelsiz olacaktır” ibaresi, özel bir vurguyla belirtiliyor. CHP’li başkanların bu vurguya uygun davranışlar gösterip göstermeyeceğini; bu vurguya aykırı davranışlar gösterecek olan başkanlara karşı CHP’nin nasıl bir yaptırım uygulayıp uygulamayacağını yaşayarak göreceğiz. Ancak aynı paragrafta icraatın başına yönelik sempatik ifadeler kullanılırken, muhalefetteki partiyi projesizlikle suçlamak, insaf ölçülerini aşıyor.

ALEVİLER HÜKÜMETE HAKSIZLIK MI YAPIYOR?

Alevilerin CHP ile ilişkisini, yerinde bir saptamayla, bir çeşit “gönüllü tutsaklı(ğa)” benzeten Demir, hemen akabinde, “kendine yakın davranmaya çalışan, çözüm öneren siyasi kesimlere de uzak duruyor” ifadesiyle “adrese teslim” bir cümle kuruyor. İddialarını ifrata vardırıp, üstü örtük bir biçimde Alevileri, AKP’yi “günah keçisi ilan etmek”le suçluyor.

Doğrusu, CHP ile Aleviler arasındaki ilişki, bir çeşit gönüllü tutsaklığa benziyor. Ancak bu tutsaklıkta Alevilerin bir kusuru bulunmuyor. Osmanlı gibi İslam’ın yönetim anlayışıyla şekillenen bir devletten Cumhuriyet gibi bütün din ve inançlara negatif bir yaklaşım gösteren devlete geçiş sürecinde Alevilerin tercihlerinin Cumhuriyet olması; bu süreci şekillendiren CHP’ye oy vermeleri bir zorunluluğa işaret ediyor. Cumhuriyet döneminde Alevilere yönelik olumlu bir adımdan söz edilemez; ancak, hiç olmazsa Alevi kimlikleri nedeniyle soruşturulup, sürgünlere gönderilmiyor.

Bütün bunları bir yanlışa dikkat çekmek için yazıyorum. Yoksa Cumhuriyet’in demokratikleşmesi, başta Aleviler olmak üzere bütün din ve inançlara ve bu arada inançsızlıklara da özgürlükçü bir ortam sağlanması, temel insan hak ve özgürlüklerinin en geniş anlamıyla uygulanması gerektiği fikri tartışma götürmez. Diyanet’in ortadan kaldırılması ya da bir çeşit üst kurula dönüştürülmesi, Devlet eliyle Sünni Müslümanlığın yaygınlaştırılmasının önüne geçilmesi gerektiği açıktır. Ancak, Demir’in söyledikleri bu çerçeveyi aşıyor.

Sanki Alevilerin taleplerini programına koyan; Hükümet olunca da bu talepleri gerçekleştiren partiler varmış da, Aleviler buna rağmen CHP’de ısrar ediyorlarmış gibi bir hava yaratıyor. Mesela mevcut Hükümet, devleti temsil eden Cumhurbaşkanı, yüzlerce yıldır Alevilere yönelik gerçekleştirilen yok etme politikaları nedeniyle Alevilerden özür mü dilemişler; mesela insanlık tarihinin gördüğü en vahşi katliam olan Madımak’ın müze olması talebini kabul mü etmişler; mesela Alevi çocuklarına zorla İslam dininin gereklerini öğretmeyi amaçlayan zorunlu din dersinin kaldırılması konusunda talimat mı vermişler? Bütün bu soruların yanıtlarının olumsuz olmasının sorumlusu kim? CHP mi, Aleviler mi?

DOĞRU TESPİTLERİ YANLIŞ YERDE SÖYLEMEK!...

Demir’in söylediklerini ayıkladığımızda CHP’ye ilişkin eleştirilerinde doğru kabul edilebilecek ifadeler de, bu “adrese teslim” ifadelerin arasında kaynayıp gidiyor. Alevilerden büyük destek alan CHP’nin ülkenin temel meseleleri hakkında daha açık sözlü, daha çözüm üretici olması gerektiği doğrudur. Ancak AKP ile karşılaştırıldığında CHP’nin “çabasızlığından” bahsetmek insaf ölçülerini aşar. Yedi yılı aşkın bir süredir Hükümette olan AKP’nin Aleviler lehine yaptığı bir tek olumlu icraatı göstermek bile mümkün değilken, AKP’ye yakın bir Dergi’de CHP’yi eleştirmek ne kadar insaf ölçülerine sığar?

Peki gönül rahatlığıyla oy verebilecekleri bir partinin bulunmaması ve bu nedenden dolayı ehven-i şer gördükleri CHP’ye oy vermiş olmaları Alevilerin suçu mu? Yukarıda açıklamaya çalıştığım gibi oylarını blok olarak CHP’ye vermek zorunda kalıyor olmaları, niçin bir suçmuş gibi gösteriliyor?

Demir’in “Aleviler, diğer partilere oy verirse, diğer partilere verilen oylar da dağılacak” saptamasıysa sosyal bilimleri alt üst edecek bir içerik taşıyor. Evet, Aleviler, CHP’ye oy veriyor; çünkü, hiç olmazsa CHP, Alevilerin varlığını tanıyor. Hükümet olduklarında bu tanımanın nasıl bir seyir izleyeceğini göreceğiz ama yedi yıldır Hükümet olup da hiçbir şey yapmayanları eleştirmek dururken CHP’yi ve hatta CHP’ye oy veriyor diye Alevileri eleştirmek için “rota”yı kırmış olmak gerekiyor.

NOT: Geçen haftaki “Alevilerdeki partileşme fikri neyi ifade ediyor” başlıklı yazıma çok sayıda sözlü ve yazılı tepki aldım. Elektronik postama özel mail atanlara ve telefonla ulaşıp fikirlerini paylaşanlara, “görüşlerinizi kamuoyuyla paylaşın” önerisinde bulundum. Kamuoyuyla paylaşılırsa hep birlikte “ortak akla” ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Çünkü eğer herhangi bir Alevi, Alevi kimliği nedeniyle yeni kurulabilecek bir parti sürecinde aktif rol oynamanın gerektiğine inanıyorsa aynı nedenden dolayı bir Sünni de Sünni kimliğiyle bu sürece katılmayı hak ediyor olmaz mı? Öte yandan “partileşme fikri, yalnızca Alevileri değil, herkesi kapsıyor”sa baştan “Alevi partisi” tanımlamasının süreci daraltacağını da düşünmek gerekiyor. Bir kez daha belirtmek istiyorum; eleştirilerdeki hareket noktam, “daha önce iki kez denendi, başarısız oldu” görüşü değil. Zira bu bir gereklilikse iki kez de, 22 kez de denenebilir.

Yüksel IŞIK'ın kişisel web sitesi için tıklayın >>>

KAYNAK : Alevihaber.com - 08 Eylül 2009

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.