Alevilerin Cumhuriyet ve Laiklikle imtihanı 6

Alevilerin Cumhuriyet ve Laiklikle imtihanı 6

Alevilerin Cumhuriyet ve Laiklikle imtihanı 6 / Cafer SOLGUNAlevi Yurttaşlar* 1915’te Ermenileri Dersim’de korudular, sakladılar. Dersim’i terk...

A+A-

Alevilerin Cumhuriyet ve Laiklikle imtihanı 6 / Cafer SOLGUNAlevilerin Cumhuriyet ve Laiklikle imtihanı 6 / Cafer SOLGUN

Alevi Yurttaşlar

* 1915’te Ermenileri Dersim’de korudular, sakladılar. Dersim’i terk etmeyen Ermeniler orada Kürtleştiler, Alevileştiler. Bunda tabii ki Alevi öğretisinin büyük rolü vardır

* Devlet 23’te neyse, 38’de neyse şimdi de o. Yaptıklarından dolayı asla özür dilemez. Arkasından Ermenilerden de özür dilemesi lazım, Çerkezlerden de dilemesi lazım. Kürtlerden de dilemesi lazım.

* Türkiye’de gerçek bir laiklik ve demokrasi olsaydı ne Dersim 38 olurdu, ne Maraş, ne Çorum, ne Gazi, ne de Sivas. Devlet bu coğrafyadaki bütün inançlara karşı eşit mesafede olmalı.

* Bence AKP, demokratikleşme sorunlarına köklü çözümler geliştiremezse, bugünkü yükselişi çöküntüye dönüşür

Alevi Yurttaşlar

“Oğlum biz eleviyiz, aslımızı inkar edemeyiz…”

Önceki yaz, anneme kendisiyle Dersim Alevilerinin önemli ibadet (ziyaret) alanlarından biri olan Düzgün Baba dağına çıkmayı teklif ettim. Her sene Düzgün Baba’ya çıktığımı söylediğimde, annem bana inanmaz gözlerle bakıyordu çünkü. Sevinçle kabul etti. Dersim’e, oradan Nazımiye’ye ve Düzgün Baba’nın yamacındaki cem evine vardık. Başka onlarca genç, yaşlı insanla beraber dağın uygun bir yamacından yavaş yavaş tırmanmaya koyulduk. Zirveye kadar çıkamadı annem. Haskar çeşmesine kadar gelebildi. Yaşlılar genellikle buraya kadar çıkabiliyorlardı. Annem çeşmenin suyundan içtikten sonra, ellerini gökyüzüne kaldırdı; yarı Kürtçe, yarı Türkçe dualar etti. Dünyaya, insanlara barış; zordaki, dardaki insanlara da yardım diledi. Oğullarını kendisine bağışladığı için Tanrı’ya şükranlarını sundu. Sonra bana dönüp “Oğlumla beraber Düzgün Baba’ya çıktık ya, artık ölsem de gam yemem” dedi. Kayaların üzerine oturduk. Gözlerimizi, karşımızda göz alabildiğine uzanan derin vadilerin, dağların, ormanların ötelerindeki ufka diktik. Öylece kaldık saatlerce… Geçen yıl da annem, dişleri ağrıdığı için İstanbul’a geldi. Ramazan ayıydı. 3 gün oruç tutmak istiyor, ama dişçi randevuları nedeniyle tutamamaktan yakınıyordu. Ona takıldım; “Anne sen Elazığ’da Sünnilerin içinde kala kala Sünni olmuşsun”. “Oğlum herkesin Allahı birdir” dedi, “ama biz Eleviyik ha, aslımızı inkar edemeyiz”. Ben, ben’i şeklendiren moral-manevi değerlerin ayrımına sonradan vardım. Oysa, örneğin, Huberman’ın “Sosyalizmin Alfabesi”ni, Politzer’in “Felsefenin Temel İlkeleri”ni okuduğumda, 14-15 yaşlarındaydım. 

Sadece devlet ve rejimin de değil, bir bütün olarak Türkiye’nin Alevilerle barışması gerekiyor. Alevilerin “kendine” gelmesi, bu yönde atılacak güven verici adımlarla mümkün. Bu işin siyasetini yapanlar açısından aynı kesinlikte konuşamam, ama Alevilerin buna açık olduklarına inanıyorum. Bir süreç başladı ve bu sürecin devamında Alevilerin demokrasinin, barış ve kardeşliğin “teminatı” bir dinamik olması, herkesin yararına, uğruna çaba harcamak gereken yegane doğru seçeneğimizdir diye düşünüyorum…

Mecburiyetten “Kürt Ermenisi” olmak…

Tarihte Kürt-Ermeni ilişkileri çelişkilidir. Kürtler egemenler tarafından kullanılmıştır. Dersim’de bu ilişkiler, diğer Kürtlerin yaşadıkları yerlere göre daha farklı olmuştur, ilişkiler daha sıcaktır.1915’te Ermenileri Dersim’de korudular, sakladılar. Dersim’i terk etmeyen Ermeniler orada Kürtleştiler, Alevileştiler. Bunda tabii ki Alevi öğretisinin büyük rolü vardır. Ancak yine de bu kucaklaşma, biraz da zorakidir, bunu görmezden gelmek mümkün değil. Yine de Şafii Kürtler veya Sünni Türklerden farklı, sıcak, kucaklayıcı bir yaklaşım görmüşlerdir. Daha sonra da, Ermeni ibadet şekilleri mecburen bırakılmıştır. Bir Alevileşme durumu yaşanmıştır. Baskılar ve korku nedeniyle Ermeni kimliklerini terk etmişlerdir. Kürt Ermenisi olmuşlardır. 

Ermeniliğimizi Dersimliler unutturmadı

Kimliğimizi artık gizlemiyoruz. Ermeniler, kimliklerini özellikle Dersim’de gizleme gereği duymuyor. Ben ve benim gibi birçok Ermeni, kendi kimliklerinin farkındaysa, bunda Dersimlilerin payının büyük olduğunu belirtmem gerekir. Bizler Ermeni oluşumuzu gizlerken, saklarken, bize Ermeni olduğumuzu hatırlatan onlar olmuştur.  Ermenilerin bitirilmesini isteyen egemen sisteme, rejime karşı, Alevi Kürtlerin yaklaşım farklı ve özgündür. Biz aile olarak hiçbir Ermeni görevini yerine getirmezken, Aleviler bize Ermeni olduğumuzu unutturmamışlardır. Ama diğer bölgelerde bu durum farklı yaşanmıştır. 

Hallaçoğlu abarttı

Hallaçoğlu abartılı bir yaklaşım gösterdi. Onun dediği gibi olsaydı, Ermeniler orada azınlık değil, çoğunluk olurlardı. Orada Türk Aleviler de var, Erzurum’dan, Erzincan’dan gelen. Kürt Aleviler de var. Bunu inkar etmek doğru değil. Bu, insanların kimliklerini inkar etmek anlamına gelir. Mesela Seyit Rıza’nın Kürt kimliği tartışılabilir mi? Hallaçoğlu’nun dediği gibi olsaydı, Mustafa Kemal neden Kürt Alevi önderleriyle görüşmeler yaptı, milli mücadeleye katılmalarını istedi? Bu açıklama Dersim’de fazla tepkiyle karşılanmadı, bu da Dersim’de Ermenilerden rahatsız olmayan bir anlayış hakim olduğu içindir. Farklılıkları inkar etmek, çağ dışıdır. Güzel olan bütün farklılıkların bir arada kardeşçe yaşayabilmesidir. 

Devlet özür dilerse…

Devletin ve rejimin zihniyetinde 1923’ten bu yana hiçbir değişiklik yok ki. 23’te neyse, 38’de neyse şimdi de o. Yaptıklarından dolayı asla özür dilemez. Devlet büyüktür, özür diler mi? Askeri bir mantıktır. Varsayalım, diledi. Arkasından Ermenilerden de özür dilemesi lazım, Çerkezlerden de dilemesi lazım. Kürtlerden de dilemesi lazım.

Herkes ‘sen bizdensin’ diyor

Haluk Çeliktaş (Esnaf): AKP’nin “Alevi açılımı”, ulusal ve uluslar arası kimliğiyle bağlantılı bir girişimdir, misyonuyla ilgilidir. Reha Çamuroğlu bence bir araçtır, özne değil. AKP, küresel sermayenin “girilmemiş alan bırakmama” politikasını güdüyor. Sistem içine alınmamış, potansiyel bir muhalif yapıyı nasıl etki altına alırım, nasıl sisteme dahil ederim; yaptıkları bunun çalışmasıdır. Bunu da bazı Alevi bireyler üzerinden yapıyorlar. Aleviler içinde buna yatkın kişiler var. Aleviliği, Aleviler içinde de çıkarları için kullanan bireyler, çevreler var. Aleviler önceden ilerici, aydınlanmacı bir pozisyondaydılar. Bir yandan Kemalizmin etkisi vardı, bir yandan da buna karşı bir duruş da vardı. Alevilerin şu andaki durumu, “denize düşen yılana sarılır” misali gibidir. Alevilerin hem AKP’ye, hem CHP ve Kemalist, ulusalcı çevrelere karşı arasına bir set çekmesi lazım. Bugünkü durum, konjonktüreldir. Aleviler, şu anda en örgütlü güç olarak kimi görüyorlarsa, ona yönelmişlerdir. Alevi sorununun çözümü, onun yeniden tanımlanmasıyla, gün ışığına çıkarılmasıyla olabilir. Aleviler kimdir, nedir, neye, nasıl inanırlar, bireyle, toplumla, doğayla ilişkileri nedir, İslam içi midir, değil midir… Önce bunların netleştirilmesi lazım. “Sen aslında bizdensin” deyip, herkes Alevileri kendine çekmek istiyor. Bu hiçbir şeyi köklü olarak çözmez.

Çözüm, demokrasi

Özkan Ayten (Öğrenci): AKP’yi samimi bulmuyorum. CHP de bugüne kadar Alevileri istismar etti. Sorunun çözümü, her din ve inancın, düşüncenin özgürce ifade edilmesinden, yani demokrasiden geçiyor. Partiler Alevilerin dağınıklığını kendilerine göre değerlendirmek istiyor. CHP bugüne kadar Alevileri “çantada keklik” görüyordu. Ben Tokat Turhal’lıyım. Turhal’da Alevilerin oylarıyla seçilen CHP’li belediye başkanı, belediye hizmetlerini en son Alevilere getiriyordu. CHP Aleviler için hiçbir şey yapmadı. Ama artık eskisi gibi değil. Yeni kuşaklarda Aleviliğe ilgi yetersiz. Politikacıların Aleviliği kullanmasının bir nedeni de bu.

Bugünkü laiklik, sadece “şeriata” karşı. Alevileri, diğer inançları tanımayan bir sistem gerçekten laik olamaz. 

Bu ne yaman çelişki

Filiz Bal (İşletmeci): Alevilerin durumunu hiç iç açıcı görmüyorum. Alevilerin kendi görüşleri yok ki. Kim nereye çekiyorsa oraya gidiyoruz. Kimi Türksün, kimi Kürtsün, kimi Alevisin diyerek bir şeyler söylüyor. Gençlik de çok ilgisiz Aleviliğe. Anlamadan, bilmeden sürükleniyoruz. “Laikiz” diye geçiniyoruz, aslında laiklik diye bir şey yok. Devlet din iç içe geçmiş. Aleviler kim iyi davranırsa ona yaklaşıyor. Bunun da nedeni korkudur. Hala eski katliamların korkusu var insanların içinde. Alevileri herkes kendine göre kullanıyor. Aleviler gücünü kendisi için kullanmayı bilmiyor. Ben bugüne kadar oy kullanmadım. Annem babam son iki seçime kadar CHP’ye oy veriyorlardı. Ama artık CHP’den vazgeçtiler. Kime oy vereceklerini de bilmiyorlar artık. Alevilerin CHP’ye duydukları ilgiyi bir türlü anlayamıyorum. İnsanlar CHP’yi sol sayıyorlardı. Düzene muhalif sanıyorlardı. Bu yüzden “bizim için iyidir” diyorlardı. Ama bu durum yavaş yavaş da olsa değişiyor. Mesela ben hiç anlamıyorum; 38 kırımında tek parti iktidarı vardı, Maraş’ta da, Sivas katliamında da, Gazi olaylarında da CHP veya SHP iktidardaydı.

Aleviler önce ne istediklerini netleştirmeli

Yılmaz Can (Serbest): AKP, liberal bir parti. ANAP da liberal bir partiydi. Ama AKP, ANAP’tan farklı olarak sosyal tabanla doğrudan bağ kurmayı önemsiyor. Ancak kimliği nedeniyle sorunlara kalıcı çözümler getiremez. AKP, sorunları çözmek yerine “bypass” yöntemi uyguluyor. Açlara, yoksullara iftar çadırı açıyor. Alevi dedelerini kadrolaştırıyor. Kürt meselesinde de kendi kadrolarını yaratıyor. Aslında her siyasi kesim kendi “kiralıklarını” yarattı. Alevi sorunu, demokratikleşmenin bir parçası. Ortada bu kapsamda bir çözüm çabası göremiyorum ben. Bence AKP, demokratikleşme sorunlarına köklü çözümler geliştiremezse, bugünkü yükselişi çöküntüye dönüşür. AKP de bu yükseliş trendini kaybetmek istemiyor. Cemaatçilik yapıyorlar. Bunu da şeyhler, dedeler aracılığıyla yapıyorlar. Bu haliyle bir toplumsal çözüm projesi bakışına sahip olduklarını görmüyorum. Olsa olsa bir “siyasi rüşvet” politikası olabilir. AKP samimi ise, tabanla doğrudan bağları olan insanları ciddiye alır.

Rejimin Alevilere bir özür borcu var. Ama rejimden bu beklenmez. Yeni bir laisizm tanımı yapılması gerekiyor. Kavram ve talepler netleşmeden, kalıcı bir çözümü de mümkün görmüyorum ben. Ancak Aleviler isterse devlet verir. Kendiliğinden devletin harekete geçmesi imkansızdır. Alevilerin kendileri için isterken, başkalarını da gözetmesi gerekir; ancak böyle demokrat olunur.

Devlet herkese eşit mesafede olmalı

Sinan Akçiçek (Yönetmen): Alevi örgütlerinin bazılarında bozulma var. Cem evleri rollerini oynamıyor. Cem evlerindeki Atatürk portreleri, İslama, sistemin yarattığı “şeriat” korkusuna karşı Atatürk’e sarılma psikolojisinden kaynaklanıyor. Alevi önderleri de hep Atatürk’ten bahsedip dururlar. Ama Alevilerin de cem evlerine gitmesi, kimliklerini, inançlarını sahiplenmesi lazım. Teorik olarak bir “açılım” yapıyor AKP, ama pratikte ne olacağına bakacağız. Bugüne kadar sol, sosyal-demokrat geçinen birçok partinin yapamadığını, merkez sağ, hatta “ılımlı İslam” çizgisinde bir partinin yapması, herkes için düşündürücü olmalı bence. Ama pratikte bir şey olacağını da sanmıyorum. Çünkü ne Reha Çamuroğlu, ne de diğerleri, Alevi tabanını bilmiyor, tanımıyorlar. Alevileri bir kalıba sokmak istiyorlar, doğru değil. Alevilik her bölgenin özelliklerine göre şekil kazanan bir inançtır. Aleviliğin bu özelliğini bilerek Alevilere anayasal güvenceler vermek lazım. Alevilerin laikliğin en büyük savunucusu oldular bugüne kadar. Ama savundukları statükonun en büyük mağduru da yine Alevilerdir. Bu bir çelişkidir. Türkiye’de gerçek bir laiklik ve demokrasi olsaydı ne Dersim 38 olurdu, ne Maraş, ne Çorum, ne Gazi, ne de Sivas. Devlet bu coğrafyadaki bütün inançlara karşı eşit mesafede olmalı. 

13 Ocak 2008 - TARAF GAZETESİ - Alevi Haber
www.alevihaber.com

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.