'Alevilik'i yalnızca Aleviler tartışmalı'

'Alevilik'i yalnızca Aleviler tartışmalı'

'Alevilik'i yalnızca Aleviler tartışmalı' Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız, "Alevilik konusu tartışma adabına uygun...

A+A-

'Alevilik'i yalnızca Aleviler tartışmalı''Alevilik'i yalnızca Aleviler tartışmalı'

 Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız, "Alevilik konusu tartışma adabına uygun olarak sukünetle tartışılmalıdır. Alevi örgütleri bu tartışmanın ortamını yaratmalı, tartışmaları kitlelere ulaştırmada araç olmalı fakat taraf olmamalıdır" dedi.

Balkız, Londra'da 20'nci yılını kutlayan göçmen derneği DAY MER'in Kültür ve Sanat Festivali'ne katıldı. "Türkiye'de demokrasi sorunu" başlıklı panelde Hayat Tv Yayın Yönetmeni Aydın Çubukçu ile birlikte konuşan Balkız, katılımcıların sorularını da yanıtladı. Geçen hafta Çubukçu'nun konuşmaları ve sorulara yanıtını aktarmıştık. Bu haftada da Balkız'a yer veriyoruz...

- Türkiye'de demokrasi ve laiklikten ne anlaşılıyor?

- Türkiye Anayasası'nda Türkiye Cumhuriyeti'nin nitelikleri tanıtılırken demokrat, laik, sosyal hukuk kavramları var. Bu kavramları bozmadan yeni anlamlar yüklemeden evrensel anlamlara göre Türkiye'de demokrasi olmadığını söyleyebiliriz. Demokrasi siyasi parti, seçim ve parlamento demek değildir. Ona indirgesek bile Türkiye'de partilerin başında bir lider var ve o lider herşeyin belirleyicisi... Burjuva Parti organlarının hiç bir demokratik fonksiyonu yok.

Bir devlet oluşumunda; devlet anasayasasında ve buna bağlı diğer yasalar, kurumların oluşturulmasında devlet-halk yaşamının kuralların belirlenmesinde dini duygu ve dini değerlerin referans alınmaması Laikliktir. Devlet bütün din ve inançlardan bağışık olması gerekir. İnsanların inançları konusunda devletin söz ve karar yetkisi olmamalı. Devletin dinlere, inana ve inanmayanlara karşı ayırım yapmaması gerekir. Devletin bu konuda kör ve sağır olması gerekir.

- Alevilerin laiklikle ilgili devletten temel beklentileri nedir?

- Diyanet İşleri kaldırılsın, zorla din dersleri kaldırılsın, Alevi köylerine cami yapılmasından vezgeçilsin. Cem ve kültür evleri özel statüye kavuşturulsun. Madımak müzemiz olsun, Başta Hacı Bektaş Derneği olmak üzere değerlerimiz, biz sahiplerine iade edilsin. Memur atamalarında Aleviler ayrımcılığa tabi tutulmasın. Devletin okul kitaplarında, sözlüklerinde Alevilere yönelik yalan yanlış bilgiler kaldırılsın. Eğer laiklik var ise bu şikayetlerimizi neden dile getiriyoruz?

- Peki bu sorunlardan nasıl kurtulacağız?

- Bu sorunlardan kurtulmamız Alevilerin tek başına mücadelesiyle olacak bir şey değil. Çünkü Alevilerin sorunu da Kürtler'in ki gibi sistemden kaynaklanan siyasi sorunlardır... Aleviler yıllardır mücadele ediyorlar. Aleviler aynı zamanda işçidir, köylüdür, üreticidir, küçük esnaftır, sendikalıdır, sendikasızdır, memurdur... İşçi sınıfının bireyleri olma ya da yoldaşı olma gibi bir sınıfsal konumundadır. Hak arayan yalnız Aleviler değil; Kürtler, işçiler, memurlar... Bu durumda herkesin farkılılıklarını koruyarak; güçlerini, mücadelelerini birleştirmesi gerekir. Bunun en bariz örneğini 9 Kasım'da Ankara'daki 135 bin kişi vardı. Bunların içinde farklı siyasi görüşte Alevi olmayanlar da vardı. 1 Mayıs'ta da İşçiler, 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde de bu yol arkadaşları beraberdi.

- Alevilerin istekleri nasıl dile getirildi? Sizce hükümet istekleri nasıl yanıtladı?

- Alevilerin bu istemlerini dile getirmede konferans, ziyaret, imza kampanyası gibi çabalarla yetinmedik. Mahkeme kararları aldık. Ancak hükümetin bu kararları okumamak gibi bir tavrı var. O zaman ey devlet, sistem bizim için dilekçe dönemi bitti. Eylem vakti geldi. Bunun üzerine olan Türkiye'deki tartışmalar 2008'den bu yana TBMM'de dahil tartışıldı.

- Sonra Çalıştay hayata geçirildi sanırım?

- Evet Aleviler'in yoğun baskısı üzerine hükümet 3 Haziran'da Alevi Çalıştayı'nı başlattı. Bu Çalıştay'a 35 Alevi örgüt temsilcisi katıldı. Toplantı sabahına kadar katılımcıları bilmiyorduk. Ne yazık ki bazılarıyla aynı çatıda bulunmak zorunda kaldık. Ömürlerini Aleviliği yozlaştırmak, sünnileştirmek ve Alevileri asimile etmek için harcayanlar da vardı. Buna rağmen bu kesimi toplantının devamına engel olarak görmedik. 2 gün süren tartışmalar sonrasında 5 hususta anlaşmaya varıldı.

Bu dönemde Başbakan Tayyip Erdoğan'ın; Demirel, Turgut Özal ya da Tansu Çiller gibi "Ey Aleviler her kafadan bir ses çıkıyor. Gidin kendi aranızda anlaşın gelin. Ben hangi birinizin dediğini dinleyeyim" deme şansı yoktu.

- Bu ortak 5 madde nelerdi?

- Bu 5 madde zorunlu din derslerinin kaldırılması, Alevi köylerine cami yapılmasından vezgeçilsin. Cem ve kültür evleri özel statüye kavuşturulsun. Madımak Müze olsun, Başta Hacı Bektaş Dergahı olmak üzere değerlerimiz biz sahiplerine iade edilsin.

- Peki alınan kararların hayata geçmeye başladığı söylenebilir mi?

- Hayır. Madımak örneği pek çok şeyi anlatıyor, diğerleri hakkında da ipuçları veriyor aslında. Madımak'ın müze yapılması savsaklandı. 2 Temmuz'a 2 gün kala bu 35 derneğe çağrıda bulunarak Madımak'ın önüne çağırdık. Yıllardır gelenler geldi, gelmeyenler de gelmedi. Bir tek Mehmet Çamur ilk kez geldi.

Ayın 9'unda ikincisi yapılacak. Etap etap devam edecek. Sonucu bugünden sezemiyoruz. Madımak'ın Müze olması hususunda Bakan Günay, 2 Temmuz'a yetiştireceğini söylemişti. Büyük bir tantanayla kebapçı kaldırıldı. İnsanların yakıldığı yerde kebap yememeyi bir insanlık sayıyorlar. Kültür bakanı 1'nci katını müze değil hatıra evi yapmaya karar verdi. Diğer istemlerimizin de nasıl sonuçlanacağını tahmin ediyoruz. Ama biz bunların peşindeyiz. İstanbul'da 1 milyon kişiyle miting yapacağız...

- Madımak için devletin özür dilemesi yeterli mi? "Otel yangınındaki ölen "37 can"da kurşun yarası olduğu" polemiğine de açıklık getirir misiniz?

- 37 can diye bir tanımlama yok. Böyle bir nitelemede bulunmadık. Bunun 33'ü etkinlik amacıyla Sivas'a giden canımızdır. 2 de otel görevlisi vardır. Yangın merdiveninin anahtarını vermemesine karşın bizimle aynı kaderi paylaştıkları için 35 can diyoruz. 2 kişi ise otel yandıktan sonra askerin havaya ateş açmasıyla seken kurşunlarla yaşamını yitiren göstericidir.

Bunlarda kurşun yarası vardır deniliyor. Arkadaşlar tıp artık çok gelişti. Ölüm nedenleri hemen bulunuyor. Akit Gazetesi, Vakit Gazetesi, Yeni Şafak Gazetesi, Hizbullah, İBDA-C, Taliban, katiller ve onların yandaşları Sivas yerel basını bu katlimın arkasında olduğunu hissettiğimiz kesimler, bunların avukatları, mahkemeler boyunca ve daha sonra gerçekleri saptırmak amacıyla, işi bulandırmak amacıyla yaygaralar kopartanlar vardı. Ama doktor ve otopsi raporlarının hepsi elimizde. Bu bizim olduğu gibi sanıkların ve katillerin avukatlarının da elinde. O raporlar diyor ki; 35 kişi yanarak iki kişi de kurşun yarası ile öldü... Kurşun yarası olanlar otelin içinden çıkarılmamıştır...

Madımak Oteli hakkında biz utanç, ibret müzesi olsun derken Kültür Bakanı anı evi olsun diyor... Bir başka light sosyal demokrat da kardeşlik, barış ve hoşgörü müzesi olsun diyor. Bizim ne istediğimiz belli.

- Alevilik islam içi mi, dışı mı?

- Bu kazık bir soru mu? Biz, 50-60 yaşın üstündeki arkadaşlarımız, "İslamiyetin neresindeyiz?" diye hiç bir merakımız yoktu. Yaşadığım yerlerde birbirimizin bayramlarını kutlardık. Kentte ise başka bir ortam var. Artık dede yok, cem yok, saz yok, söz yok... Sadece dem var.

Kültürümüzü yaşatmak ve zenginleştirmek istiyoruz. Selçuklu, Osmanlı, Cumhuriyet zamanında da Aleviler ve Alevilik, padişahlara sadrazamlara ve dönemin yönetimine başbelası olmuştur. Böylece bu kültür yok olması, sürülmesi ve ezilmesi gereken bir bela olarak görülmüş...

Tarihin derinliklerinde neler var neler, ama yok edememişler. Cumhuriyet gelmiş Dersim, Koçgiri, Sivas, Çorum, Gazi, Maraş... Yok edemiyorsun... Kesip kuyulara dolduruyorsun yine de yok edemiyorsun. Sürüyorsun kökleri kalıyor.

Günümüzde devlet bir bir fırsat yakaladı. Alevilerin köyden kente gelmiş olması, poyraza açık korunaksız hale gelmesi halinden yararlanarak bir taraftan şiddet uygulama politikasını sürdürdü, bir taraftan da onları "nasıl asimile ederim" sorusuna yanıt aramaya başladı.

- Yol buldu mu?

- İki önemli yol buldu... İlki Alevileri tanımlamak ve "Siz şusunuz" demek. İkincisi de zorunlu din dersleri aracılığıyla sünnilik dersleri vermek.

Aleviler zaten dertleri olan kesimdi. Bir tarafta İran'a şeriat gelmiş diğer taraftan MSP şeriatçı akımları gelişmiş. 12 Eylül darbesi onları geliştirmiş. Öte yandan da birileri kim olmaları da öğretiliyor...

Aleviler de kentin getirdiği sorunlarla boğuşurken kendilerine "Biz kimiz" diye sormaya başladılar. Buldukları yanıtları farklı oldu. Kimileri "biz öz Müslümanız", "Anadolu'da ki islamın yorumuyuz" diyerek "islamiyetten de etkilenmiş olmakla birlikte doğayı ve toplumu farklı algılayan bir felsefe, bambaşka bir din" diye tanımladılar.

Belki daha başkaları da var.

- Bu kendilerini sorgulama sağlıklı mı seyrediyor?

- Aleviler bunu tartışıyor. Bırakınız tartışsınlar, yeter ki birilerinin önlerine koyduğu yemeği yemesin, kendilerine başkasınca biçilen kaftanı giymesinler.

Bunu devlet, ilahiyatçılar, sünni teologlar tartışmamalı. Bunu Alevi kurumları bile tartışmamalı...

Biz Federasyon olarak bile "Bu tanımlamalardan birisi bize yakındır" demiyoruz, demeyeceğiz!

Şahsen "Alevilik nedir?" diye sorarsanız tanımlarım. Ama kurum olarak söylemekten kaçınıyoruz, çünkü "Alevilik nedir?" sorusuna verilen farklı yanıttan yola çıkan devlet buradan bizi bölüyor.

"Alevilik islam içindedir" diyenler Diyanet'ten haklı olarak yer istiyor, din derslerinden yer istiyorlar, dede ve Cemevlerine maaş istiyorlar... Haklı olarak...

"O beni temsil etmez, Laiklik olacaksa diyanet olmaz, zorunlu din dersleri olmaz, olursa seçmeli olarak benim yazdığım Alevilik okutulmalı. 1000 yıldan bu yana bir tek akçe almadık, hiç bir zaman devlet memuru olmadık. Özgür Dede öğretisine bu aykırı" diyorlar.

Alevi, diyanetin hutbesini okumaz, devletin memuru olmaz. Bilir ki kimin parasını alırsa onun düdüğünü çalacaktır. Dede sivildir. Özgürdür. Bu görüşler Alevileri bölüyor. Bu tartışmalar Alevilerin 5 talebin üzerinde bir araya gelmesini engelliyor, zayıflatıyor.

- Bu neden böyledir?

- Çünkü Aleviler sınıfsal ve ekonomik anlamda homojen değildir. Alevi köylerinde toprak ağası yoktur. Ekonomik homojenlik siyasi birlikteliği de beraberinde getiriyor ama kentte durum farklılaştı. Türkiye'de bu sistemle barışık olmadan bu sistemle ekonomik ilişkiye girmeden bu devletten mal-hizmet alıp satmadan devlet ile ilişki kurmadan zengin olmak olası değildir. Bunları yaptığınız zaman devletin sevdiği, devletin istediği Alevi olunabilir. "Ben Aleviyim ama elhamdülüllah Müslüman'ım" diyeceksin. "Alevi islam" diye bir kavram üreteceksin... İnanmasan bile bunu böyle dillendireceksin.

İkinci olarak diğeri tehlike... O tehlikeyi göze almayacaksın. Yoksa seninle iş yapmazlar. Sana iş vermezler, mal almaz, mal satmaz, selam bile vermezler... Bu tehlikeyi göz alırsan da sen işadamı olamazsın.

Diğeri daha kolay belki... Aykırı olmak dışarıda olmak mücadele gerektiren bir pozisyonda olmak... Niye rahat rahat iş yapmak varken niye mücadele edesiniz ki?

İnsanların bazıları "İslam içinde olduğu"nu savunabilir, seçimi böyle olabilir. Buna saygı duymak gerekir. Alevilik islam dışında deyip sınırlandıranları da sevgi ve saygıyla karşılamak gerekir. Ya da farklı bir din diyenlerinin de kendi argümanlarını dinlemek gerekir. Ama bunu kavgaya dönüştüren devlet, sistem ve onun basınıdır...

Şimdilerde artık bu kesimler tartışmalardan bir şey çıkmayacağını da anlayınca Alevileri ekranlarda birbirleriyle kavga ettirdiler ve birbirlerine hakaret edecek ortamlar yarattılar.

Bütün aleviler bunlara üzüldüler. Sonuç olarak Alevilik tartışma adabına uygun olarak sukünetle tartışılmalıdır. Alevi örgütleri bu tartışmanın ortamını yaratmalı, tartışmaları kitlelere ulaştırmada araç olmalı fakat taraf olmamalıdır. Bizim örgütlerimiz kristalize olmuş bir yapı değil. Bizim kitlemizde yaşlı genç, okumamış, hamamcı, ihracatcı, Türkü Kürdü var... Heterojen bir toplum... Ekonomik, sosyal, kültürel, tarihsel anlamda birbirine benzemeyen bir toplum. O toplumu tek potaya koymak, tek bakışa getirmek olası değil. Bunu yaptığınızda 8'ini yanında tutar 92'sini kaçırırsınız. Oysa biz Alevileri haklarını koruyabilmek için Alevileri birarada tutmalıyız.

- Sizin kişisel değerlendirmeniz nedir?

- Kısaca şöyle tanımlayayım. Şamanizmden başlar izler.. Biz Türkler açısından söylüyorum. Sonrasında Baykal Gölü'nü sulayan Seyhun ve Ceyhun ırmakları yani Horasan, bugünkü Afganistan, K. Doğu İran toprakları... Oralarda ortaya çıktıktan sonra buraya gelen Türkler'in burada geçirdikleri dört yüz, beş yüz yıl...

O yıllar boyunca bir taraftan gök tanrı, kutsalları, şamanları... Bir taraftan burada karşılaştıkları din ve daha öncesi... Alevilikle "islamiyet" tartışılırken bu gözardı edilmemeli.

Türklerin islamiyetle tanışmaları İslamiyet 300 yaşındayken oldu. Yani Hz. Muhammet hakka yürümüş, Kerbala olayı yaşanmış aradan 200 yıl geçtikten sonra tanışmışlar. 250 - 300 yıl Arap'larla savaşmışlar. Sonuçta Semerkent kentinde yolun iki yanındaki hurma ağaçlarının Türk cesetlerleriyle dolu olduğu biliniyor. Türk kentleri yağmalanmış... Türkler kılıç zoruyla Müslüman edilmiştir. Sanmayın ki bütün insanlar gibi Türkler de bu müjdeyi alınca bölük bölük Müslüman oldu... Hiç bir tarihçi tersini söyleyemez. Ne işi vardı Tunus'a Bakü'ye Çeçenistan'a kadar giden Arap ordularının...

Dinler tarihi savaşlar tarihidir. Her bir din kendinden önceki din ile hesaplaşmadan yer edinememiştir. Her din bir öncekinin hem mirasçısı hem de düşmanıdır. Ve olmadık bir şey olmuştur. Hz. Muhammed tebliğin dışında başka bir şey yapıp devlet kurmuştur. Genel Kurmay Başkanı, Başyargıç ve devlet başkanı olmuştur. 3 erki de şahsında toplamıştır. Bunun adı da İslam devletidir. Şeriatçıların "İlle de biz devlet isteriz" demelerinin haklı nedenleri vardır. Arabistan, İran, böyle bir devlettir.

Irak nasıl bir devlet olacak göreceğiz. Mısır tartışılıyor işte... Bütün kavga bundan çıkıyor işte. Türkler Müslüman olup Mezopotamya'ya gelip Anadolu'daki yerli halklarla, onlarla kültürleriyle tartıştılar.

Van Gölü yöresindeki kültürle tanışmaları.. Bütün bunlardan yeni bir sentez çıktı. Türkiye'de Hanefilerin islami anlayışı çıktı. Türkiye'de Hanefiler rakı içerler, resim yaparlar, müzik de çalarlar, 5 vakit namazı canları istediğinde kılarlar ve canları istediğinde oruç tutarlar...

Yeni dini biraz kendilerine benzetmişlerdir. Onlar mütehassıs değiller... Kitaba baktığınızda bunların hepsi kafirdir. Aleviler de "Evet biz Müslümanız" mı demişler? Adları ne olursa olsun. 200-300 yıl geriye giderek hiç bilmedikleri bir olayın, İslam tarihinin tarafı kılmışlar kendilerini, Hz. Muhammed'in onun elçisine "şah" demişler. O hakkı elinden alınan tarafı kendilerine seçmişler.

Anadolu'daki yerli kültürlerle de buluşarak birleşerek yeni adına "Hak Ehli" dedikleri bir sentez yeni bir aroma, yeni bir koku ve yeni bir doku yaratmışlar.

İslamiyetten etkilenmemişler mi? Elbetle etkilenmişler. Her birinin üstünde olan bir tanrı (enel-hak anlayışı), kadın-erkek, yaşam anlayışı geliştirmişler... Aşure gibi diyebiliriz... İçinde ne var? Su var, ateş, oksijen, yarma, bulgur, nohut, fasulye , fındık, fıstık ceviz, kaysı, üzüm... Ama ortaya çıkan şey her birinin ötekine dönüşme hali. Hiç biri eski fizikte, kimyada değil... Yeni bir şey... Artık hiç biri o değil. Yeni bir tat ve aroma...

Bazen aşureyi olumsuz anlamda kullanılır, oysa aşure yeni bir şeydir. Bence Alevilik budur. Tartışılabilir...

Babam her ayı gördüğümüzde "Ayı gördüm Allah la ila illalah. Ne günahım varsa defeyle yarab" derdi. Okudum adam oldum, "bu nedir" diye kendi kendime sordum.

Şimdi kullandığınız dil islami ama yaptığınız iş tanrıya şirk koşmak. Aydan medet ummak. Ben Sivas Kangallıyım. Bütün dağların başında 50 m çapında 4-5 yüksekliğinde yığılmış taşlarla taçlandırılmıştır. Türkmen Alevi köylerinin olduğu bu dağlarda bu vardır. Bu dağları taçlandırma Orta Asya geleneğidir. Ulu ağaçlara çaput bağlarız. Asla ateşi suyla söndürmeyiz.

Sonuç olarak Anadolu'daki yerli kültürlerle de buluşularak yeni bir doku yaratılmıştır.

KAYNAK : acikgazete.com - 20 Temmuz 2009

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.