Atatürk Mevlevi miydi Bektaşi miydi?

Atatürk Mevlevi miydi Bektaşi miydi?

Atatürk Mevlevi miydi Bektaşi miydi?Yazar Erol Mütercimler’in son kitabı “Aynadaki Tarih” yaklaşık olarak 200 yıllık tarihimizdeki...

A+A-

Atatürk Mevlevi miydi Bektaşi miydi?Atatürk Mevlevi miydi Bektaşi miydi?

Yazar Erol Mütercimler’in son kitabı “Aynadaki Tarih” yaklaşık olarak 200 yıllık tarihimizdeki olayları, kendi deyimiyle “aynanın içinden” çıkarıyor. Şair Abdülhak Hamit ünlü yapıtı “Eşber” de, İmparator İskender ile hocası arasındaki konuşmada Aristo şunu söyler : "Tarihi siz yapıyorsunuz biz yazıyoruz.”

Yazar Mütercimler araştırmasına 1838 İngiliz Ticaret Antlaşması ya da daha bilindik adıyla Balta Limanı Antlaşması’yla başlamış. Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti hem dış hem de iç ticaretini İngilizlere ve Avrupalılara teslim etti; var olan sanayisi, endüstrisi de çöktü. Bu teslimiyet yeterli olmadı; 1839 yılında “biz de Avrupalı olduk, bakın size benzedik !” diyerek Tanzimat Fermanını ilan ettiler Bu durumu komik bulan Avrupa’ya daha da inandırabilmek için 1856 Islahat Fermanı sunuldu. Ama Avrupalı yine Osmanlı’yı içine kabul etmedi. Malum olduğu üzere yüzyıllarca hüküm sürmüş Osmanlı İmparatorluğu, parçalatılıp, pay edildi.

Mütercimler’ in tezine göre Osmanlı İmparatorluğu’nu asıl çöküşe götüren, büyük komplo “Kırım Savaşı’dır.” Bu savaş İngiltere-Fransa-Osmanlı koalisyonunun Rus çarlığına karşı zaferiyle sonuçlanmıştır. Ancak, bu savaşı sürdürebilmek için Galata Bankerlerinden borç toplayan Osmanlı yönetimi, 1875 yılında maliyesinin iflas ettiğini ilan etti. Yıl 1880 Düyun-u Umumiye geldi Cağaloğlu’na yerleşti.

Aynadaki Tarih”in tezi şu: Cumhuriyet hükümeti bu olanlardan ders çıkarmamış ki, 1995 yılında Gümrük Birliği Antlaşmasını imzaladı. Devlet Bakanı Egemen Bağış geçenlerde, “ Bu antlaşmayı yeniden gözden geçirebiliriz” açıklamasıyla Mütercimler’ in yazdıklarını haklı çıkardı!

Kitapta yıllardır bitmeyen tartışmalar bir kez daha aynanın içinde aranmış.

Vahdettin hain mi değil mi?

Hilafet kaldırılmasaydı iyi mi olurdu?

Musul – Kerkük nasıl alınamadı?

12 Adalar’ı niçin yitirdik?

Tüm bu tartışmaların odağındaki İngiltere’nin rolünden hareketle, bugünkü Türkiye – ABD ilişkisine büyüteç tutulmuş, iddialı sonuçlara varılmış.

Cumhuriyet’in son elli yılı askeri darbe tartışmalarıyla geçti. Hatta geçemedi, halen yargıya intikal ettirilmiş dava dosyalarıyla daha da ateşli devam ediyor.

Mütercimler daha önce bu seriden yayınlanan iki kitabında “ 27 Mayıs “ ve “ 28 Şubat “ ı analiz etmişti. Provokasyon ve komploları anlatmıştı. Bu kez 12 Eylül’e ayna tutuyor. Tezleri ilginç ve ürpertici. Çünkü 1 Mayıs 1977’de yapılan provokasyon ve katliamı, 12 Eylül’ün yapılabilmesi için tezgahlandığını öne sürüyor. Dahası, eğer diyor: “ 12 Eylül olmasaydı, 24 Ocak ekonomik kararları uygulanamazdı” diyor. Yani, 24 Ocak’ın mimarları her kimse Eylül’e onlar zemin hazırladı demeğe getiriyor.

Yine 12 Eylül’e meşruiyet kazandıran Kahramanmaraş, Çorum katliamlarının alt yapısının "1962 – 1972 yılları arasında Türkiye gelmiş olan Amerikalı “Barış Gönüllüleri”nin çıkardığı etnik haritalarla hazırlandı" diyor.

Cumhuriyet tarihinin en önemli tartışmalardan birisi Kürt etnik kimlikli iç isyanlar ile devletin buna müdahale şeklidir. Mütercimler, 1925 Şeyh Sait isyanı arkasında İngiltere’nin olduğuna dikkat çekip, asıl sebebin, Türkiye’nin Musul petrolleri konusundaki kararlı direncin kırılmasıdır, diyor. 1937 Dersim İsyanında ise, Ankara’nın Hatay’ın sınırlar katılması amacıyla yaptığı girişimlerin Fransızlar’da yarattığı endişenin çok etkili olduğunu ileri sürüyor.

Yirmi beş problemli olayı ele alan Mütercimler Sevr’in yeniden kabulü ile Lozan’ın yırtılıp atılmasıyla Türkiye’nin çok rahatlayacağı tezini savunuyor!

Atatürk’ün Laik Cumhuriyeti kurarken, dinin devlete, devletin de dine müdahalesini önleyen bir rejim yaratılmasına çaba harcamıştır. Ama acaba kendisi herhangi bir tarikata mensup olmuş muydu? İlgi uymuş muydu? Atatürk’ün Mevlevi mi Bektaşi mi olduğu çok iddialı olarak tartışılmış.

Bunlara ek olarak medyayı da ilgilendiren, bir etik, ahlak sorunu olan şöhretli bir gazetecinin intihal yaptığı bir olay anlatılmış ki, bu kişinin yazdıkları, anlattıkları ne derece güvenilir olduğu çok tartışılacak.

Fener Rum Patrikhanesi ve Heybeliada Ruhban Okulu sorunu devam edecek diyen Mütercimler, bu konunun Türkiye dışındaki bazı aktörlerce çözümsüzlüğe sürüklendiğini tartışmaya açmış.

Strateji alanındaki çalışmalarıyla tanıdığımız Erol Mütercimler, son 200 yılın tarihi olaylarına da, bu alandaki uzmanlığıyla dalmış. Kendisinin söylemiyle, “aynanın içinde” gizlenmiş olanları, oradan dışarı çıkarmış, provokasyonlar, komplolar, suiakastler, isyanlar cesurca anlatılmış.

Atatürk’e kurulan büyük pusu ve İzmir’de ki suikast girişimi sonucunda Kurtuluş Savaşı’nın ünlü paşalarının tutuklanmasının dehşetini anlatmış. Bu suikastın planlandığı İzmir’in 1922 yılında yaşadığı yangının esas kundakçılarının Rumlar değil, Ermeniler ve Türkler olduğunu öne sürmüş. Sunduğu kanıtlara bakınca inandırıcı geliyor.

Çok iddialı bir tezi de Topal Osman’ın öldürülüşünde dikkat çekiyor. Sanki Topal Osman canlı yakalanmak istenmemiş. Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey’in gerçek katillerinin korunduğu izlenimi alınıyor.

Ele alınan tüm olaylar “komplo teorileri” yazma mantığıyla, “stratejik analiz” yapma tekniği iç içe geçmiş, ilginç ve iddialı bir tezler kitabı olmuş.

Odatv.com - 09.03.2010

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.