BABA ZULA - Baki okuyacağıma Pir Sultan okurum

BABA ZULA - Baki okuyacağıma Pir Sultan okurum

BABA ZULA'NIN KURUCUSU MURAT ERTEL: Baki okuyacağıma Pir Sultan okurumBaba Zula altıncı albümü Kökler ile yeniden dinleyicilerinle buluştu. Topluluk 11....

A+A-

BABA ZULA'NIN KURUCUSU MURAT ERTEL: Baki okuyacağıma Pir Sultan okurum

Baba Zula altıncı albümü Kökler ile yeniden dinleyicilerinle buluştu. Topluluk 11. yılını devirirken en başa dönüyor ve bu topraklardan aldıklarının köküne iniyor. Halk müziği Baba Zula için ise unutulmaz oluyor. Şarkıları tek tek anlatmanın gereği yok. Canlı performanslarda karşımıza çıkan, sevdiğimiz 'İskender', bu albümde yerini bulmuş. Neşet Ertaş katkılı 'Sevsem Öldürürler Sevmesem Öldürürler' ve Pir Sultan Abdal sözlü 'Âşıkların Sözü Kalır' iki 'başka' şarkı. Konuldu albümleriyle tanıdığımız Baba Zula, bu kez konuksuz bir albüm yapmış. 'Aşıkların Sözü Kalır'da bizi büyüleyen 'eski dost' Brenna'yı konuktan saymamak gerek elbet. İnsanı bir anda kendine getiren 'Nokta', kuş cıvıltıları eşliğinde adını aldığı parkın güzelliğini odamıza kadar getiren 'Abbasağa Parkı' ve neşeli 'Karayel' dışında bir 'Japon Halayı' bile var bu albümde. Hatta oyun havaları ile beraber ve solo şarkılar da...

On birinci yılınızda İstanbul'un köklerine indiniz. Bu ihtiyaç nereden kaynaklandı?

İçinde bulunduğumuz dönemde tekelleşmeler söz konusu ve özellikle paranın ve gücün en yüksek değer olduğu zaman içerisindeyiz. Parayı ve gücü ellerinde bulunduranlar global bir dünya yaratma peşindeler. Bunun kötü örneklerinden biri tek tipleşme. Herkesin bulunduğu topraklarla ilgilenip burada kök salan kültürlerle ve değerlerle ilişki kurması gerekiyor. Biz de bulunduğumuz topraklardaki köklerle ilgilendik ve Baba Zula'nın kurulduğu döneme geri döndük.

Bu albüm bir anlamda derin bir mesajı da beraberinde getiriyor...

Kesinlikle. Örneğin; üçüncü köprüyü yapmak istiyorlar ve yaparlarsa Yuşa Tepesi üzerinden karşıya geçecekler. Bu durumda İstanbul'un can damarı olan ormanlarda yapılaşma söz konusu. Artık Sezer, Cumhurbaşkanı değil ve Abdullah Gül'ün "2B" yasasını onaylaması an meselesi ve onaylaması ormanların sonunu getirir. Böylelikle çocuklarımız, hatta torunlarımız zor durumda kalacak. Bizim kuşaktan birtakım insanların zengin olmasından başka bir işe yaramayacak. Aynı şekilde "Nazım Planı" olmadan gökdelenler dikildiği için bütün ağaçlar saksılarda kaldı. Köklerin yerine beton konulduğu için de açlık gibi sorunlarla karşılaşıyoruz. Biz bitkilere ve hayvanlara çok önem veriyoruz ve bu nedenle suçlandığımız oluyor. Örneğin; pırasa hakkında şarkı yapmıştık. "Konu bulamamışlar, pırasanın şarkısını yapmışlar" diyenler oldu. Biz pırasanın, iki insan arasında geçen çeşitli duygusal olaylardan daha önemli olduğunu düşünüyoruz.

Albümde Pir Sultan Abdal'ı da anıyorsunuz...

Elimizdeki ilk parça 'Âşıkların Sözü Kalır' adlı parçaydı. Bu Şeyh Bedrettin üzerine yapılan ilk belgesel. Şeyh Bedrettin, aydınlık bir insan. Irkları ve dinleri birleştiren bir felsefesi varken asılmış ve 'hain' diye damgalanmış. Biz bunun tersini düşünüyoruz ve insanlara bunu anlatmaya çalışıyoruz. Parçada Pir Sultan Abdal'dan da küçük bir alıntı var.

Bu albümde diğer albümlerinizden farklı olarak Brenna dışında konuğunuz yok. Bu bir tercih miydi?

Bundan önceki albümlerde otuz kırk kadar konuk aldık. Konserlerde ise böyle bir şey yapmamıza olanak yok. Bu yüzden konsere gelen izleyiciyle albüm alan izleyiciyi fazla şaşırtmak istemedik. Zaten biz bu topraklardaki sade olan kültürden yanayız. Saray kültürüyle fazla ilgilenmiyoruz. Tabii ki saray kültürü de güzel. Divan Edebiyatı değerli ama ben Bakî okuyacağıma Pir Sultan okurum. Çünkü halk kültüründe Pir Sultan'ın yüzyıllar önce söyledikleri benim anlayabildiğim bir dilde yazılmış. Arapça ya da Farsça değil. Pir Sultan o zamanlarda bile Türkçe konuşmuş ve Türkçe söylemiş. Bu da çok önemli. Halk kültüründeki sadeliğe hayranım.

Bütün albümlerinizde olduğu gibi bu albümde de İstanbul'u anlatmaya devam ediyorsunuz. Peki neden özellikle İstanbul?

Bildiğimiz tek şehir İstanbul. Diğer şehirleri bilmiyoruz. Kökler'de kırsala özlem var; ama biz kırsaldan değiliz. Biz şehrin kökleriyle ilgileniyoruz. İstanbul'un da çok eski bir geçmişi var. Kültürel önemi sanıldığından daha fazla olan bir şehir İstanbul. İstanbul'un kozmopolit hali, ırk ve dinler üstü bir yer olması hoşumuza gidiyor. Albümde 'Abbas Ağa Parkı' ile ilgili bir parça var ve biz parçanın belgesel klibini çekiyoruz. Küp için yaptığımız araştırmalar sonucunda buranın eskiden mezarlık olduğunu, sağ tarafında Ermenilerin, sol tarafında ise Türklerin yattığını öğrendik. Zaten 20.yüzyıla kadar Ermeni kiliseleriyle, camiler yan yana bulunabiliyordu. Şu anda da yan yanalar ama kültürler ve dinler çatışması var.

Akıl hastanelerinde konserler verdiniz. Bu konserlerden bahseder misiniz?

Akıl hastanelerindeki konserlerimizde kendimize oto sansür uygulamak zorunda kalıyorduk. Çünkü orada bulunan insanlar belirli algı durumları içindeler ve durumdan psikolojik olarak çok fazla etkilenip geri dönemeyebilirler. Bu nedenle bizim orada daha pozitif çalmamız gerekiyor. Orası tamamen kendi başına bir âlem. Bu dünyadan tamamen soyutlanmış. Bilimkurgu kitaplarında görseniz normal karşılayacağınız, fakat gerçek hayatta olamayacağını düşündüğünüz fotoğraflar...

10/11/2007 - BİRGÜN

NIHAN YIĞIN MIHA

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.