Bardakoğlu : Alevi Açılımına Varız

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Alevilik sorununun çözümü için sürpriz bir çıkış yaparak, ‘Alevilik konusunda yapılacak her türlü, siyasi, kültürel, sosyal, ekonomik açılıma varız. Bir özgürlük paketine yürekten destek veririm’ diye konuştu. Bardakoğlu, Milliyet'e şu açıklamalarda bulundu:

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Milliyet’in sorularını yanıtladı.

ALEVİLİK AÇILIMINA VARIZ: Alevilik konusunda yapılacak her türlü ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel açılıma varız ve destekliyoruz. Artık Avrupa'nın da aramıza çomak sokarak bizi ayrıştırmasının önünü de kapatacak hangi adımı atmamız gerekiyorsa atalım. İnsanlar kendilerini incinmiş ve incitilmiş görüyorlarsa bizim bunu önlememiz lazım. Özgürlük paketini ilgili merciler hazırlamalı.

CEMEVİNE KİLİT BİZİ ÜZER: Bir cemevinin kapısına kilit vurulmasından en çok biz rahatsız oluruz, üzülürüz. İnsanlar cemevinde mutlu olacaklarsa gitsinler olsunlar. Ama gelip bize, 'cemevinde yaptığımın namaza eşdeğer olduğunu siz söyleyin' diyerek benim bilgime başvuruyorlar. Bilgim müsaitse niye demeyeyim? Cümle alem biliyor ki cemevinde yapılan niyaz, insanları mutlu eden davranıştır ama namazın alternatifi değildir. Bir değil, beş Diyanet İşleri Başkanı çıkıp İslam'ın kesin ve açık olan ana çizgisinde radikal değişiklik yapıp yeni belirleme yapamaz.

KAÇAK KURAN KURSLARI: Diyanet'in Kuran kurslarını açması önemli çaredir. 7 bin kursumuz var. 2 bine düşerse o zaman endişe edin. Niye, çünkü o zaman bu kursların yerine ikamesi yasal olmayan kurslar öne çıkmış demektir. Kaçak Kuran kursu olup olmadığını bilemeyiz. Müfettişlerimiz ve il müftülerimiz kapı kapı çalıp da 'burada Kuran okutuluyor mu?' diye bir arama tarama yapamaz, yetkisi yok. MEB'e bağlı bazı yurtlarda takviye anlamında öğrencilere temel dini bilgiler ve Kuran okutuluyordur. Müftülerimizin o konuda kusuru olduğu düşünülebilir. Ama girip denetim yapmamız mümkün değil.

ÇARE, YASAKLARIN KALKMASI: Çare vatandaşın açık şeffaf Kuran öğrenmesini kolaylaştırmaktır. Kurumlar birbirine güvenmezse, yapılanlar rejim tartışmasına dönüştürülürse bu işler kesintiye uğrar. İlkokul 4., 5. sınıfta din kültürü dersi alan çocuk, niye iki satır Kuran öğrenemiyor? Niye yasak olsun? Ankara'dan , 'ben yasakladım ve akan sular durdu' diye oraları kapadık. O zaman başkası çıkar 'devlet size din eğitimi vermiyor, gel ben çocuğunu okutayım' der. Aileler birleşip kendileri verir. Bunların denetimi mümkün olmaz. Ankara'da oturup , 'kim kime Kuran öğretiyorsa karşısında beni bulur' diyemezsiniz. Deseniz de havada kalır. Yasakçı anlayış arttıkça yanlışlar kendiliğinden beslenme imkânı bulur. Yasaklar kalkmalı.

7 BİN KURSA KAMERA: İmkân olsa Diyanet bünyesindeki 7 bin Kuran kursuna 7 bin kamera yerleştirip  web sayfasına yönlendiririm. Çünkü kurslarda yapılanlar belli.

DİNDARLAR ÇEVRECİLİKTE GEÇ KALDI: Dindar olan kesimler çevre bilinci konusunda çok geç kaldılar. Çevre duyarlılığının Türkiye'de ilk aşamada ideolojik, siyasi ve normal vatandaşı hor gören bir elitist anlayışla dile getirildiğini söylersek haksızlık etmiş olmayız. Çevre sorununa en çok sahip çıkması gerekenler kendisini dindar gören insanlar olmalı. Diyanet olarak çevre hamlesi yaptık. Çevreyi, din görevlilerinin performans kriterleri arasına aldık. Terfisini etkileyecek.

CEMAATLER KAÇINILMAZ: Türkiye'deki cemaatleşmeyi sadece dini bir ayrışma şeklinde algılamak yanlış olur. Günümüzde, tarikat, din, inanç grubu şeklinde tasnif de zorlaştı. Çünkü artık postmodern toplumlarda her şey yeni bir şekil almaya başladı. Klasik tarikat kavramı da çok şekil değiştirdi. Türkiye'de birçok gruplar var. Bunlar içinde ulusal güvenlikle alakalı olanlarla, yasalar çerçevesinde mücadele ediliyor, Hizbullah gibi...

ŞEHİRLEŞMEDEKİ YANLIŞLAR VE CEMAATLERE YÖNELİŞ: Toplum içinde hoşgörüyle karşılanan sivil anlayışlar da var. Bunlara tabii oluşum olarak bakıyoruz. Her bir oluşumu doğuran, besleyen faktörler var. Artık şehirleşmedeki yanlışlarımız, insanlarımızda şehir kültürünü oluşturamayışımız... Şehir kültürüne yabancı insanların dini argümanları ve dini kavramları kendi kapalı hayat tarzları için, ekonomik çıkarları için bir zemin olarak kullanmaları gibi karmaşık bir konu.. Şehir hayatına adapte olmakta zorlanan kesimlerin hem kendilerini, sosyalitelerini, hem de dini geleneklerini koruma amaçlarının kapanmaya yol açtığını söyledik. Farklılaşma kaçınılmazdır. Bu farklılaşmayı tolere edecek özgürlükler zeminini geliştirmeliyiz. Ama özgürlükleri geliştirirken, kamu düzenini, sosyal barışı tehdit edecek risk alanları daraltılmalı.

SOSYOLOGLAR TAHLİLİNİ YAPMALI: Türkiye'de eksik fazla olmaz. Suyun üzerinde görünen kısım arttığı vakit suyun altındaki kısmı azalır. Siz Ankara merkezli, üzerine giden, “ötekileştiren” yaklaşım içinde olursanız, suyun altındaki kısım artar. Görünen kısmın azalması o realitenin yok olduğu anlamına gelmez. Görünen kısmın çoğalması da çoğaldığı anlamına gelmez. Daha görünür toplum olduk biz. Sosyologlar tahlilini yapmalı.

Muhafazakârların lüks düşkünlüğü

Lüks arabalar, malların kullanımı belli sınıflara aitti. Belli kesim de mütevazı evlerdeydi. Bunlar da değişiyor. İnsanların hayat tarzı, muhafazakâr oluşlarıyla, kaldıkları ev, oturdukları semt açısından fazla kabına sığmaz oldu. Artık toplum, iç içe geçmeye başladı. Ummadığınız görüntüde hayat tarzında olan insanlara rastlıyoruz. Artık bunlardan rahatsız olmamalıyız. İnsanlar kendilerini farklı görerek tatmin oluyorlar. Lüks pahalı zevklerin, malların kullanımı, herkesin kendi özelini kendine ait kılma anlayışından, elitist olma anlayışından kaynaklanıyor. Herkes için lüks israf haram ve yanlıştır.

Bardakoğlu röportajı 27 Ağustos’ta yapılmıştır.

Önder Yılmaz
MİLLİYET - 4 Eylül 2008