Bir vaftiz töreni: Ergenekon...

Bir vaftiz töreni: Ergenekon...

Bir vaftiz töreni: Ergenekon...Ece Temelkuran / MİLLİYETİstanbul’da Feshane Kültür Merkezi’nde alkışlar yükseliyor. Tayyip Bey,...

A+A-

Bir vaftiz töreni: Ergenekon...Bir vaftiz töreni: Ergenekon...

Ece Temelkuran / MİLLİYET

İstanbul’da Feshane Kültür Merkezi’nde alkışlar yükseliyor. Tayyip Bey, Muharrem İftarı konuşmasını yapmak için kürsüye doğru yürüyor.

Aynı saatlerde Ankara’da emniyetçiler merdivenlerden aşağıya iniyor. “Sabaha karşı burada olun” diyor biri. Adresler gözden geçiriliyor. Sabih Kanadoğlu’nun evinin adresini alan soruyor: ‘‘Gözaltı mı?’’ ‘‘Şimdilik değil’ diyor öteki.

* * *

Kürsüye çıkıp, alkışların dinmesini bekliyor Tayyip Bey ve o tarihi açılışı yapıyor: “Sevgili canlar, değerli kardeşlerim...”

Sabaha karşı ayazında kontaklar açılıyor ve motorlar benzinle boğula boğula çalışıyor. İstanbul’da pembe bir evin önünde duruyor arabalar. İçerideki kitaplara baskın veriyorlar sabahın kör karanlığında. Çabuk olun çabuk! Yalçın Küçük’ün kitapları aniden kaçabilir!

* * *

Mikrofonlara az eğiliyor, samimi bir havası var. “Biz de şiir mağduruyuz, iyi biliriz” diyor. Nâzım Hikmet’e şirk koşuyor kendini. Salonda Aleviden çok eski İslamcı, eski ülkücü, hali hazırda İslamcı ve halihazırda ülkücü var: Alkışlar birbiri üstüne yığılıyor.

İbrahim Şahin, her zamanki gülüşüyle biniyor arabaya. Böylece Yalçın Küçük, Sabih Kanadoğlu ve İbrahim Şahin aynı arabaya bindiriliyor! ‘Demokratikleşme Arabasına’ bindiriyorlar onları.

Ekranda biri ‘Türkiye’nin çıkarının ne olduğunu en iyi kendisinin bildiğine inanan, kendini hukukun üzerinde gören, kendini dokunulmaz zanneden bir grup insan’ diyor. Anlamıyorum. Ergenekon çetesinden mi söz ediyor yoksa AKP’den mi? Zira bu tanım ikisine de uyuyor.

* * *

Alkışlarda nefeslenip devam ediyor: “Biz düşüncelerin Kerbela’sını yaşamak istemiyoruz. Bunun için varımızı yoğumuzu ortaya koyduk. Fikrin ve şiirin Kerbela’sı olmaz!

Daha beter alkışlar, gürültü.

Gürültü içinde sesleniyor Yalçın Küçük, “Diktatorya!” Kanadoğlu, Danıştay saldırısıyla suçlandığı için sesi titreyerek ‘Dinci dikta’ diyor. Adil yargılama Kerbela’sında insanların isminden Sabetaycı falı tutmaktan ve Can Yücel’in deyimiyle ‘can sıkmaktan’ başka zararı olmayan Yalçın Küçük ‘kıskıvrak yakalanırken’ Tuncay Güney için niye yakalama emri bile çıkarılmadığını kimse bilmiyor. Müstehcenleştirilen ‘1 Numara’ bilgisi niye gizli tutuluyor, bilmiyoruz. Biz hiçbir şey bilmiyoruz. 

* * *

Bıçkınlaşıyor aniden. “En büyük mücadeleyi mafyalarla, çetelerle verdik, vermeye devam edeceğiz.” Salon destek veriyor.

Ergenekon’la ilgili kim konuşsa, lehte veya aleyhte fark etmez, ‘Bilmiyoruz’ diyorlar, ‘İddianame bekliyoruz’. İnşallahla maşallahla iddianame bekleniyor. Peki ya o iddianame bu siyasi hesaplaşmayı kaldıracak kuvvette değilse?

O zaman ne yapacağız? Kime sığınacağız? Susurluk’a bizzat dahil olmasına rağmen bugün Ergenekon üzerinden memlekete demokrasi dersi veren köşe yazarlarına, siyasetçilere mi? Ergenekon davasını değil, bu davayı demokrasi şenliği olarak görenleri ciddiye almıyorum.

* * *

Hamdolsun” diyor mikrofona az eğilip, “Nâzım Hikmet’i de tekrar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kabul etmek bize nasip oldu.”

Bir fısıltı duyuyorum sanki. “Akrep gibisin kardeşim” diyor Tayyip Bey’e biri, Nâzım’ın şiirini hatırlıyor sanki.

* * *

Alkışlarla aşağıya inerken Tayyip Bey, operasyon tamamlanmış oluyor. “Tecavüzcü benim tecavüzcüm, kime ne!”, “Hırsız benim hırsızım, sana ne!” denen bir kamplaşmış Türkiye’de bu dava artık güven bunalımı doğruyor.

Arada bir hakikaten anlı şanlı katiller de soruşturmaya dahil edildiği için beklemek zorundayız.

Ama bir yandan da, Başbakan’ın Muharrem İftarı konuşmasıyla Ergenekon gözaltılarının bu denli denk gelmesi Baba 2 filmindeki o ünlü vaftiz sahnesini hatırlatıyor.

Kilisede kız kardeşinin oğlu vaftiz edilirken Al Pacino’nun bütün düşmanlarının bir bir vurulduğu o meşhur sahne. Al Pacino bebeği tutuyor ve adamları işleri hallediyor. Tıpkı Başbakan’ın şahane bir konuşma yapıp Alevi gecesinde demokrat olarak vaftiz edilirken düşmanlarının bir bir toplanması gibi... O vaftiz töreniyle Al Pacino nasıl mafya babası olduysa, Tayyip Bey de son Ergenekon tutuklamalarıyla bu “davanın savcısı” olmuştur. Tutuklamalar Ankara’da siyasi dengeleri yeniden belirleyecektir.

Ece Temelkuran

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy17029 = 'ecetem' + '@';

addy17029 = addy17029 + 'hotmail' + '.' + 'com';

var addy_text17029 = 'ecetem' + '@' + 'hotmail' + '.' + 'com';

( '' );

17029 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


MİLLİYET - 9 Ocak Cuma 2009

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.