'Birlik Meydanında Cevlan Eyledik'

'Birlik Meydanında Cevlan Eyledik'

'Birlik Meydanında Cevlan Eyledik'Alevi-Bektaşi şiiri ve müziğinin, albümlere pek aktarılmayan ve kendileri dışındakiler tarafından...

A+A-

'Birlik Meydanında Cevlan Eyledik''Birlik Meydanında Cevlan Eyledik'

Alevi-Bektaşi şiiri ve müziğinin, albümlere pek aktarılmayan ve kendileri dışındakiler tarafından çoğu zaman sapkın olarak nitelenmelerine neden olan en radikal deyiş ve nefesleri, üç dilde 16 sanatçının sesi ve sazıyla yeniden yorumlanıyor

İki hafta önce bugün ‘Cüneyt Cebenoyan’ köşesinde biraz dert yanıp kötü bir hafta geçirdiğini, evinin soyulduğunu, haftanın filmlerini bile görmeye gerek olmadığını yazmıştı. Bu hafta benim yaşadıklarımsa Cüneyt Cebenoyan’ı daha iyi anlamama vesile oldu. Damdan düşenin halinden en iyi damdan düşen anlarmış, işte aynen o hesap. Bir hafta bu kadar mı aksak ve zor geçer, şaşırdım. Kötü şeyler hep üst üste gelirmiş ya, sanki bir gerçeklik payı var gibi bu sözde. Fakat bu yazıyı yazabiliyorsam bilin ki iyi şeyler de başıma gelmiştir. Örneğin geç de olsa ‘Kızılbaş’ albümünü dinleyebildim. Anladım ki müzik denilen ‘o korkunç, o muhteşem şey’ en katlanılamaz olayları bile katlanılabilir kılıyormuş. Saygı duydum. Mutlu oldum.

AYNI YAĞMURUN ALTINDA ISLANMAK

Aklımın erdiği kadarıyla eskiden bizim evde ‘Kızılbaş’ kelimesi yasaklılar listesindeydi. Kimlikler, tutsaktı. Kızılbaş denmezdi. Biri bizim evde ‘Kızılbaş’ diyince, asırlardır gizli kalmış aile sırrı gün yüzüne çıkmış gibi bir anlık sessizlik olurdu. Sessizlik o derece derindi ki ürkerdim. Boğulacağımı sanırdım, korkardım; neticede çocuktum ben. Korkularımdan geriye kalansa az önceki söylenilenlerin orada kalması ve bir daha söylenilmemesinin tembih edilmesiydi… Sonraları sağda solda “yok o kızılbaşmış”, “yok şu Alevîymiş”, “yok bu böyleymiş” gibi şeyler duyardım. İki üç kişilik grupların aralarında fısır fısır konuştuğunu görürdüm. Velhasıl ‘Kızılbaş’ kötüydü. Kötü olduğu için yakıldı, kötü olduğu için öldürüldü. Peki sorarım ben size: Ölmekle tükenir mi insan ha dostlar? Ölüm çare midir, çaresizlik midir? Öldükçe çoğalır insan.

Gün oldu devran döndü, adını bile anmaya çekindiğimiz/korktuğumuz şeyleri söyleme cesaretine kavuştuk. Tabular yavaş yavaş yıkılıyor diye sevindik. Biz sevindikçe kursağımızda bir şeyler kaldı. Yıkıldığını sandığımız tabuların aslında yıkılmadığını tokat gibi suratımıza vurulduğunun acısını duyduk. Hiç uzağa gitmeden Canan Arıtman’ın ‘Cumhurbaşkanı’ hakkında yaptığı açıklamalar, sonrasında Cumhurbaşkanı’nın cevabı -çok klişe olacak; ama gerçekten öyle- hâlâ bir arpa boyu yol alamadığımızı gösterdi. Tıpkı ‘Kızılbaş’ gibi ‘Ermeni’ kelimesi de bir küfür, bir hakaret olarak kabul görüyor bu topraklarda. Yazık. Bir kimliğin diğer bir kimlikten nasıl bir üstünlüğü olur, çözemiyorum. Anlayamıyorum. Aslında ben bile ‘üstün’ diye bir kavram kullanarak var olan şeyleri yukarıdan aşağıya doğru sıralamış oluyorum. Özür. Fakat bilmenizi isterim ki bu satırları yazan kişi bu yaşına kadar hiç kimseye dilini, dinini, ırkını; hadi onları da geçtim ‘memleketini’ bile sormamıştır. Sormaz da. Bu kişi için önemli olan tek şey vardır; o da insan olabilmek: Ağlayabilmek, gülebilmek. Aynı yağmurun altında ıslanıp koşuyorsak, başımızı kaldırdığımızda aynı göğü görüyorsak; aynı gecede uyuyup aynı güne uyanıyorsak benim için karşımdakinin hiçbir farkı yoktur. O bendir, ben de o. İkimiz birdir.

İYİ Kİ VARSINIZ, İYİ Kİ VARIZ

Yazının burasına kadar gelenlerden çok özür diliyorum. Lafı fazla uzattığımın, bir türlü albüme geçemediğimin farkındayım. Albüme geçemedim; çünkü nereden ve nasıl başlayacağımı inanın bilemedim. İçimden geçenleri, hislerimi yazamadım. İnsan kendini nasıl yazabilir ki? Duyguları yazıya dökmek biraz eksiltmez mi insanı? Bu seferlik affımı isteyeyim ve albüm hakkında pek bir şey söylemeyeyim. İyisi mi siz albümü alıp dinleyin tavsiyesinde bulunayım. Ayrıca böyle bir albüm çıkaran her daim kıymetini bileceğimiz ‘Kalan Müzik’e, başta sanatçılar olmak üzere albümde emeği geçen herkese, âşıklara / ozanlara ve de akıl almaz iyi bir kalbi olan, yüreğinin derinliğinde bana da yer açan değerli dostum Serdar Özen’e teşekkürü borç bilirim. İyi ki varsınız. İyi ki varız.

Kızılbaş / Kalan Müzik

BİRGÜN / KÜLTÜR SANAT - 18 Nisan 2009

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.