Büyük Yanılgılar Her Zaman Tehlikelidir!

Büyük Yanılgılar Her Zaman Tehlikelidir!

Büyük Yanılgılar Her Zaman Tehlikelidir!İbrahim KARAKAYA9 Kasım 2008 tarihinde Aleviler, “Ayrımcılığa karşı eşit yurttaşlık hakkı istiyoruz”...

A+A-

Büyük Yanılgılar Her Zaman Tehlikelidir!Büyük Yanılgılar Her Zaman Tehlikelidir!

İbrahim KARAKAYA

9 Kasım 2008 tarihinde Aleviler, “Ayrımcılığa karşı eşit yurttaşlık hakkı istiyoruz” diyerek bir büyük yürüyüş eylediler. Bu yürüyüş, zaman ve mekan farklılıkları içerse de tarihte yaşanan diğer Alevi yürüyüşleri ile benzerlikler arz ediyordu. Tıpkı Selçuklu’nun baskı ve sömürüsüne karşı yoksul köylünün umudu olarak başkaldıran Baba İshak ve yoldaşları gibi, yine baskı ve sömürünün en acımasız yaşandığı bir dönemde elinde “Telli Kuran’ı” sazıyla Anadolu halkının umudu olarak mücadele eden Pir Sultan Abdal gibi bir misyonu içeriyordu. Bugünde yoksulluğun, yolsuzluğun ve baskıların en yoğun yaşandığı, gericiliğin, faşizmin ve militarizmin hüküm sürdüğü, toplumsal muhalefetin sindirildiği veya psikolojik olarak kendine olan güvenini yitirdiği bir dönemde, Alevilerin büyük yürüyüşü karanlığı aydınlatan bir ışık olmuştur. Tarihteki eylemler ayaklanmaydı, bunun adı demokratik hak aramaydı. Tarihteki ayaklanmalarda her etnik kökenden ve inançtan yoksul köylüler vardı, bugünde demokratik bir ülkede birlikte yaşamak iradesini ortaya koyan Aleviler ve onların dostları, emekçiler vardı. Bu yürüyüş sadece Alevilere değil, bütün ezilen halkımıza kendi güçlerine inanma ve mücadele azmi vermiştir. Aleviler kendilerine düşen tarihsel bir görevi yerine getirmenin onurunu yaşamaktadırlar.

Böyle büyük ve anlamlı eylemin yankıları ve etkisi de büyük oldu. Bugüne kadar inkarcı ve umursamaz bir politika izleyen iktidar ve devlet, birden bire sorunu çözmeye, Alevi Örgütleriyle görüşmeye ve Alevi Açılımını hayata geçirmek için harekete geçiyorlardı. Geçmişte Alevilere karşı yapılan katliamlarda görev alan ve taşeronluk yapan MHP’nin de içinde olduğu muhalefet partileri de bu konuda uzlaşı içine girip, Alevi dostluğu için seferber olmuşlardı.

Tamda bu günlerde, 2025 yılına kadar dünyadaki ve ülkemizde ki olası gelişmeleri değerlendiren ABD istihbarat kuruluşlarının raporunda, "Gelecek 15 yılda Türkiye'nin gidebileceği en muhtemel yol, İslami ve milliyetçi unsurların bir bileşimi olabilir. Bu da, Orta Doğu'da hızla modernleşen diğer ülkeler için bir model teşkil edebilir" ifadesi kullanıldı. Türkiye'nin, Irak'taki gelişmelerden de etkileneceği dile getirildi. Yine bugüne kadar türban karşıtlığı ve laiklik vurgusu üzerine siyasetini oluşturan CHP birden bire kara çarşaflıları kendi saflarına katmakta ve geçmişte bunu yapmamış olmanın günahını çıkarmaktadır.

Karşı cephede yaşanan bu siyasal gelişmelere karşılık Alevi Örgütlerimizin sorumlulukları bir o kadar artmıştır. Tarihten aldığımız derslerden ve devlet kavramını ve niteliğini bilen bizlerin daha sabırlı, daha olgun ve daha da tedbirli davranmamız bir zorunluluktur. Henüz “ne kadar büyük işler başardık” kanısına varmamıza neden olan yasal bir gelişme ortada yoktur. Devlet ve siyasal iktidar sorunları çözmek durumundadır. Dolayısıyla henüz devlet adına siyasal iktidarın hayata geçirmiş olduğu bir yasal düzenlemesi yoktur. Bizim açımızdan olumlayacağımız bir gelişmede ortada yoktur. Unutulmamalıdır ki; büyük yanılgılar her zaman tehlikelidir.

Alevi örgütlenmesinin içinde olan ve Alevi Kamuoyunu yakından izleyen biri olarak, yöneticilerimiz tarafından bugüne kadar yapılan bazı açıklamalar ve değerlendirmeler, aceleci, duygusal ve “zafer sarhoşluğu” niteliğini taşımaktadır. Mitingin yarattığı baskı gücünü iyi değerlendirip, kurumlarımızın omuzlarına yüklediği sorumluluğun gereği olarak, tüm Alevi Kurumlarımızı toplayıp, bir değerlendirme ve strateji oluşturmadan, devletin “açılım” dediği tuzağı ve niyeti siyasal değerlendirmeye tabii tutmadan, olumlamak doğru olmamıştır. Henüz siyaseten söylenmiş olan, niteliğini ne nasıl olacağını bilmediğimiz açılım taleplerini, devletin taktiksel olarak bizim ne yapacağımızı ve birlikteliğimizi ölçmeyi hedefleyen, Alevi Örgütlerini birbirileriyle tartıştıraraktan zayıf düşürmeye hizmet eden tehlikeli bir yaklaşım olarak sezmek gerekmektedir.
 
Bu acelecilik Alevi mücadelesinde emeği ve katkısı olmayan kimi “Alevi Örgütlerinin” pay kapma yarışına girmelerine neden olmuştur.

Alevilerin istemi demokratik bir ülke oluşturma talebidir. Talepleri de demokratik bir ülkede çözümünü bulabilen talepledir. Özellikle bugün Demokratik Alevi Örgütlenmesi diye tanımlanan örgütlerimizin kuruluş süreçlerinden bugüne kadar her koşulda savunduğu talepleri vardır. Bunlar başlıca, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması, Zorunlu Din Derslerinin kaldırılması, Cemevlerine yasal statü verilmesi, İnanç Merkezlerimiz olan Dergahlarımızın bizlere verilmesi, Alevi Köylerine cami yapılmaması ve Alevi Katliamlarının bir simgesi olarak Madımak Oteli’nin Müze olmasını istemek gibi taleplerdir.

Kamuoyuna yansıyan hükümetin talepleri ise hem bir tuzağı içermekte, hem de bir o kadar tehlikelidir. Bu önerilerden biri var ki uygulanması ve kabul edilmesi halinde bizim bugüne kadar savunduğumuz bütün taleplerimizi ve kazanımlarımızı yok edecek niteliktedir. Yöntemi, niteliği ve kimin aracılığı ile verilirse verilsin Alevi Dedelerinin maaşa bağlanması talebinin kabulü, Alevi öğretisine ve mücadelesine ihanettir. Varsın bunu kabul eden birileri ve örgütler bulunsun ve ihanetin bir parçası olsunlar. Unutulmamalıdır ki, Anadolu Alevileri tarihte de ve bugün de  sadece suni devlete değil, her türlü dinsel devlete karşıdırlar. Devletin beslendiği ideolojik yapının en önemli kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılmasını bugünden yarına beklemenin gerçekçi olmadığını biliyoruz. Fakat demokratik ve laik bir ülkede Diyanet gibi bir kurumun yerinin olmadığını da biliyoruz. Onun için sistemin, Diyanet İşleri Başkanlığını ve onun anti-laik uygulamalarını Aleviler üzerinden devam ettirmesinin payandası olmamak gerekmektedir.

Bu çok önemli ve tarihsel süreçte Federasyonumuza düşen görev; Federasyon üyesi olan ve olmayan tüm Alevi Örgütlerimizle ve Avrupa Alevi Konfederasyonumuza bağlı tüm örgütlerimizle en kısa sürede bir toplantı ile durumu değerlendirilip ortak bir çalışma programı çıkarılmalıdır. Bu çok önemlidir. En azından bu çağrı yapılmalı ve tüm katılımcılarla bu konu değerlendirilmelidir. Ayrıca çıkan sonuç birlikte demokrasi mücadelesi verdiğimiz emek ve demokrasi güçleriyle de paylaşılmalıdır. Aksi halde halkımızın ortaya çıkardığı enerji, tek tek kurumların pazarlıklarına ve yaklaşan yerel seçimlerde meclis üyeliklerine feda edilmek durumunda kalabilir.

Demokratik Alevi Örgütlenmesinin temsilcileri olan Federasyonumuzun ve Avrupa Alevi Konfederasyonumuzun geçmiş süreçte yaşanan olumsuzlukların yarattığı kırılganlıkları ve alınganlıkları bir tarafa bırakaraktan bu önemli durum karşısında güçlü ve ortak bir tavır göstermelidirler. Yönetici olmanın ve toplum adına yetkilendirilmenin tarihsel sorumluluğu bunu gerektirmektedir.

Bugün birlik ve mücadele günüdür.

Bir dip not olarak, Devletin Alevi Açılımı konusunda bu kadar hızlı manevrasında mitinge katılımın sayısal etkisinin yanında, DTP’li Milletvekillerinin mitinge katılıp destek vermelerinin de etkisi olduğu değerlendirilmelidir. 

İbrahim KARAKAYA
Alevihaber.com - 24 Kasım 2008

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.