Cem Evleri İbadethane mi, Değil mi?

Cem Evleri İbadethane mi, Değil mi?

Cem Evleri İbadethane mi, Değil mi?Mustafa Nuri ÖZDEN* 21 yüzyılda hala cem evleri’nin ibadethanemi, değil mi? sorularının tartışılıyor...

A+A-

Cem Evleri İbadethane mi, Değil mi?Cem Evleri İbadethane mi, Değil mi?

Mustafa Nuri ÖZDEN*
 
21 yüzyılda hala cem evleri’nin ibadethanemi, değil mi? sorularının tartışılıyor olması; Bektaşi ve Alevi toplumunun inançlarının ve geleneklerinin tartışma ve pazarlık konusu yapılıyor olması, hem üzüyor hem de utandırıyor beni ülkem adına...
 
Onca, uluslararası sözleşme, taraf olduğumuz anlaşmalar, anayasamız ve AB’ uyum adına çıkartılan yasa ve taahhütlere karşın; sözüm ona, demokrat, laik ve sosyal hukuk devleti iddiasında olan Türkiye’de tartışılan konuya bakın.  
 
Hangisinden başlamalıyım, bilmiyorum…
 
1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 1950 İnsan Hakları ve Temel Hürriyetleri Avrupa Sözleşmesi, Anayasamızın 10. 24. ve 136. maddeleri ile AB’ne uyum adına çıkartılan yasa ve alınan kararlar...

3 Şubat 2010 günü TBMM’ne konuya ilişkin bir soru önergesi verildi. Önerge sahibi CHP İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan. Sağolsun, bana da bir örneğini iletmiş.
 
Bakın ne diyor Sayın Ayhan; 
 
AKP hükümeti döneminde gerçekleştirilen düzenlemelerden birisi de 15.7.2003  tarihinde kabul edilen 4928 sayılı yasadır. “Demokratikleşme ile temel hak ve hürriyetlerin Avrupa Birliği ülkelerinin mevzuatına paralellik sağlanması” vurgulanan yasanın TBMM’ne sunulan genel gerekçesinde, “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı çerçevesinde yapılması gerekli tedbirlerle ilgili olarak çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması amaçlanmaktadır.” İfadesine yer verilmiştir.
 
İmar Yasasında değişiklik öngören söz konusu yasanın 9. maddesinin gerekçesinde ise; “Anayasanın ‘Din ve vicdan hürriyeti’ kenar başlıklı 24 üncü maddesinde, herkesin vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahip olduğu hüküm altına alınmıştır. İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin düşünce ve din özgürlüğünü düzenleyen 9 uncu maddesinde de, her şahsın düşünce, din ve vicdan hürriyetine sahip olduğu belirtilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarında, bu özgürlüğün aynı zamanda dinini veya kanaatini tek başına ya da toplu şekilde alenî veya özel olarak ibadet suretiyle açığa vurma hakkını da kapsadığı belirtilmektedir.” Denilmiştir.
 
Sayın Ayhan, devamla…
 
“Bu gerekçeler doğrultusunda, 15.7.2003  tarihli 4928 sayılı yasanın 9.Maddesiyle; “3194 sayılı İmar Kanununda yer alan “cami” ibareleri “ibadet yeri” olarak değiştirilmiştir.”  Demektedir.  Yani… anlamı şu: Cem evleri yasal statüye kavuşmuştur. 
 
CHP’li Ayhan önergesinde; Diyanet İşleri Başkanlığının, gerek İzmir İl Genel Meclisine yazdığı yazı, gerekse bu konuda farklı zamanlarda yapılan açıklamalarda, cemevlerinin ibadethane olmadığı ifade edilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığının bu açıklamaları, Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığı sürecinde, yerine getirmesi gereken yükümlülüklere, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin düşünce ve din özgürlüğünü düzenleyen 9 uncu maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına uygun mudur?
 
4928 sayılı yasanın 9.Maddesiyle, “cami” ibaresinin “ibadet yeri” olarak değiştirilmesi, “Cemevleri’nin yasal statüye kavuşturulmuş olması” anlamına gelmiyor ise, bu değişiklik ne için ve hangi amaçla gerçekleştirilmiştir?
 
Alevi-Bektaşi toplumunun yüz yıllardır sürdüre geldiği gelenek, görenek ve inançlarının yok sayılması, inancına uygun ibadet alanlarına izin verilmemesi;  AKP hükümetinin ‘düşünce, vicdan ve inanç özgürlüğü’ anlayışının bir sonucumudur?
 
Hükümetinizin koordinatörlüğünde gerçekleştirilen “Alevi Çalıştayı’; Belediye Başkanı iken Cemevi’nin kapısına yıkım dozerlerini gönderme ve cem evlerini cümbüş evlerine benzetme anlayışınızda bir değişikliğe neden olmuş mudur?
 
Sorular önemli, yanıtları da… Başbakan soruları yanıtlamaktan imtina etmez ise.
 
SONUÇ YERİNE…
 
AB’ne uyum gerekçesiyle yapılan bu değişiklikle; “her şahsın düşünce, din ve vicdan hürriyetine sahip olduğu” ve “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarında, bu özgürlüğün aynı zamanda dinini veya kanaatini tek başına ya da toplu şekilde alenî veya özel olarak ibadet suretiyle açığa vurma hakkını da kapsadığı” gerçeğiyle, AKP hükümeti ve Diyanet İşleri Başkanlığı “Cem evlerinin yasal statüsünü” kabul etmek zorundadır.
 
Aksi takdirde, geçmişte “cem evlerini” cümbüş evine benzeten ve Alevi ve Bektaşi toplumunun ibadet alanlarına yıkım kararı veren siyasi iktidarın; gerçekte, Bektaşi ve Alevi toplumunun, inancını, kültürünü ve geleneklerini özgürce yaşatma gibi bir çabasının olmadığını; hazırlanan yasal düzenlemelerin ise, AB’ye şirin gözükmek adına yapılan bir çeşit manevra ve takiyye olduğunu düşündürecektir.   
 
*Eğitimci, Bektaşi Dedesi

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy41770 = 'nozdenbaba' + '@';

addy41770 = addy41770 + 'mynet' + '.' + 'com';

var addy_text41770 = 'nozdenbaba' + '@' + 'mynet' + '.' + 'com';

( '' );

41770 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->

Alevihaber.com -  16 Şubat 2010

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.