Cemevlerinde mumun yerini elektrik lambası aldı

Cemevlerinde mumun yerini elektrik lambası aldı

Cemevlerinde mumun yerini elektrik lambası aldıMine Şenocaklı'nın Prof. İzzetttin Doğan ile gerçekleştirdiği söyleşinin dördüncü...

A+A-

Cemevlerinde mumun yerini elektrik lambası aldıCemevlerinde mumun yerini elektrik lambası aldı

Mine Şenocaklı'nın Prof. İzzetttin Doğan ile gerçekleştirdiği söyleşinin dördüncü bölümü

Sivil ya da askeri, tüm devlet dairelerinde Alevilerin farklı tutulduklarını biliyoruz

Ahmet Altan ’Yalancı laiklik’ başlıklı bir yazı yazdı... Şöyle diyordu, “Bizim devletimizin istediği ideal vatandaş Alevi gibi yaşayan bir Sünni’dir. Yani namaza gidilmeyecek, içki içilecek, kadınlar başını açacak...” Aleviler tepki gösterdi. Ne demekti, ‘Aleviler namaz kılmaz, karılarının başlarını kapatmaz?’ Bunun üzerine bir yazı daha kaleme aldı Altan... “Aleviler anlayış mı değiştirdi?” diye...

Ahmet Altan çok takdir ettiğim bir düşünürümüz ve tespitleri yanlış değil. Alevi kesimin bu noktaya geleceğini beklemek gerekirdi. Bugünün Alevisi, artık dağ başında köyde yaşayan Alevi değil. O, inancında da, yaşamında da samimi birisiydi. Çünkü gelenekler onun için kanundu. Fiili bir yaşamı vardı ve hukuk hayatının içinde değildi. Oysa, göçle birlikte büyük şehirlere geldiğinde o kanun hükmünü icra eden gelenekleri göremedi. Büyük şehirlerin sorunları, iş bulma zorlukları, onu, kendisini disipline eden geleneklerden kopardı. Köyde herkesin birbirini tanıdığı büyük bir aile ortamında gibiydi. Şehre geldiği zaman o disiplini sağlayan sosyal baskılar ortadan kalktı. Sokağa çıktığı zaman Alevi, Sünni, Şafi, Hıristiyan, Musevi, kim olduğu belli dahi değildi ve ortaya ne çıktı? Devletin de okullarda Alevilik yerine Sünniliği öğretmeye kalkması, inançsal bazda Alevileri önemli ölçüde yozlaşmaya, bilgisizliğe sevk etti ve onun doğuracağı tip, işte Altan’ın kaygıyla ’Acaba böyle mi oluyor?’ dediği tip olacaktı.

Sizce ‘Alevi kadınlar kapanmaz’ sözü niye bu kadar tepki aldı?

Ben hep hocalık yaptım ama 1991’den sonra bu konulara da temel haklar ve özgürlükler açısından eğildim. Yani Alevi İslam’ın Türk kavimlerinin İslam anlayışı olduğunu ve sosyolojik açıdan, Arap kavimlerinin kadını hiçbir yere koymadığını, her şeyi bir şey olarak kabul ettiğini ama kadını hiçbir şey olarak kabul ettiğini, oysa kadın erkek eşitliğinin yaşandığı Türk kavimlerinde, özellikle Orta Asya’da ata binen, savaşa giden kadına, İslam’ın kabulüyle birlikte ‘Şimdi siz attan inin hareme girin’ denemiyeceğini, bunun bilimsel olmadığını, Alevilerin Kuran ayetlerinin kadına ilişkin olanlarını kendi geleneklerine göre yorumladıklarını ve onun için de kadın erkek ibadetlerini beraber yapmaya devam ettiklerini söyledim ve halkı uyandırmaya çalıştım, hem Sünnileri hem de Alevileri. Bu bakımdan Aleviler belki Ahmet Altan’ı yanlış anlamışlardır. Ben onun bu kadar tepki çekmesini haklı kılıcak bir şey yazmış olabileceğini düşünmüyorum. Çünkü çok dengeli, ne konuştuğunu, ne yazdığını bilen ve çok sevdiğim bir yazardır.

Hatta benim yaşamımda büyük bir payı vardır. Müspet mi, menfi mi olduğuna hâlâ karar veremediğim.

Nasıl?

Benim bu konularda ilk çıkışım Ahmet Altan ile Neşe Düzel’in beraberce hazırladıkları Kırmızı Koltuk programında olmuştu. O yüzden benim müsebbiplerim. Yani bu konuları görev gibi üstlenip kamuoyunu aydınlatmayı kendime hedef edinmemin başlangıcında onlar var. O programın ilginç bir yanı vardı; Neşe ’Bir şey sormak istiyorum hocam, kızmazsınız, üzülmezsiniz değil mi?’ diyordu. Baktım çok tedirgin, ’Neşeciğim, sen bana galiba ’Aleviler mum söndürür mü?’ diye soracaksın, hatta ’Anamla, bacımla yatıyor muyum?’ diye soracaksın. Hadi, çekinme sor’ dedim. Program bir anda değişti. Bunu söyleyebilmek için cahil olmak yetmez ama maalesef Alevilere bunun gibi çok büyük bir yük atfedildi.

Fatih, rakı şarap içerdi

Peki bu laf nasıl çıkmış?

Yavuz Sultan Selim dönemiyle beraber bu söylentiler çok arttı. O dönemde Aleviliğin İslam anlayışı egemen olduğu için ve Aleviler de Türkmen oldukları için Türkmenlerden korkmaya başlamış Osmanlı hanedanlığı. 1517’den sonra genelde sadrazamlar devlet erkanı azınlıklardan seçilmiş. Türkmenlere yer verilmemiş kolay kolay. Sırp’ı vardır, Boşnak’ı vardır, Karadağlı’sı vardır, Arnavut’u vardır, her türlü azınlığı vardır ama Türkmen yoktur. Türkmenlerden çekinmişlerdir, ’Acaba darbe yaparlar mı, iktidar el değiştirir mi?’ diye. O yüzden de Aleviliğe karşı Sünniliği seçmişlerdir. Sünnilik, Osmanlı Hanedanlığı için seçilmiş bir mezheptir. Yoksa kökten Sünni değillerdir. Fatih, hatta II. Beyazıt’a kadar içki içerlerdi, kısıtlama yoktu. Sorunuza gelince... Mum söndü nereden çıkmış olabilir? Kuran’ın bir ayetinde Nur suresinde, ’Mum yakınız ibadet sırasında’ diyor. Mumlar da hâlâ yakılır cemlerde ama şimdi mum yerine daha modern elektrik lambaları yakılıyor sembolik olarak. Cem, yani ibadet bittikten sonra da mumlar söndürülür, yani sabaha kadar kendiliğinden sönmesi beklenmez. Büyük ihtimalle bunun dejenere edilerek, Sünni kesimin sayısını artırmak için, iftiralarla Alevi kesim püskürtülmek, kötülenmek istenmiş... Türkiye’nin bu konularda epey tecrübesi var. Marksizm’le mücadele zamanında da ne diyorlardı? ‘Rusya’da aile kavramı yoktur, eğer kapıda şapka görürseniz içeride başka bir erkek var demektir.’ Namus kavramı üzerinden oynayarak Komünizm’i, Marksizm’i durdurmaya çalıştılar. Ve bugünlere gelindi... Türk halkının namusa karşı duyduğu zaafı istismar etmek bu ülkede siyaset yapanların kanında vardır. Tahmin ediyorum ki Bizans’ta bile bu tür kutsal kavramlarla oynanmıştır iktidarı sürdürebilmek için.

Aleviler olsa olsa solcu olur 

Neden yüksek makama gelmiş bir Alevi yok?

Elimde kesin deliller yok. Ama şunu biliyorum; 1965’ten sonra, soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye komşu olması ve Alevi gençlerinin genellikle orta sol politikalara doğru yönelmeleri sebebiyle Aleviler sakıncalı yurttaşlar olarak kabul ediliyordu. Onun için de, sivil ya da askeri, tüm devlet dairelerinde Alevilerin farklı işlemlere tabi tutulduklarını biliyoruz. 1990’dan, yani Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra derin devlet uyanmaya başladı. Gördüler ki, Aleviler olsa olsa solcu olur ama solculuğun Türkiye’ye, laik cumhuriyete hiçbir zararı yok tam tersi faydaları var. Ama öbür taraftan sayısı yüzbinlere ulaşmış Kuran kurslarının ve 600’ü aşmış İmam Hatip Okulları’nın yetiştirdiği öğrenci sayısı ürkütücü. Ve 1989’da, Gorbaçov ’Sovyet modeli iflas etmiştir’ dedikten hemen sonra, en büyük tehdidin irtica olduğu konusunda genelkurmay bir deklerasyon yayınladı. Sol hareketler tehdit olarak algılanmaktan kaçınıldı. Alevilerin devlet dairelerinde iş bulmaları daha kolay hale geldi ve zannediyorum 1992’den sonra orduya, subay okullarına başvuran Alevi öğrenciler için de ayrımcı bir muamele yapılmamıştır.
 
MİNE ŞENOCAKLI - Foto: Burak KARA
VATAN - 19 Haziran 2008

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.