Çorum Katliamı'nı Hatırlamak

Çorum Katliamı'nı Hatırlamak

Çorum Katliamı'nı HatırlamakÖzgür Taşkaya / Birgün Forum“Pir Sultan’ım yaratıldım kul diyeZalim Paşa elinden mi öl...

A+A-

Çorum Katliamı'nı HatırlamakÇorum Katliamı'nı Hatırlamak

Özgür Taşkaya / Birgün Forum

“Pir Sultan’ım yaratıldım kul diye
Zalim Paşa elinden mi öl diye
Dostum beni ısmarlamış gel diye
Gideceğim amma yol bozuk bozuk.”

demiş Alevilerin yedi ulu ozanlarından biri olan Pir Sultan Abdal. Alevilerin karşısına ne yazık ki yüzyıllar boyunca zalim paşalar, bozuk yollar çıktı. Nice engellerle karşılaştılar, yılmadılar, yürümeye devam ettiler. Zalim paşalar, bozuk yollar yakın tarihimizde de Alevilerin yürüyüşünü engellemeye kalktı, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta…Geçtiğimiz hafta sonu Aleviler Cumhuriyetin yakın tarihinde karşılarına çıkarılan iki önemli zulmü protesto etmek, o zulümlerde hayatını kaybedenleri anmak için meydanlardaydı.

2 Temmuz Cumartesi günü Madımak Oteli’nin yakılması sonucu canice katledilen canları andılar. En azından anmaya çalıştılar. Çünkü sanki orada Cumhuriyet tarihinin en trajik katliamlarından biri yaşanmamış gibi uzun bir süre altında dönercinin faaliyet gösterdiği Madımak Oteli önünde, her yıl düzenlenen anma etkinliğine, vicdan körelmesi yaşayan valilik izin vermemişti. Anma etkinliklerine katılan bir grup vatandaşın otel civarında kurulan barikatı haklı olarak aşma gayretine ise polis son zamanlarda olduğu gibi biber gazıyla müdahale edecekti.  Birgün’ün Pazar günü attığı manşetteki gibi “yakmak serbest, anmak yasaktı”. Onlarca insanı diri diri yakanlara müdahale edilmezken, anma etkinliklerine katılanlara ise biber gazı layık görülüyordu. 3 Temmuz Pazar günü ise Çorum’da bir başka anma etkinliği düzenlendi. Ne yazık ki günümüzde pek de hatırlanmayan bir katliamda, Çorum Katliamında, öldürülen canları anma etkinliği… Sivas katliamı kadar dehşet verici olan Çorum Katliamı yıllar boyunca sanki kasıtlı olarak unutturulmak isteniyor. Katliamdan bahsedilince de sanki orada yaşananlar birkaç basit taşkınlıkmış gibi “Çorum Olayları” denilerek geçiştiriliyor.

Adlandırma göz ardı edilemeyecek bir öneme sahiptir; kültürel olduğu kadar siyasi bir aktivitedir. Bir olayın belirli bir şekilde adlandırılması onu önemsiz kılabilecekken, bir başka şekilde adlandırılması onun önemini ortaya koyar. Bu nedenle tarih boyunca muktedirler eylem ve olayları istediği gibi adlandırmışlar ve bu adlandırma yoluyla arzu ettikleri doğrultuda bilinçli bir yönlendirme yaratmayı denemişlerdir. Çorum katliamına Çorum olayları demek de bu bağlamda düşünülebilir. Bu en basitinden bir örtmece (euphemism) değil, göz göre göre çarpıtmadır. Bilinçli bir yanlış adlandırmadır. Çünkü 1980 yılında Çorum’da yaşananlar düpedüz katliamdır. 1980 yılının Mayıs ayında başlayıp Temmuz ayına kadar devam eden sağ-sol ayrımı temelinde gelişip mezhep kavgasına dönüşen bir katliamdır. Onlarca Alevi vatandaş öldürülmüş, yüzlerce ev ve işyeri zarara uğratılmıştır. 

4 Temmuz 1980 günü ise bu acı katliamın doruğa ulaştığı gündür.  4 Temmuz günü Çorum’da Alaaddin Camii’nin Aleviler tarafından bombalandığı söylentisi –ki gerçek dışıdır – bir anda tüm şehri sarmış, halk galeyana getirilmiş ve kentte bir kaos ortamı yaratılmıştır. Öyle ki “Camiyi Aleviler yaktı. Biz de onları keseceğiz” bağırışlarının duyulduğu belirtilmiştir. Birçok Alevi dövülmüş, onlarcası rehin alınmıştı. Alevilere ait evler ve işyerleri yağmalanmıştı. Çorum merkeze getirilen bazı Sünni köylüler de ülkücü bir grup tarafından olaylara karıştırılmış. Aynı gün biri kadın sekiz Alevinin bir grup ülkücü ‘maskeli’ tarafından bir tarlada vahşice öldürülmesiyle doruğa ulaşan Çorum katliamı nedense bir türlü engellenememiştir. Üstüne üstlük devletin bir sesi olan TRT’nin radyo haber bülteninde caminin bombalandığı konusundaki yalan haberin verilmesi olayların körüklenmesinde önemli bir etken olmuştur. Çorum’da yaşananlar sırasında Vali ve Emniyet Müdürünün sesinin çıkmaması bir yana, birtakım polislerin saldırganlara yardımcı olduğu da biliniyor. Dönemin İçişleri Bakanı Mustafa Gülcigil ise “İdare olaylarda kusursuzdur… Olaylar Alaaddin Camii’ne yoldan geçen bir arabadan patlayıcı madde atılması, bunun sonucunda da halkın tahrik edilmesi ile çıkmıştır” diyerek asılsız bir olayı kullanarak bizzat kendisi kışkırtıcılık yapmıştır. Vatandaşlardan “devletlerine güvenmelerini ve tahriklere kapılmamalarını” isteyen içişleri bakanı kendisinin tahrik dolu söylemlerde bulunduğundan bihaber midir acaba? O dönemde yaşanan olaylardan dolayı Sünni çoğunluğun yaşadığı mahallelerden Alevi vatandaşların göç etmeleri sonucu hangi mahallelerde Alevi nüfusunun toplandığına dair gazetelerde haritalar bile yayınlanmıştı. Bu haritalar sayesinde Çorum’da yaşayan ve Çorum dışından gelen faşistlerin belirli mahallelere saldırması ve onları ateşe vermesi oldukça kolaylaşmıştır. Bu tür durumlar yapılan katliamların önceden planlanmış olduğunu bize göstermektedir. Fakat bunlara karşı yeterli önlemler hiçbir şekilde alınmamıştır.

Çorum’da yaşanan trajedinin insanların kolektif hafızalarından silinmemesi, böyle acıların bir daha yaşanmaması için Çorum katliamının, Maraş ve Sivas’taki diğer Alevi katliamlarıyla birlikte her daim hatırlanması gerekiyor. Geçmişle yüzleşmek denildiğinde konformizm bataklığına saplanan devlet elitlerinin Çorum’u tekrar hatırlaması, Çorum katliamı dosyasını tekrar açması gerekiyor. Çünkü olayların tam anlamıyla aydınlatılmaması bir yana, aynen Maraş’ta ve Sivas’ta olduğu gibi Çorum katliamının açtığı bireysel, sosyal ve siyasal yaralar henüz iyileşmedi, iyileştirilmedi. Çorum’da yaşananlardan ötürü evlerini, eşyalarını, işyerlerini kaybeden insanlar ve hayatlarını kaybedenlerin yakınları için onarıcı adalet mekanizmalarının mutlak suretle çalıştırılması elzemdir. Alevi ve Sünnilerin sanki birbirinden yalıtılmış gibi yaşadığı Çorum’da yaşananların bir daha tekrarlanmaması için çoğulcu toplum ideali için çalışmalar başlatılmalıdır, zira birlikte yaşama kültürünün oluşamadığı bir toplumda bu tür olumsuz durumların ne yazık ki tekrarlanma potansiyeli bulunmaktadır. Sivas’ta canice yakılan Hasret Gültekin’in söylediği güzelim türküdeki gibi “harcanıp gidiyor ömür dediğin”. Bizlere düşen ise daha fazla ömür harcanmaması için elimizden gelen gayreti göstermek, barışçıl bir toplum idealini gerçekleştirmektir. 

Özgür Taşkaya

Birgün Forum - 08 Temmuz 2011

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.