Cümlesi Cem Olanın Cemi Cümle Olur

Cümlesi Cem Olanın Cemi Cümle Olur

Cümlesi Cem Olanın Cemi Cümle OlurErol Köker, bugüne kadar birçok albüme eşlik edip, sayısız çalışmalar yapan değerli...

A+A-

Cümlesi Cem Olanın Cemi Cümle OlurCümlesi Cem Olanın Cemi Cümle Olur

Erol Köker, bugüne kadar birçok albüme eşlik edip, sayısız çalışmalar yapan değerli bir müzisyen. Mekteb-i İrfan’, sanatçının her demi ayrı güzel olan  yeni albümü

“Pervane, ışık etrafında dönen, ışığa aşık bir kelebek türüdür. Pervaneyi ışığa koşturan içindeki aşktır. Işığın kaynağına geldiği anda ölür. Yanıp öldüğü anda o ışığın kendisi olmuştur. İnsan da nefsini, egosunu hırsını öldürdüğü anda ulaşmak istediğiyle beraber olur. Hallac-ı Mansur ve Seyit Nesimi’nin ‘Enel Hak’ dedikleri budur: Bütün bu gerçekleri bilen ve bu sırlara vakıf olanlar gelsinler beraber dönelim, bir düşünelim ve ulaşmak istediğimiz şey olalım.” Günlerdir içinde yürüdüğüm, yürüdükçe kaybolduğum; kayboldukça kendimi bulduğum ‘Mekteb-i İrfan’ albümünde rastladım, kılavuz mahiyetindeki bu cümlelere. Bazı yerlerini kısaltarak da olsa koydum buraya. Belki kulaklara küpe olur.

MEKTEB-İ İRFAN

Erol Köker, bugüne kadar birçok albüme eşlik edip, sayısız çalışmalar yapan değerli bir müzisyen. Yıllarını müziğe hakkıyla vermiş; bu yola aşk ile bağlı çok az insandan biri. 1983 senesinden beri TRT İstanbul Radyosu’nda ses sanatçısı olarak görev yapıyor. Aynı zamanda TRT İstanbul Radyosu Türk Halk Müziği Gençlik Korosu’nun şefliğini de yürütüyor. Klasik girişi de yaptıktan sonra çok sevinerek söylüyorum ki; Mekteb-i İrfan’, 50 yaşındaki sanatçının yıllardır özünde damıtıp biriktirdiği, her demi ayrı güzel olan ‘albüm gibi bir albüm. Hatta çok daha ötesi.

Erol Köker’in doğum yeri olan Arguvan’ın Ermişli Köyü’nün Emirler mezrası, tarihteki ikinci Alevi devletinin kurulduğu yer olarak bilinir. Hem bu yüzden hem de Alevi Bektaşi dedelerinin çoğunun bu yöreden olması sebebiyle albüme ‘Mekteb-i İrfan’ ismi verilmiş. Zira Mekteb-i İrfan, ‘insanın eğitildiği, yetiştirildiği ve gerçeğin öğretildiği kurumdur.’ Albümün Alevi kültürüne dair söylediği çok söz var. Hem müzikal olarak hem de edebi olarak. Şöyle ki, albümde deyişlerin/türkülerin yanı sıra, son günlerde okuduğum en yoğun, en doyurucu bilgiler de yer alıyor: Gani Pekşen’in önsözü olsun, her eserin sonunda Feramuz Önel’in yapmış olduğu açıklamalar olsun; âşıkların/pirlerin kısa hayat hikâyeleri, kitapçığın sonundaki engin sözlük gerçek bir hazine sunuyor meraklılara. ‘Alevi Açılımı’ denilen paketler/projeler, ‘Madımak’ üzerinden yürütülen tartışmalar, samimi olmayan sözler özünde hep aynı amaca hizmet ediyor. Bu hazineyi yok sayıp, mızrağı çuvala sığdırma amacındalar. ‘Bre ağalar, bre beyler’, bilesiniz ki o mızrak o çuvala sığmaz.

PERVANE OLMAK

Edebi metinlerden başımızı kaldırıp müziğe geldiğimizde hakikaten çok özgün bir albümle tanıştık. Erol Köker’in ‘yoldaşlarım/öğrencilerim’ dediği iki genç isim, Coşkun Karademir ve Emirhan Kartal’ın bağlama ailesine ne kadar hâkim olduğunu anladık. Divan bağlama, dede sazı, bamlı bağlama, cura… Tüm bunlar modernitenin tuzağına düşmeden usulünce çalınmış. Akıp giden zamanı yakalama gibi bir tasa taşımadan muazzam bir şekilde eklemlenmiş albüm günümüze.  Kanıt: ‘Güzel Cemalini Gördüm Beğendim’ türküsünün girişinde Özer Arkun’un çellosuyla saz/söz bir araya gelmiş ki tadından yenmiyor. Dedim ya, çok zengin bir müzikal kalitesi var albümün diye; işte bu zenginlik, kavalın, meyin, akustik basın Alevi-Bektaşi geleneğiyle buluşmasından ileri geliyor galiba.

Gani Pekşen ve Ulaş Kurtuluş Ünlü’nün de seslerini duyduğumuz yaklaşık 11 dakikalık ‘Ermişli Semahı’ ile açılıyor albümün kapıları. Pir Sultan Abdal’ın ‘Allah Allah Deyip’ şiiriyle dersimizi alırken, ‘Yine Gamda Gördüm’ eserini ‘Cafer Doğan’ın sesinden duymanın kıvancını yaşıyoruz. Dahası ‘Mekteb-i İrfan’ deyişini ‘Mehmet Ali Bakır Dede’den dinliyoruz; hem de orijinal kaydıyla. Ne güzel bir duygu bu. ‘Harabati’, ‘Elif Allah Dost Eyleyen’ ve adını yazmayı unuttuğum diğer eserlerle birlikte 1 saati aşan hasbıhal ediyoruz albümle. Doymayıp, tekrar başa dönüyoruz. Susuzluğumuzu giderip, açlığımızı bastırıyoruz. En önemlisi de öğreniyoruz. Bir olmayı, herkesle yanyana durmayı öğreniyoruz.

Velhasıl yazıya pervaneyle giriş yaptık, o halde pervaneyle bitirelim. Hüseyin Albayrak’ın ‘Sükut-u Harf’ kitabından bir alıntıyla nokta koyalım:  “… Bu daire üzerinde hareket edersen her zaman başladığın noktaya dönersin. Başladığın nokta, arayışın sonundaki hakikattir. Keramet baştadır. Pervane olanın başı döner ki başa dönsün. Bu sebeple hiç yoktan kanat çırpsın. Dönerken kanat çırpar pervane. Hakikati kanat çırpmak zanneder. Aslolan ışığa gark olmaktır. Sonrasında ışığa konar ve de yanar kül olur. Küllerinden yeniden doğar Zümrüd-ü Anka gibi. İşte doğmak, başladığın noktaya dönmektir.”

Erol Köker / Mekteb-i İrfan / A.K. Müzik

HAZIRLAYANLAR: CEMİL KOZ - EMİR ÇAKAR

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy89652 = 'yanginyeri' + '@';

addy89652 = addy89652 + 'ymail' + '.' + 'com';

var addy_text89652 = 'yanginyeri' + '@' + 'ymail' + '.' + 'com';

( '' );

89652 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


BİRGÜN - 25 Temmuz 2009

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.