Darbe sorgusuna Kenan Evren'den başlanmalı!

Darbe sorgusuna Kenan Evren'den başlanmalı!

Darbe sorgusuna Kenan Evren'den başlanmalı! Yüksel Işık Kuvvet ve ordu komutanlığı yapmış ve aralarında halen görevde olan generallerinde...

A+A-

Darbe sorgusuna Kenan Evren'den başlanmalı! Darbe sorgusuna Kenan Evren'den başlanmalı!

Yüksel Işık

Kuvvet ve ordu komutanlığı yapmış ve aralarında halen görevde olan generallerinde gözaltına alındığı 22 Şubat, Türkiye’nin yakın tarihi açısından önemli bir gün olmaya aday görünüyor. Hükümetin, normalleşme; muhalefetinse orduyu etkisizleştirme olarak değerlendirdiği operasyonun, sarsıcılığı, bugüne dek, ufak tefek çıkışlarla yetinen Genel Kurmay Başkanının, Mısır gezisini ertelemek zorunda kalmasından anlaşılıyor. Darbe planları yapmakla suçlanan üst düzey askerlere yönelik operasyonun mantıki sonucuna ulaşmasının yolu, Türkiye’nin dikkatini 12 Eylül’e ve müsebbibi Kenan Evren’e yöneltmesinden geçiyor.

Son yarım asrı darbelerle ve darbecilik tartışmalarıyla geçen Türkiye’nin, yaşadığımız bu günlerin yarattığı ufunetten alnının akıyla çıkabilmesiyse Ergenekon adı verilen ve darbecilikle özdeşleştirilen operasyondan gerekli dersleri çıkarmasıyla mümkün görünüyor. Geçmişte işlenmiş faili meçhul cinayetleri ve gerçekleşmiş olayları açığa çıkartabilme ihtimali, Ergenekon süreciyle muhalif unsurların tasfiyesine dönüşerek kaybolmuştu. Öyle ki, tarih, hedefi olan da, hedeflediği iddia edilen de aynı davanın sanığı haline dönüştürüldüğü bir sürece tanıklık ediyor. Bu nedenle 22 Şubat’ta başlayan operasyonun doğal sonucuna ulaşabilmesi, yakın tarihten çıkartılacak derslerin ışığında hareket etmekten ve elbette bir çıbanbaşı gibi duran 12 Eylül darbesine uzanmaktan geçiyor.

Her biri muktedir görevlerinden ayrılmış ve dolayısıyla apoletlerinden yoksun eski generalleri gözaltına alınması, tıpkı AKP Çorum milletvekili Ahmet Aydoğmuş’un itiraf ettiği gibi, “AKP’ye karşı çıkanları tahlil etmek”ten başka bir işe yaramadığı görülüyor. Oysa Türkiye’nin duygularıyla değil, mantığıyla hareket etmesi ve geçmişini temize çekerek, geleceğini şekillendirmesine ihtiyacı bulunuyor. Dolayısıyla delilleri karartma ihtimalleri ortadan kalkmış; ordu üstündeki güçlerini yitirmiş ve çoğu yaşlılığın da getirdiği hastalıklarla meşgul emekli generallerin gözaltına alınması, o kadar da anlamlı gözükmüyor.

Operasyonda Hükümet’e kan verme sinyalleri bulunsa da, bu operasyonun mantıki sonucuna ulaşması toplumun yararına bulunuyor. Mantıki sonuç da bizi Kenan Evren’e götürüyor. 12 Eylül’ün bu “astığı astık” generalinin darbecilik serüveninin ülkeyi getirdiği nokta, bütün çıplaklığıyla ve hiç dokunulmadan karşımızda duruyor. O günlere dair “üç maymun”u oynayan devletin, sonrası döneme ilişkin darbeciliği sorgulaması pek de akılcı görünmüyor. Darbeciliği özendiren geçici 15. Madde orada dururken, darbe yapmayı senaryo yazmakla özdeş görenlerle ya da günlük tutanlarla yetinmek, hakkaniyetle uyuşmuyor.

Darbeciliğin zeminini kurutulmak isteniyorsa operasyona Kenan Evren’den başlamak lazım. Kastettiğim, sabahın köründe evinin kapısına dayanıp gözaltına almak ve emniyetteki çekyatlarda ağırlamak değil. Mümkünse bir sorgucu heyetinin kendisinden randevu alıp, yaşadığı mekâna giderek, geçmişe dair sohbet etmelerini ve darbeye dair sorular sormalarını, ortamın nasıl hazırlandığını, idamlara nasıl karar verdiklerini, 1 milyon kişiyi nasıl toplumun önünde suçlu gösterdiklerini, hoşlarına gitmeyen insanların toplum önünde teşhirini yapmak amacıyla gazetelere ve televizyona yalan yanlış bilgileri hangi yöntemlerle yayınlattıklarını sormaları gerekiyor. Yetinmeyip, Anayasa’nın 15. Maddesinin hangi saikle konulduğunu; yüzde 10 seçim barajıyla kimi engellemek istediklerini, zorunlu din derslerini hangi maksatla koyduklarını, “iç düşman” konseptinin nasıl geliştirildiğini öğrenecek sorulara da ihtiyaç bulunuyor.

O’nun darbeciliği döneminde, ortada somut hiçbir suçlama yokken üç yıla yakın Mamak işkencesi görmüş biri olarak, Evren gibi yaşı hayli ilerlemiş, bir zamanların kudretli paşasının gözaltına alınmasından çok sorumluluk taşıdığı dönemin aydınlığa kavuşturulmasını önemsiyorum. Türkiye’nin öç almaktan çok geçmişini aydınlatmaya ihtiyacı bulunuyor. Bu nedenle gözaltına alınmış emekli paşaların hepsini serbest bırakıp, tarihin karanlıkta kalmış anlarına dair herkesin bildiğini anlatmasını sağlayacak bir yöntemi uygulayacak adımlar atmak gerekiyor.

Türkiye’nin sorumluluk üstlenmiş şahsiyetlerin sorumlu oldukları dönemde karanlıkta kalmış olayların bilgisine ihtiyacı var; “naçiz vücutlarına” değil! Eğer maksat, bağcı dövmek değil de üzüm yemekse!
 
Alevihaber.com – 23 Şubat 2010

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.