Devlet Alevilere Karşı Tarafsız Olmak Zorunda

Devlet Alevilere Karşı Tarafsız Olmak Zorunda

Devlet Alevilere Karşı Tarafsız Olmak ZorundaAİHS ve AİHM içtihatları, cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi talebi açısından aydınlatıcı....

A+A-

Devlet Alevilere Karşı Tarafsız Olmak ZorundaDevlet Alevilere Karşı Tarafsız Olmak Zorunda

AİHS ve AİHM içtihatları, cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi talebi açısından aydınlatıcı. Mahkemeye göre devlete düşen çatışmanın kaynağını ortadan kaldırmak değil, farklı grupların birarada yaşamasını güvence altına almaktır.

Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren yaptığı açıklamada bütün Müslümanların ortak ibadet yerinin cami olduğunu açıklayarak cemevlerinin ibadethane olarak görülmesini sağlayacak bir düzenlemenin gündeme gelmeyeceğini belirtti.

Bu haber, yıllardır ibadet etmek amacıyla biraraya geldikleri cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi için çaba gösteren Alevi toplumu için kuşkusuz son derece olumsuz.

Öte yandan, laikliği din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı olması ve devletin her inanca aynı uzaklık veya yakınlıkta olması şeklinde tanımlayan bir ülkede Başbakanlığın bir inancın uygun ibadet yeriyle ilgili açıklama yapması ve bu açıklamanın inanç özgürlüğünün korunması açısından sonuçları yaşamsal öneme sahip.

AİHS

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 9. Maddesinde herkesin inanç, vicdan ve din özgürlüğüne sahip olduğunu ve inanç ve dinin dışavurumunun ancak belli koşullar altında sınırlanabileceğini söyler.

Buna ek olarak, Madde 14 sözleşmedeki tüm hakların korunmasında ayrımcılığı yasaklar. Mahkeme, kısa ve öz ifadesiyle belki de inanç özgürlüğünün kapsamı konusunda her sorumuza yanıt bulamayacağımız  bu maddelerle ilgili olarak, ele aldığı davalarda inanç özgürlüğünün kapsamını daha iyi anlamamızı sağlayacak içtihadını oluşturur.

Alevilerin, cemevlerinin ibadethane olarak tanınması talepleri konusunda, Metropolitan Kilisesi-Moldova davasında Mahkemenin ortaya koyduğu bazı ilkeler aydınlatıcı olacaktır.

Moldova kararı

Kısaca özetlemek gerekirse Moldova’da ancak devlet tarafından tanınan dinler uygulanabilir.

Metropolitan Kilisesi devletin tanıdığı Ortodoks kilisesinden ayrı bir mezhep olma isteğiyle ortaya çıktığında devlet bu topluluğu tanımaz ve kilise tanınmadığı için pratikte işleyemez, rahipleri dinle ilgili törenleri yerine getiremez, üyeleri dinlerini dışa vurmak amacıyla birlikte ibadet edemez ve yasal bir kişilikleri olmadığı için kilise malvarlığının yasal korumasının güvencesine sahip olamaz.

Dava sonucunda, Mahkeme Moldova hükümetinin inanç ve din özgürlüğünü düzenleyen 9. Maddeyi ihlal ettiğine karar verir.

Mahkeme inanç özgürlüğüne ilişkin sınırlamaların ancak sözleşmede belirtilen gerekçelerle yapılabileceğinin altını çizdikten sonra Moldova’nın sınırlama girişimi için şunları söylüyor:

Devletin inanç özgürlüğünün uygulanmasında kuşkusuz düzenleyici bir rolü vardır ancak düzenleyici kuvvetini kullanırken çeşitli din ve mezheplerle ilişkilerinde devlet tarafsız kalma yükümlülüğüne sahiptir.

Mahkeme burada söz konusu olanın çoğulculuğun ve demokrasinin doğru bir şekilde işlemesinin korunması olduğunu belirtiyor. Mahkemenin altını çizdiği diğer bir kriter ise inanç ve din özgürlüğünde ilkesel olarak AİHS’nin devletin dini inançlar veya bu inançların dışavurumu konusunda meşruluğa ilişkin değerlendirme yapmasının söz konusu olamayacağıdır. 

Belli bir liderliğin veya belli organların tercih edilmesi veya topluluğun tek bir önderlik altında toplanmaya zorlanması da inanç özgürlüğünü zedeleyecektir deniyor.

İlahiyat tartışması değil

Kuşkusuz herhangi bir inanç içinde doktrin ve uygulamalar konusunda farklı görüşler, mezhepleşmeler olacaktır ve çoğulculukta arada fikir çatışması yaşanması da kaçınılmazdır. Mahkemeye göre bu noktada devlete düşen çatışmanın kaynağını ortadan kaldırmak değil, farklı grupların birarada yaşamasını güvence altına almaktır.

Bu çerçevede Alevi toplumunun, cemevlerinin ibadethane olarak tanınması talebinin, devletin tarafsızlık ve ilahiyatla ilgili tartışmalarda taraf olmadan çözülmesi ve düzenlenmesi gereken bir konu olduğu açıktır.

Cemevlerinin ibadethane olarak tanınmaması ve bunun gerekçelerinin Alevilerin inanç ve din özgürlüklerini ne derece sınırladığı ve bu sınırlamaların yasalar çerçevesinde kabul edilir olup olmadığı incelenmelidir.

Alevilerin farklılık gösteren doktrin ve uygulamaları herhangi bir dini görüş referans alınmadan inanç ve din özgürlüğünün anayasal koruması, uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülükler ve devletin tarafsızlığı çerçevesinde ele alınması doğru olacaktır.(MY/RÜ)

Mine YILDIRIM
* Mine Yıldırım, Finlandiya'daki Abo Akademi'de insan hakları alanında doktora öğrencisi.   
BİA Haber Merkezi - Helsinki - 28 Haziran 2008

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.