Devlete tabi bir Aleviliği inşa hazırlığı

Devlete tabi bir Aleviliği inşa hazırlığı

Devlete tabi bir Aleviliği inşa hazırlığıNasıl ki Türkiye’deki laiklik anlayışıyla din, denetim altına alınıp zaman zaman devlet iktidarıyla,...

A+A-

Devlete tabi bir Aleviliği inşa hazırlığıDevlete tabi bir Aleviliği inşa hazırlığı

Nasıl ki Türkiye’deki laiklik anlayışıyla din, denetim altına alınıp zaman zaman devlet iktidarıyla, milliyetçilikle uzlaştırılmaya çalışılarak ‘milli bir din’ oluşturma gayretinde bulunulduysa, AKP’nin Alevilik açılımının amacı da Aleviliği denetim altına alarak devlete tabii bir Alevilik oluşturmaktır

MEDET KAYA / RADİKAL

Avrupa Birliği, ilerleme raporlarında Alevilere yönelik olumlu adımlar atılmadığı yönündeki eleştirilerden sonra, hükümet Alevilik açılımı yapacağını belli dönemlerde gündeme getiriyor. Bu açılımla ilgili hükümetten çalışma talimatı alan Reha Çamuroğlu, açılımın; cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması, Alevilerin Diyanet İşleri Başkanlığı’nda temsil edilmesi yada ayrı bir müdürlük olarak örgütlenmesi, Alevi din adamlarının maaşa bağlanması gibi hususları kapsayabileceğini açıklamıştı.

Gerek kamuoyuna sunuluş biçimi, gerekse yazılı ve görsel basının iki yıldan beri sözü edilen açılımı, inanç özgürlüğü dozuyla işleyerek, gündeme taşıması sözü edilen açılımın antidemokratik niteliğini, görünmez hale getirdi.

Bu açılım, şimdilik söylem boyutunda olsa bile içeriği itibarıyla demokratik bir niteliğe sahip değil. Çok sayıdaki alevi derneğinin görüşünü alma, sorunlarını, taleplerini dinleme tenezzülünde bile bulunulmadı. Üstelik açılımın içeriğini oluşturan hususlar, Alevilerin talepleri değil. Bir anlamda Alevilerin istemediklerini onlara dikte etme girişimine, hazırlık yapmak anlamına geliyor.

‘En büyük sorun’

Alevilerin yaşadığı en büyük sorun dedelerin devletten maaş almaması, ya da diyanete temsil edilmemeleri değil. Hangi Alevi yurttaşa sorarsanız sorun en büyük şikâyetleri, ödedikleri vergilerin bir kısmının Diyanet İşleri Başkanlığı’na gitmesi, kendi çocuklarının ilköğretim ve ortaöğretimde zorunlu din dersine tabii tutulmalarıdır. Alevilerin en temel isteklerini görmezden gelip, sorunlarını daha da çoğullaştıracak bu açılımı, olsa olsa devletin kontrol edebileceği, biçimlendireceği bir Alevilik inşa etme sürecinin koşullarını hazırlamak olarak okunabilir.

Diyanetin varlığı devletin taraflılığı: Alevilerin Diyanet’te temsil edilmek gibi niyetleri de yok. Zaten Diyanet’in varlığı laik devletin inançlar karşısındaki taraflı oluşunun en somut örneğidir. Diyanet, dine ait kültürel kodları zaman zaman ‘devlet aklının’ hizmetine sunarak dinin örtülü bir şekilde siyasalaşmasına katkı sunduğunun da en güçlü göstergesidir.Çok işlevli Diyanet İşleri Başkanlığı, kuruluşundan günümüze kadar Sünni İslam anlayışının, egemen hale getirilip bunun dışındaki inanç biçimlerini ötekileştirmesi gibi bir görevi başarıyla yerine getirdiği de açıktır. Aleviliğin Diyanet’e temsili bir anlamda Alevilik inancına ait kültürel değerlerin devletin çıkarları doğrultusunda kullanılmasını hızlandıracak, Aleviliği tanımlayarak, kategorize ederek onun çok kaynaklı köklerini kurutma yolunun önü açılmış olacaktır. Reha Çamuroğlu’nun Alevilerin Diyanet’te temsili için bugün gösterdiği çaba ne kadar yanlışsa, bir kitabındaki ‘Diyanet’le baş başa diyaloğun Alevilere hiçbir şey kazandırmayacaktır’ ifadesi de bugün o kadar doğrudur.

Dayatmacılık

Hem Diyanet’in hem de hükümetin cemevlerinin ibadet yerleri olmadığı yönündeki açıklamaları da dayatmacı bir anlayışın tezahürüdür. Cemevlerinin ibadet yerleri mi kültürel mekânlar mı olup olmadığının soruların cevaplarını aramaya kalkmak gerçek sorunları çözümsüz kılmanın zeminini hazırlamaktır. Kaldı ki bu soruların cevaplarını en iyi Alevi- Bektaşi inanç sahipleri bilir. Hükümetin cemevleri konusunda yapacağı en doğru şey, buraları tanımlama çabasına girmemesi, inanç sahiplerinin o mekânları algılayış biçimlerine,nasıl kullanacağına ilişkin kararlarına saygı duymasıdır.

Alevilerin dedelerini devletin dedelerine dönüştürme açılımı: Alevilik açılımıyla gündeme gelen diğer bir hususta Alevi dedelerinin maaşa bağlama düşüncesidir. Kentleşmeyle birlikte zaten dedelik kurumu çoğu işlevini yitirmiş durumdadır. Dedeleri maaşa bağlayıp, devlet memuru haline getirmekle aynı zamanda onların ne anlatacaklarına ne söyleyeceklerine müdahale etmenin meşruiyeti sağlanmış olur. Böylelikle devletin şekillendireceği bir Alevilik anlayışının dedeler aracılığıyla bu inanç sahipleri tarafından içselleştirilmesinin kanalları açılmış olur.Bu da en başta Aleviliğin temelini oluşturan heterodoks niteliğini ortadan kaldıracaktır. Şimdiye kadar devlet Alevi köylerine cami yapmak, Alevi aile çocuklarına Sünni İslam eğitimi vermek gibi asimile edici yöntemlerle istenilen başarıya ulaşamadı.Bundan sonra asimilasyon politikalarını maaşa bağlamayı düşündüğü dedeler, vasıtasıyla olup olmayacağını herhalde denemek isteyecektir.

Bu açılımı, Türkiye’ye özgü laiklik anlayışının Alevi Bektaşi inancına uygulama düşüncesi olarak değerlendirmek mümkün. Yapılmak istenen nasıl ki Türkiye’deki laiklik anlayışıyla, din, denetim altına alınıp zaman zaman devlet iktidarıyla, milliyetçilikle uzlaştırılmaya çalışılarak ‘milli bir din’ oluşturma gayretinde bulunulduysa AKP’nin Alevilik açılımının amacıda Aleviliği denetim altına alarak devlete tabi bir Alevilik oluşturmaktır.

Devlete tabii bir Alevilik inancının olamayacağını zamanında bize açıklayanlardan biri de Reha Çamuroğlu idi. Aleviliğin heterodoks ve senkretik bir niteliğe sahip olduğunu kitaplarında çok iyi ifade eden gene kendisiydi. Her ne kadar bugün Alevilik açılımıyla ilgili yaptığı çalışmalar ve söyledikleri, Aleviliğe zarar veriyorsa da, kitapları, Aleviliğin devletin sürekli müdahalesiyle bozulacağının anlaşılmasına halen de katkı sağlıyor. Bir kitabında şunları yazmıştı:

“Tasavvuf özellikle Alevi Bektaşi düşüncesinin beslendiği ve orada aldığı şekliyle sevgi kavramına dayanır. Tanrı bilinmeyi sevdiği için tezahür etmiş, bundan alem oluşmuştur ve sevgi üzerine kurulu düzen doğmuştur. Tasavvufa göre Tanrı’nın kendisi düzendir, bu düzeni devam ettirecek olan tek şey ise sevgidir. Çünkü düzenin kurucu öğesi odur. Bu anlamda tasavvufun özü devlet düşüncesiyle çelişir... Devlet, tasavvufun özenle kaçındığı insanlar arasında yargıda bulunmaktan insanlara zor kullanmaktan, kanunlar koymaktan, hükümler vermekten kaçınamaz. Teokratik bir devlet ise tüm bu dünyevi işlemlerini dinsel düşünceyle en azından uyumlu göstererek yapmaya çalışacaktır. Bu durum ise kaçınılmaz olarak dinsel düşüncenin özüne bağlı olarak şu ya da bu ölçüde deformasyonunu gerektirir. Şah İsmail’in iktidarı alarak içine düştüğü açmaz buradadır... Asya, Anadolu ve İslam kökenli birçok düşünce ve inancın senkretistik (zıt ilkeleri uzlaştırıcı) bir bileşimi olan Anadolu Aleviliği ise böyle bir açmazı yaşamamıştır. Bugün Anadolu Alevilerinin birçoğuna günlük sorunlarının, politik kültürel sıkışmalarının kaynağı olarak görünen bu durum,yakından bakıldığında Alevi inancının şansı olarak görülecek ve tanınacaktır.” (Reha Çamuroğlu, Değişen koşullarda Alevilik,Doğan Kitapçılık, 2000, s.74.)

Aleviler, şimdiye kadar otoriter devletin, gerektiği zaman gerektiği yerde nasıl davrandığını Maraş’ta, Çorum’da Sivas’ta görebilmiştir Gene bu devlet iktidarının, kendilerine ilişkin dışlayıcı hatta aşağılayıcı tutumları, söylemleri üretip, dolaşıma sokarak, kamusal alanlarda zaman zaman nasıl açığa çıktığını da çok iyi biliyor.

Devlet iktidarının, Aleviliği, hükümet aygıtı vasıtasıyla yeniden tanımlayıp disipline edebilme ve bu tanımının dışında kalan Aleviliği ise, yedekte tutacağı zora dayalı, yasaklayıcı yöntemlere havale edebilme hevesini boşa çıkaracak olan belki de Alevilerin demokratik bir eksende, birlikte hareket etmeleridir...

Medet Kaya: Eğitimci
RADİKAL - Alevihaber.com - 20.03.2009

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.