Din dersi, laisizm ve demokrasi mücadelesi!

Din dersi, laisizm ve demokrasi mücadelesi!

Din dersi, laisizm ve demokrasi mücadelesi!İhsan ÇARALAN / EvrenselAleviler uzunca bir zamandan beri, “Din derslerinin zorunlu ders olmaktan çıkarılmasını”,...

A+A-

Din dersi, laisizm ve demokrasi mücadelesi!Din dersi, laisizm ve demokrasi mücadelesi!

İhsan ÇARALAN / Evrensel

Aleviler uzunca bir zamandan beri, “Din derslerinin zorunlu ders olmaktan çıkarılmasını”, “Cem evlerinin camilerle eşit statüyle getirilmesini” istiyorlar. Sadece istemekle de kalmayıp sokaklara dökülerek eylemlerle bu isteklerini dillendiriyorlar.

Hükümet ise tam tersine bir yol izliyor. “Türban serbest bırakılsın; bu inanç özgürlüğünü gereğidir” diye fiiliyatta bir önemi kalmamış bir sorun üstünden toz duman kaldırırken, milyonlarca Alevi’nin yıllardır “Din dersleri zorunlu ders olmaktan çıkarılsın” diye sokaklar çıkıp taleplerini haykırmasını duymazdan geliyor. Ve böyle bir talep yokmuş gibi hükümet; Alevi çalıştayları yapıp, “Alevilere rüşvet vererek susturma”, bölme ve yedekleme girişimleri yapıyor. Ve elbette hükümet, Alevilerin isteklerini duymazdan gelmekle de yetinmeyip; “Aile imamlığı”, “Hastanelere din görevlisi atanması”, “Din adamlarının kanaat önderi olarak görülmesi” gibi girişimlerle dinin toplumsal yaşamdaki etkisini artıracak; dolayısıyla dini siyasete alet edeceği yeni dayanaklar yaratıyor.

Yıllardır “Alevileri laik düzenin bekçisi” ilan edip oylarını alan; ama cem evlerinin camiyle denk bir statüye kavuşturulmasını bile savunamayan, CHP’nin (*) AKP’nin açtığı, “dinin sosyal yaşamdaki etkisini artırma” platformunda ilerleyeceği anlaşılıyor. Ki, CHP Sünni çoğunluğu kazanmak için, AKP’nin din istismarcılığına karşı çıkma cesaretini gösteremeyeceği bir çizgiye yönelmiş bulunmaktadır.

Önümüz genel seçimdir ve önceki seçim kampanyaları deneyimlerinden de biliyoruz ki, bu dönem sermaye partileri için din istismarcılığının had safhaya çıkacağı bir dönemdir. Dahası bu seçim kampanyası dönemi “82 Anayasası’nın tümden değiştirilmesi ve yeni bir anayasa yapılması” tartışmalarıyla da daha şimdiden birleşmiş bulunmaktadır. Ve bu mücadelenin da şöyle beş temel üstünde şekilleneceği anlaşılmaktadır:

1-) Kürtlerin ulusal haklarının tanınması ve Kürtlerin şahsında ortaya çıkan ama Türkiye’nin demokratikleşmesinin şartı olan özgürlüklerin geliştirilmesi için mücadele,

2-) Devletin dine dinin de devlet işlerine müdahalesine son verilmesi ve Alevilerin şahsında ortaya çıkan istemlerin laisizmi (dolayısıyla da demokrasiyi) güçlendirecek biçimde yerine gelmesi için mücadele,

3-) Seçim Yasası’ndan Siyasi Partiler Yasası’na, sendikal yasaların demokratikleştirilmesi ve emekçilerin örgütlenme ve ifade özgürlüğünü engelleyen yasaların ayıklanması mücadelesi,

4-) Anayasanın gerçekten demokratik bir karakterde olabilmesi için Anayasayı hazırlayacak demokrasi güçlerinin bir “Kurucu Meclis” olarak kendilerini ortaya koyacak biçimde birleşip ortak bir mevziye girmeleri için mücadele,

5-) Şekli demokrasinin, gerçek bir demokrasi, halk demokrasisi olmasının koşulu olan; sadece milletvekillerinin değil tüm memurların da seçimle işbaşına gelip yine halkın iradesiyle görevden uzaklaştırıldığı bir demokratik yapının oluşturulması için mücadele!

İçine girilen süreç, Kürtler, Aleviler ve emekçilerin örgütlü ve talepleri için mücadele eden kesimleri için olduğu kadar, tüm ezilen ve sömürülenler için de sermaye partilerinin demokrasisinin, düzenlerinin iç yüzünün açıklanmasına daha da hız verilen bir süreç olduğu ölçüde anlamlı olacaktır. Aynı zamanda süreç ve ortaya çıkan tartışmanın boyutları, bir halk demokrasisinin ve emekçilerin iktidarına giden yolun aydınlatılması; böyle bir yolda ilerlemesi gereken bütün güçlerin birleştirilmesi için mücadele dönemi olarak değerlendirilebilirse; emekçi sınıflar ve demokrasi güçleri sermaye partileri tarafından yedeklenemez bir mevziye gireceklerdir.

Koşullar, ülkemiz demokrasi güçlerinin makus talihlerini yenmesinin imkânlarının son derece geliştiği ve görev sorumluluklarımızın da bu kriter üstünden ele alacağımız bir döneme girdiğimiz anlamına gelmektedir.

(*) Onca laiklik iddiasına (istismarına demek daha doğru) karşın CHP, “din derslerinin zorunlu ders olmaktan çıkarılması, Diyanetin ve imam hatiplerin kapatılması, imamların devlet kadrosu olmasına son verilmesi, Alevilik, Sünnilik ve tüm diğer din ve mezheplerin devlet katındaki statüsün aynileştirme ve devletin dine dinin devlete karmasını kesin olarak ayırma olarak özetleyeceğimiz gerçek bir laisizm çizgisine hiç gelememiştir. 

İHSAN ÇARALAN
Evrensel - 11 Ekim 2010

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.