Din dersleri iki katına mı çıkıyor?

Din dersleri iki katına mı çıkıyor?

Din dersleri iki katına mı çıkıyor? Yüksel Işık(...)“Türk gibi başla İngiliz gibi bitir” diye bir söz vardır. Bu söz,...

A+A-

Din dersleri iki katına mı çıkıyor? Din dersleri iki katına mı çıkıyor?

Yüksel Işık

(...)“Türk gibi başla İngiliz gibi bitir” diye bir söz vardır. Bu söz, “açılım”, “çalıştay” gibi son dönemlerin en sıcak gündem maddelerinin seyrini çok güzel ifade ediyor. Kürt sorunu, Alevilerin talepleri gibi kangrenleşmiş sorunların çözümüne ilişkin büyük bir heves ve heyecanla başlanan sürecin gelip takıldığı nokta, ilkinde “milli birlik ve beraberlik” söylemi; ikincisinde din dersi eğitiminin iki katına çıkması biçimine dönüşmüş bulunuyor...

Devlet Bakanı Faruk Çelik’in koordinasyonuyla yürütülen “Alevi Çalıştayları” dizisi, bir Ön Rapor ile sondan bir önceki aşamaya getirilmiş bulunuluyor. Bakan Çelik’in, Çalıştaylar dizisine dahil edilmeyen Madımak’ta katledilenlerin aileleriyle Ön Rapor sonrası görüşmesi ve Sivaslıların görüşü doğrultusunda Madımak’a ilişkin karar vereceklerini söylemesi, Alevi Çalıştaylarının yapılma gerekçesini de açıklıyor gibi. Bu sürecin “bonusu” ise din derslerinin temel ve gönüllü biçiminde iki ayrı format üzerinden sürdürülme önerisinin Ön Rapor üzerinden öğreniyor olmamız.

Ergenekon tutukluları üzerinden “derin devlet” tartışmasını çok da cevval bir biçimde yürüten Hükümet’in simgesel önemi olan Madımak konusunu, bir çeşit “sayısal çoğunluk” ikilemine sığdırması, sorunların algılayış biçimine de işaret ediyor. Meksika Hükümeti, Rüşvetçi Emniyet Müdürü’nün evine el koyup Müze yaparken Mexico Citylilere, “bu sizi rüşvetçi gösterir mi”; Solingen’de yakılan beş Türk’ün anısına anıt dikilirken Solingenlilere “bu sizi katil gösterir mi” demek ne kadar anlamlıysa Sivaslılara da, “Madımak müze olsun mu?” diye sormak o kadar anlamlı geliyor! Kaldı ki evrensel demokrasi, çoğunluğa rağmen “az olanın” haklarının güvence altına almasını öngörüyor.

Madımak’ın simgesel önemi var ama Ön Rapor’a bakıldığında, Alevi Çalıştaylarına konu olan hayati öneme sahip temel problemlerin varlığını olduğu gibi sürdüreceği anlaşılıyor. Cemevlerinden Diyanet’in statüsüne, kimliklerdeki din hanesinin kaldırılmasından zorunlu din derslerine kadar birbiriyle ilintili ve esasen temel hak ve özgürlüklerle doğrudan ilişkili sorunların din dersi örneğinde olduğu gibi katmerleşerek süreceği görülüyor.

Katılımcı bir tartışma modelinin benimsenmiş olması, Ön Raporun içeriğini meşrulaştırmaya yetmez. Bilindiği üzere, Rapor, kurgusu itibariyle laikliğe aykırı bir duruşa sahip olan Diyanet’in varlığının olduğu gibi devamından yana; Cemevlerineyse ibadethane statüsü verilmeden ibadethaneymiş gibi kullanılmasını öneriyor. Son günlerin moda ifadesiyle “çakma ibadethane” olması öngörülüyor. Bu durum, Çalıştaylar dizisinin başlamasından önceki halin varlığını koruyacağını gösteriyor.

Bu kadarla kalsa iyi! Tam da, ilk kez uygulanmaya konulduğu 16 Şubat 1949’un 61. yıldönümünde, zorunlu din derslerinin yanına bir de gönüllü din dersi eğitimi konulması öngörülüyor. DP’nin din üzerinden siyaset yapmasının önünü kesmek amacıyla dönemin CHP’sinin 16 Şubat 1949’da başlattığı zorunlu din dersleri uygulamasının en önemli mağdurları Alevilere yönelik olarak yapılan Çalıştaylarda temel din eğitiminin yanında gönüllü din eğitiminin konulması, tam da Türkiye’ye özgü sorun çözme yöntemine benziyor. İşte bu, dini kontrol etmek amacıyla laikliğe aykırı bir biçimde oluşturulan Diyanet üzerinden devletin dinin kontrolü altına girdiğini çarpıcı bir biçimde gözler önüne seriyor.

Türk gibi başla İngiliz gibi bitir” diye bir söz vardır. Bu söz, “açılım”, “çalıştay” gibi son dönemlerin en sıcak gündem maddelerinin seyrini çok güzel ifade ediyor. Kürt sorunu, Alevilerin talepleri gibi kangrenleşmiş sorunların çözümüne ilişkin büyük bir heves ve heyecanla başlanan sürecin gelip takıldığı nokta, ilkinde “milli birlik ve beraberlik” söylemi; ikincisinde din dersi eğitiminin iki katına çıkması biçimine dönüşmüş bulunuyor.

Sorun, biraz da, neyi, nasıl tartışacağımızı ve çözüm için yol göstericimizin ne olması gerektiğini bilmememizde yatıyor. İnanç özgürlüğü gibi hem temel insan hak ve özgürlüğünü doğrudan ilgilendiren hem de hassas bir alanı tartışırken, bu alanla ilgili bütün dünyada ölçüt olarak ele alınan evrensel laiklik ilkesinin dışarıda tutulması, tartışılan alanı, tartışmacıların ufku kadar tanımlayabiliyor.

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy52294 = 'isikyukselk' + '@';

addy52294 = addy52294 + 'gmail' + '.' + 'com';

var addy_text52294 = 'isikyukselk' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';

( '' );

52294 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


 
KAYNAK : Alevihaber.com - 15 Şubat 2010

Etiketler : , , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.