Erdal GÜVEN : AİHM'nin zorunlu kararı (1)

Erdal GÜVEN : AİHM'nin zorunlu kararı (1)

AİHM'nin zorunlu kararı Erdal GüvenAvrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 9 Ekim'de aldığı kararla, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları...

A+A-

GHKAİHM'nin zorunlu kararı

Erdal Güven

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 9 Ekim'de aldığı kararla, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) eğitim hakkına ilişkin maddesini (1 No'lu Protokol 2 No'lu Madde) ihlal ettiğine hükmetti. AİHM, söz konusu ihlalin, din eğitimindeki sorunlardan ve velilerin inançlarına saygı göstermedeki yetersizlikten kaynaklandığını bildirdi. İhlalden ötürü, Türkiye'yi para cezasına çarptıran mahkeme, bu ihlalin bütünüyle ortadan kaldırılması için din eğitiminin 1 No'lu Protokol'ün 2 No'lu Maddesi'ne uygun biçimde düzenlenmesi gerektiğini duyurdu.

Peki mahkemeye göre Türkiye'nin din eğitimindeki sorunlar ne? AİHM, bir dava üzerine (Zengin vs. Turkey) Türkiye'deki din eğitimi müfredatını ve bu müfredat çerçevesinde ilköğretim ve lise kitaplarında okutulan din dersi kitaplarını incelemiş. Saptamaları özetle şöyle:

1 - İlköğretim okullarında ağırlık diğer dinlere ve felsefelere oranla Müslümanlıkta. (Hemen belirteyim, mahkemeye göre, bu durum, eğitim hakkının ihlal edildiği anlamına gelmiyor; kararın 63'üncü paragrafında, Türkiye'nin laik devlet yapısının ve nüfusun çoğunluğunun Müslüman olduğunun göz önüne alınması gerektiği belirtiliyor).

2 - Muhammed ve Kuran'a ilişkin bilgiler ön planda. Çocuklara sureler ezberletiliyor, resimlerle namaz kılınması öğretiliyor, yazılı sınavlar yapılıyor.

3 - Müfredatta belirtilen 'niyet' ile derslerdeki uygulama birbiriyle çelişkili. Ders kitapları genel bilgilerle sınırlı değil; Sünniliğe göre Müslümanlığın şartları ve farzları da ayrıntılı olarak anlatılıyor. Bu bir noktada, öğrencileri yönlendirme tehlikesi taşıyor.

4 - Buna karşılık Türkiye toplumunun önemli bir kısmının mensubu bulunduğu Aleviliğe ilişkin hiçbir bilgi verilmiyor.

Ta ki lise birinci sınıfa kadar. Onda da anlatılanlar son derece sınırlı, ilköğretimdeki yetersizliği telafi etmekten uzak.

Bu saptamalar doğrultusunda AİHM'nin vardığı sonuç şu: Türkiye'de 'din kültürü ve ahlak bilgisi' dersi, demokratik bir toplumda eğitimin gereği sayılan nesnellik ve çoğulculuk kıstaslarını karşılamıyor; aynı zamanda öğrencilere dine yönelik olarak eleştirel bir akıl kazandırmaktan da uzak (Mahkeme bu bağlamda kararın 69'uncu paragrafında bir de hatırlatma yapıyor: İfade, vicdan ve din özgürlüğü bağlamında din özgürlüğü, bir inananın, kimliğini ve yaşama bakışını etkileyen başlıca unsurlardan biridir, ancak unutmamak gerekir ki bu özgürlük, ateistler, agnostikler, skeptikler ve diğerleri için de aynı derecede değerli bir unsurdur).

AİHM, bu hükme vardıktan sonra, ikinci olarak, Türkiye'de din eğitiminde velilerin dini ya da felsefi inançlarına yeterli saygı gösterilip gösterilmediğini incelemiş. Mahkemeye göre Türkiye'de din eğitimi bu açıdan da sorunlu.

AİHM, Eğitim Şurâsı'nın Hıristiyan ve Yahudi öğrencilerin din derslerinden muaf tutulmasına olanak sağlayan 1990 tarihli karanına dikkat çekip şu çelişkiyi saptıyor: Eğer, Türkiye hükümetinin iddia ettiği gibi, din müfredatı ve ders kitapları, din kültürü ve ahlak bilgisi eğitimi verilmesini amaçlıyorsa, neden yalnızca Müslüman öğrenciler için zorunlu? Yok değilse, neden tüm öğrenciler için seçmeli yapılmıyor? Bir anlamda Türkiye, kendi uygulamasıyla, kendini ele veriyor.

Ayrıca mahkemeye göre çocuklarını din dersinden muaf tutabilmeleri için velileri, dini ya da felsefi inançlarını açıklamaya zorlamak, din özgürlüğü açısından uygun bir yöntem değil (mahkeme kararın 73. paragrafında Türkiye Anayasası'nın 24'üncü maddesinde 'Hiç kimsenin dini görüş ve inancını açıklamaya zorlanamayacağı'nın belirtildiğine dikkat çekerek bir başka çelişkiyi gözler önüne seriyor); kaldı ki bu da keyfi bir durum yaratıyor, çünkü yazılı belge bulunmaması durumunda öğrenciyi muaf tutup tutmama kararı okul idaresine kalıyor.

AİHM bu saptamalar doğrultusunda da ikinci önemli hükümünü veriyor ve Türkiye'de din derslerinden muafiyet usulünün, yerinde yöntemlerle yapılmadığını, velilerin dini ya da felsefi inançlarına yeterli saygı gösterilmediğini belirtiyor.

Sonuç olarak mahkeme incelediği her iki açıdan da Türkiye'nin din dersleri bağlamında eğitim hakkını ihlal ettiğine karar vermiş durumda. Bu, hemen ertesinde Türkiye'deki bakan ve ilgili bürokratların yaptığı gibi, duymazdan gelinecek değil, üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir karar...

Erdal Güven - RADİKAL
21/10/2007

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.