Erdoğan'a kalenin içinden tepki büyürken

Erdoğan'a kalenin içinden tepki büyürken

Erdoğan'a kalenin içinden tepki büyürkenMURAT YETKİNHasan Cemal dün Milliyet’te “Unuttunuz mu, size de bağırdılar, ‘Çekip...

A+A-

Erdoğan'a kalenin içinden tepki büyürkenErdoğan'a kalenin içinden tepki büyürken

MURAT YETKİN

Hasan Cemal dün Milliyet’te “Unuttunuz mu, size de bağırdılar, ‘Çekip gidin Suudi Arabistan’a!’ diye?” soruyordu. Yine Milliyet’te Taha Akyol, hukuk teorisi açısından doğru bulsa bile, Anayasa’nın başlangıç ilkelerini değiştirme girişiminin siyaseten yanlış olacağını, “çok büyük gerilimler yaratacağını” söylüyordu. Oysa Yeni Şafak’ta Fehmi Koru, “Cumhuriyet bir seçkinler rejimi değildir” çıkışıyla, Anayasa’nın ilk maddeleriyle “kişisel olarak herhangi bir sorunu” bulunmamasına karşın, Anayasa’da ‘değiştirilemez’ ifadesinin bulunmasına ters buluyordu. Benzeri yaklaşımı, Zaman’da Eser Karakaş dile getiriyordu. Hemen yan sütununda Zaman yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı ise (yazı günü olmadığı halde) Radikal yazarı Oral Çalışlar ile Aleviler üzerine tartışmasını sürdürüyor, bazı Alevi derneklerinin “Eşit yurttaşlık hakkı” talebiyle hafta sonu Ankara’da yaptıkları kitlesel gösterinin yanlışlığında ısrar ediyordu. Dün yazıları yoktu, ama Radikal’de Oral Çalışlar ve Cengiz Çandar, bir süredir Başbakan Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetinin AB yaklaşımından Kürt ve Alevi yaklaşımına dek önemli siyaset alanlarındaki tutumuna ciddi hayal kırıklığı yansıtan eleştiriler getiriyorlar.

Saydığımız yazarlar bugüne dek Erdoğan ve AK Parti icraatına olumlu yaklaşmış, kimi yerde saldırılara göğüs germiş, savunmuş kamuoyu oluşmasında ağırlığı olan isimlerdir. Kimi daha beligin şekilde AK Parti’ye sempatisini dile getirmiş, kimi bir müttefik yaklaşımıyla hareket etmişler, ama AK Parti’nin özellikle toplumun aydın kesiminde, iş ve siyaset dünyasındaki profilinin belirlenmesinde etkili olmuş isimlerdir. Bu çerçeveye, Bugün’den Ahmet Taşgetiren, Star’dan Mehmet Altan, Yeni Şafak’tan Ali Bayramoğlu ve yine Zaman’da dün “Alternatifi olmadığı için Ak Parti’ye tanınan seçmen kredisi heba edilmemelidir” diye yarı muhtıra niteliğinde bir tavsiyede bulunan Hüseyin Gülerce dahil edilebilir.

Şimdi ne değişti de yakın zamana dek Erdoğan ve AK Parti’nin kusurlarını görmezden gelerek samimi destek veren bu yazarlar Erdoğan ve AK Parti’ye ciddi eleştiriler yöneltmeye başlamıştır?

Yerel seçim mücadelesine hazırlanan kale, bir yandan uluslararası mali kriz, diğer yandan Kürt ayrılıkçılığı baskıları altındayken içeride çıkan huzursuzluğu nasıl açıklamalı?

Erdoğan’ın bu eleştirileri Pir Sultan Abdal’ın “Şu ellerin taşı bana hiç değmez / Dostun bir tek gülü yaralar beni” dizelerindeki ruh haliyle algıladığı görülüyor. Bir süre önce kızının düğününde nikâh şahitliği yaptığı Fehmi Koru’nun NTV’deki söylediği sözlerin başlıklardaki ifadesiyle, ‘Obama gibi geldi, Bush’a döndü’ eleştirisine verdiği “Yazıklar olsun”, “Sevsinler seni” türünden incitici karşılık, diğer yandan ne kadar incindiğinin de göstergesi.

Yaşanan kale içi gerilimi anlamak için şu konular tartışılabilir:

1- Başbakan Erdoğan’ın ABD, Irak ve diğer uluslararası etkenleri dikkate alarak askerlerle belki de Cumhuriyetin kuruluş döneminden bu yana ilk kez gerçekçi bir Kürt siyaseti arayışına girmesi, reel değil ilkesel siyaset isteyen çevrelerde rahatsızlığa yol açmış görünüyor.

2- Dengir Fırat’ın görevinden ayrılması, Meclis’teki PKK etkisi dışındaki Kürt kökenli milletvekillerini hareketlendirdi. Fırat, dünkü görüşmemizde “AK Parti’yi çocuğu gibi gördüğünü, istifayı düşünmediğini, Meclis’te ayrı bir parti örgütlenmesi gibi ne görüşü, ne düşüncesi olduğunu” kesin ifadelerle söyledi. Peki kulisler neden kaynıyor? Açıklanmaya muhtaç.

3- Fethullah Gülen cemaati tarihinde ilk kez bir siyasi partiye açık seçim desteğini 22 Temmuz’da AK Parti’ye vermişti. Bunda Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı hedefi önüne çıkarılan engeller rol oynamıştı. Oysa bu grubun  muhtemel bir Kürt siyasetinde dinin asli unsur olması görüşü, Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ arasında sağlanan ‘bakış birliğinin’ ne kadar parçası olabilir? Bu kuşkulu.

4- Aynı çevrenin Alevi rahatsızlığı da dikkat çekici. Gerek cemaaat, gerekse AK Parti’nin çoğunluğu için Türkiye’deki inanç özgürlüğü sorunu başörtüsü/türban ile özdeş. Oysa şimdi Aleviler çıkıyor ve Türkiye’deki tek inanç sorununun örtünme olmadığını ve kendi inanç ve ibadetlerine de saygı gerektiğini söylüyorlar. Bu AB ve ABD’ye verilmek istenen pembe çerçeveli siyah-beyaz fotoğrafa uymuyor, oyun planını bozuyor.

Bu gerilim hatları kale içine de yansıyor. Kale içi biraz da bu nedenle huzursuz.

MURAT YETKİN

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy14654 = 'myetkin' + '@';

addy14654 = addy14654 + 'radikal' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';

var addy_text14654 = 'myetkin' + '@' + 'radikal' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';

( '' );

14654 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


RADİKAL - 14 Kasım 2008

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.