Ergül Şanlı Dede: 3-5 cemevi yardım alıyordu; biz 93 cemevi alsın dedik

Ergül Şanlı Dede: 3-5 cemevi yardım alıyordu; biz 93 cemevi alsın dedik

Alevi Bektaşi Federasyonunun kurucularından Ergül Şanlı Dede, İBB Meclisi'ne getirilen ve AKP-MHP oylarıyla reddedilen cemevleri önergesinin hazırlanmasında bizzat yer aldığını ve önerge

A+A-

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Yargıtay’ın ve Danıştay’ın kararlarıyla cemevlerine ibadethane statüsü verilmesinin tescil edilmesine rağmen AKP hükümeti mahkeme kararlarını uygulamıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ne de CHP grubu tarafından İyi Parti’nin de desteğiyle 13 Ocak günü cemevleri önergesi verildi.

Önerge teklifinde, İstanbul’da 93 cemevinin Alevi vatandaşların ibadethane mekânları olmasına rağmen resmi olarak ibadethane statüsünde değerlendirilmediği için camii, kilise ve havra gibi ibadethanelerin faydalandığı elektrik ve su faturalarından muaf olmak gibi kamusal hizmetlerden mahrum kaldığı vurgulanmıştı. Bu durumun, Anayasa’nın 10. maddesiyle korunan eşitlik ilkesine aykırı olduğu, toplumsal yaşamda ayrımcılığa yol açtığı belirtilmişti. İç ve uluslararası hukukun tescil ettiği üzere cemevlerinin diğer ibadethanelere verilen hak ve hizmetleri eşit olarak alabilmeleri için “ibadethane” olarak kabul edilmesi teklif edilmişti. Önerge, AKP’li ve MHP’li meclis üyelerince 16 Ocak Perşembe günü reddedildi.

Önergenin hazırlanmasında yer alan Alevi Bektaşi Federasyonunun kurucularından Ergül Şanlı Dede, PİRHA‘ya konuştu.

“ALEVİ-BEKTAŞİ TOPLUMUNUN İNANCI OYLANMADI”

Ergül Şanlı Dede, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ne getirilen ve AKP-MHP oylarıyla reddedilen cemevleri önergesinin hazırlanmasında bizzat yer aldığını ve önerge hazırlanırken en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğünü söyledi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde Alevi-Bektaşi toplumunun inancının oylanmadığını vurgulayan Ergül Şanlı, şöyle devam etti:

“İstanbul’da 93 tane cemevi Alevilerin ibadethane mekanlarıdır. Daha ilk cümleden biz koymuşuz. Bunun oylaması yok, kesin, ibadethane mekanlarıdır. Zaten ikili ilişkilerle 3-5 tane cemevi İstanbul Belediyesi’nden belirli yardımlar alıyordu. Bunun bizler aleni olmasını ve Alevilerin de hakkı olduğunu söyledik. Yasada tescillenmiş cami, kilise, havra, sinagog gibi ibadethaneler belediyelerden yararlanıyor. 16 milyon insanın yaşadığı İstanbul’da Aleviler de azımsanmayacak kadar bir nüfus potansiyeline sahip. 93 tane de cemevi var. 3-5 tane ikili ilişkilerle gizli kapaklı yardımlar alınması yerine 93 tane cemevinin aleni bir şekilde alması amaçlandı. Sadece o olanaklardan yararlanmak amacıyla böyle bir önerge hazırlanırken bunun yasal dayanaklarına da gidildi.”

“HAKKIMIZIN YENMESİNİ İSTEMİYORUZ” 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Yargıtay’ın ve Danıştay’ın kararlarını hatırlatan Ergül Şanlı, “Biz Aleviler hakkımızın yenmesini istemiyoruz. Biz diğerlerinden bir kalem üstün bir kalem fazla hak da istemiyoruz. Diğer inanç ibadethanelerine ne haklar tanınmışsa onu eşit olarak istiyoruz” dedi.

Alevilerin en büyük talebinin eşit yurttaşlık olduğunun altını çizen Şanlı, “Belediyeden de yararlanacağız, diğer alanlardan da yararlanacağız. Arazisinden, tapusundan, sosyal hizmetlerinden, hastanesinden yararlanmak istiyoruz.  Her alanda eşit yurttaşlık istiyoruz. Alevi inancının oylatılması söz konusu değil. İnancımız kadim bir inanç. Oy kullananların (AKP-MHP) inancımızla ilgili hiçbir bilgisi yok. Biz de zaten inancımızı oylatmayız. Üvey evlat, ikinci sınıf vatandaş olmaya tahammülümüz yoktur” diye konuştu.

“İNANCIMIZIN YASAKLI OLMASI ÜZÜCÜ”

“Cemevleri şehirlere taşındıktan sonra bir ihtiyaçtan var olan bir mekan” diyen Ergül Şanlı şunları hatırlattı:

“Aleviler ibadet mekanlarını eskiden köylerde köy evlerinde, köy odalarında geniş evlerde, dedelerin evlerinde yapıyorlardı. Şehre geçince cemevi ihtiyaç haline dönüştü. Komşum inancını, ibadetlerini sorunsuz yaparken ben yapamıyorum. Ben yasaklıyım. İstanbul’a ilk geldiğimiz dönemlerde Alevi cenazeleri farklı inanç merkezlerinde, komşu inanç merkezlerinin mekanlarından kaldırılıyordu. Orada da aşağılanıyordu. Düşünün benim inancım yasaklı, farklı inançlar serbest, özgürce ibadetlerini yapıyor ve nefret suçu işleyebiliyor. Bu suç olmuyor. Toplum olarak, bir Alevi yurttaş olarak üzülüyoruz.”

“DİYANET ÜLKENİN SIRTINDA KAMBURDUR, DERHAL KAPATILMALIDIR”

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu ülkenin sırtında kambur olduğunu vurgulayan Şanlı, “Diyanet, 5-6 bakanlığın bütçesiyle ülkemize ve toplumumuza zarar veriyor. Ne yazık ki Aleviler hakkında hemen fetva yazan, 8-10 yaşında kız çocuklarının evlenmeleri konusunda hemen fetva yazan ama kendi bünyesinde müsaade ettiği derneklerde, vakıflarda, Kur’an kurslarında o çocuklara tecavüzde sessiz kalan, ölü ile yatılıp yatılmayacağına fetva veren bir Diyanet, Alevi dedesi olarak benim gözümde derhal kapatılması lazım. Çünkü yaptığı açıklamalarla ülkemizdeki toplumsal psikolojik bir travma yaratıyor. Cinsel sapıklıkların önünü açarak toplumda infiale neden oluyor. Kadın cinayetlerinin sebebi diyebiliriz” diye konuştu.

Ergül Şanlı Dede, Alevilik ve Sünni islam inancı arasındaki farkı açıklarken, “Sünni içtihat yayılmacı politika izler. Alevi inancı ise tam tersinene gönüllülüğe dayanır. Yani Alevi olmak istesen bile Yol’a almak için seni zorlarlar. Yani hemen seni Yol’a almazlar toplum rızası olmadan. Sünni inanç öyle değil. Sünni inançta 3-5 kişiyi Müslüman ettiysen cennetin kapıları açılır” ifadelerini kullandı.

“GELEN MİSAFİR YARDIMA MUHTAÇ İSE ALİ GİBİ KARŞILANIR”

Gelen her misafirin (mihmanın) Ali olamayacağını belirten Şanlı, Diyanet İşleri Başkanının mihman olarak kabul edilmeyeceğini kaydederek, gerekçesini şöyle açıkladı:

“Bence Aleviler bir konuda yanılıyorlar. Gelen mihman Ali’dir diyorlar. Şimdi mihman demek Tanrı misafiri demek. Tanrı misafiri demekse mecbur kalmış, yoldan mahsur kalmış, bir şey olmuş veya aç kalmış vb. durumlarda gelenin, Aleviler dinine, diline, ırkına, cinsine bakmadan kapısını açarlar ve ona elinden gelen yardımı yaparlar gerektiği müddetçe. Amacı sadece yardımdır. Aleviler üzerine düşen Hızır (Xızır) görevini yerine getirirler. Geleni Ali gibi karşılarlar, Ali gibi gönderirler. Çünkü o kişi yardıma muhtaçtır. O yardımı verdikten sonra gönderirler. Ama burada gelen kişi sana çağrı yapıyor, tebliğ yapıyor. Ben diyor senin inancını tanımıyorum. Bakın bu acı bir şey. Şimdi başsağlığına geliyor. Başsağlığı dileği normaldir. Bağsağlığı dilese gitse, deriz ki normaldir. Ama cübbesiyle, elinde Kur’an ile geliyor. Ben buna aşağılama derim. Çünkü diyor ki; siz dinsizsiniz, imansızsınız, size bir Kur’an lazım. Alan kişi de zaten meyili bu yönde zaten. Çünkü kurduğu kurumlara bakıyoruz, yaptığı işlere bakıyoruz. Daha önceden Fethullah’la cami-cemevi projeleri var. Zaten meyilli.

“KAPALI KAPILAR ARDINDA GÖRÜŞMELER YAPILMASI ALEVİ DÜSTURUNA AYKIRI”

Alevilerin kendi gündemlerini kendilerinin belirlemesi gerektiğini söyleyen Ergül Şanlı, yaklaşık 17 yıl önce ‘cemevleri Alevilerin ibadethanesidir’ diye 1,5 milyon imza toplandığını ve Cumhurbaşkanlığı’na verildiğini hatırlatarak, “Alevilerin sözü ve özü meydanda olmalı. Alevilerin bu olmazsa olmazıdır. Gizli saklı bir şey yapamazlar. Kapalı kapılar ardında gizli saklı görüşmeler yapamazlar. Bunlar Alevi Bektaş-i düsturuna ters bir durumdur. Yasal güvence olmadan Aleviler özgür olamazlar.

“Alevi kurumları fikir ayrılıklarını bırakıp birlikte hareket etmesi lazım” diyen Ergül Şanlı, “Alevi kurumları artık Aleviliği tarif etmekten vazgeçsinler. Kurumların asli görevi Alevilerin siyasal, hukuksal, sosyal her alanda haklarının alınması noktasında mücadele etmektir hukuki yollarla. Biz barıştan yanayız. Bizim zaten özümüz barış. Barış olmadan asla cem dahi yapmayız biz. Önce barışacağız toplumla sonra cem yapacağız” şeklinde konuştu.

PİRHA/İSTANBUL

Etiketler : , , , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.