Fehmi SALIK : Vali Olmak

Fehmi SALIK : Vali Olmak

Fehmi SALIK : Vali OlmakÇocukluğumda işittiğim bir tümce, kulaklarımdan gitmedi hiç. Analar, bebelerini severken “Benim oğlum büyüyecek;...

A+A-

Fehmi SALIK : Vali OlmakFehmi SALIK : Vali Olmak

Çocukluğumda işittiğim bir tümce, kulaklarımdan gitmedi hiç. Analar, bebelerini severken “Benim oğlum büyüyecek; ‘vali paşa’ olacak” derlerdi. Çünkü o yıllar analarımızın, babalarımızın gördükleri en yakın devlet adamları, valilik görevini de yüklenen paşalardı. Osmanlı’dan sonra Cumhuriyet hükümetlerinde de bu görünüm, zaman zaman işlerlik kazanmıştır.

1960’ta, Menderes’in atlı polislerinden hatırı sayılır coplar yemiş, kaburga kemiklerimden biri çatlamış olmasına karşın yine de öğretmen olmayı başarmış ve Gaziantep’te bir kız ortaokuluna atanmıştım.

Anısı önünde saygıyla eğildiğim Fakir Baykurt da o yıllar ilköğretim müfettişliği görevinden alınmış, İslâhiye Ortaokulu’na sürülmüştü. Gaziantep’e her gelişinde, ne edip edip görüşürdüm bu büyük eğitimciyle. “İçerdeki Oğul” adlı kitabında, “Casim” adlı öyküsünde, benden de söz eder değerli yazar.

Orta son sınıfın Türkçe dersleri verilmişti bana. İlk derse girecektim. Ne de olsa, o Köy Enstitüsü havasını ciğerlerine çekmiş biri olarak, o akşam uyuyamadım bir türlü. Ayakkabılarımı kendi ellerimle boyadım. Mendilimi, gömleğimi ütüledim. Kravatımı bağlayıp hazır ettim. Bir gün önce temizlikçiye verdiğim yakası süzülmüş ceketimi, diz vermiş pantolonumu yine özenle hazıra koydum. Yarınki bu ilk derste nasıl bir yol tutacağımı belleğime kazıdım; planımı yaptım.

Uzatmayayım; derse girdim; adımı tahtaya yazdım;-Bugün de inanıyorum.-etkili bir konuşma yaptım. Bize öyle öğretmişlerdi: “İlk vuruş, çok önemlidir.” Konuşmamın bir yerinde şu tümce geçmişti: “ Kim olursa olsun; ister valinin kızı, ister hamalın olsun; benim yanımda birdir ikisi de.” Bu tümceden sonra bir gülüşme oldu arka sıralarda; kızdım. Öğrencinin biri parmak kaldırdı; yanındakinin adını da verdi: “Öğretmenim, Sevim arkadaşımız, vali beyin kızıdır.

Hiç geri adım atmadım; daha da dikeldim.

Bir söylentidir sardı okulu.

Arkadaşlarımın çoğu, üzüntülerini kızgınlığa dönüştürüp sundular bana:

Yandın” dediler. “Kendine yer beğen” dediler. “Daha ilk günden bu keskinlik de neyin nesi?” dediler.

Bir hafta sonra okul müdürümüz, “Seni vali bey istiyor” dedi. Valinin adı: “Osman Meriç”ti.

Kapıyı vurdum; önümü ilikledim; girdim içeri. “Otur” dedi, oturmadım. Üsteleyince oturmak zorunda kaldım.

Sevim, senden söz etti; çok mutlu oldum. Ülkemizin senin gibi öğretmenlere ihtiyacı var.” Daha da bir yığın övücü sözler.

25 Aralık, Gaziantep’in kurtuluş günüdür. Gaziantep’in bayramıdır o gün. O yıl, o bayramı okuduğum şiirlerle ben yönettim.

1967’de TÖB-DER’li olduğum için Hekimhan Lisesi Müdürlüğü’nden alınıp Pütürge Ortaokulu’na atandım. Malatya valisi, Pütürge kaymakamına aynen şunları söylemiş:

Bu adama dikkat et; komünistin tekidir.

Zavallı vali; kaymakamın, benden daha komünist olduğunu çok sonraları anlayacaktı.

Bu da ‘vali’ işte.

Sonra Gaziantep toprağından bir vali de ben yetiştirdim; bugün hiç sevmediğim bir partinin milletvekilidir.

Zaman zaman bu valiler, kendilerini atayan iktidarlardan daha çok sivrileşiyorlar; yani “kraldan daha kralcı” kesiliyorlar; üstlerine hoş görünmek uğruna insanlık dışı tutumlar da sergiliyorlar. Bir Ordu valisi, fındık toplamaya giden Kürt yurttaşlarımızın, ‘Kürt’ oldukları için kamyonlarını geri çevirtebiliyor. Ya da bir başka vali, öldürülen Kürt kökenli yurttaşların, ‘sünnetsiz’ olduğunu söyleyebiliyor; yalanlama yapılınca da hiç de tepki göstermiyor; yani yalan söylediğini içine sindirebiliyor. Bu da ‘vali’ işte…

Bu yazımı bir ‘vali fıkrası’yla bağlamak istiyorum:

Osmanlı’nın zamanında, Van’da ‘Numan’ adında bir vali görev yapıyor. Bir ara sadrazam değişiyor. Yaranacak ya; çağırıyor kâtibini, bir kutlama telgrafı yazmasını istiyor adamdan.

Kâtip de yazıyor; sonunda ‘arz-ı hürmetler’ deyip valinin adını koyuyor. Vali bey, beğenmiyor yazıyı; “Daha kelbî olsun” diyor. Adam yazıyor; o çeviriyor; “Daha kelbî, daha kelbî” diyor.

Kâtip dayanamıyor artık; üst yazıyı yazdıktan sonra imzayı şöyle açıyor:

Vali-yi Van; def-i hacetiniz Numan.

Hah işte böyle” diyor Van valisi, telgrafı imzalıyor.

Kimi valilerin kulaklarına küpe ola…

Fehmi SALIK

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy3235 = 'fehmisalik' + '@';

addy3235 = addy3235 + 'gmail' + '.' + 'com';

var addy_text3235 = 'fehmisalik' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';

( '' );

3235 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


ALEVİ HABER AJANSI / 20 Şubat 2008

Etiketler : , , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.