Feyzullah Çınar'ı Saygıyla Anıyoruz.

Feyzullah Çınar'ı Saygıyla Anıyoruz.

Feyzullah Çınar'ı Saygıyla Anıyoruz."Feyzullah’ım deme şükürŞükür diyen kaldı fakirEle altın bize bakırDüştü sosyal adaletten"1937 - 24 Ekim...

A+A-

Feyzullah Çınar'ı Saygıyla Anıyoruz.Feyzullah Çınar'ı Saygıyla Anıyoruz.

"Feyzullah’ım deme şükür

Şükür diyen kaldı fakir

Ele altın bize bakır

Düştü sosyal adaletten"

1937 - 24 Ekim 1983. Çamşıhı’nın Çamağa köyünde doğdu. 5 yaşında bağlama öğrenmeye başladı.

1950’den itibaren de yaygın olarak çalıp söyledi. İlk plağını 1966’da doldurdu. Bu plağın satışı kısa sürede 200 bini aştı. Türkiye ve Türkiye dışında çeşitli konserler verdi.

1968 yılında katıldığı Hacı Bektaş’ı anma toplantısında karşılaştığı Fransız Türkolog Irène Mélikoff tarafından Fransa’ya davet edildi. Çeşitli Avrupa ülkelerinde Alevilik üzerine konferanslar verdi, örnekledi.

Alevi-Bektaşi deyişlerindeki yorumundan dolayı 1971 yılında Radyo France’ın konuğu olarak Paris’te bir uzunçalar doldurdu. Ayrıca birçok plak ve albüm hazırladı.

VİDEO:

 

* * *

O'nu çok ama çok özlüyorum...

Hakka yürüdüğünü biliyorum, yani göçtüğünü! İçimde bir duyu var yine de, bir gün kucağında mor kadife torbalı telli Kur'an'ıyla çıkıp geliverecek!.. Bu duyu, »ölmezliğin« simgesidir. Nasıl olsun ki, arşivimde ta 1963'den hakka yürüdüğünden bir yıl öncesine kadar çalıp söylediği derlemelerim var; art arda saatler saatler süren! Ölmezliği bu!

Nefes Dergisi'nin Ağustos 1996 tarihli 34. sayısına yazdığım yazımın bir bölümünü, ne denli haklı olduğumu da ispatlarcasına buraya alıyorum, O'nu sevgiyle, saygıyla ve özlemle anarak:

»Kimse alınıp darılmasın, bu ülkede Pir Sultan Abdal'ı en güzel yaşatan, en güzel sesleyen tezeleyen kuşkusuz. O'nun en büyük, yürekten hayranı Feyzullah Çınar'dır. Abarttığım sanılmasın, çoğu kez bantlarını dinlerken, dönen kahverengi şeritten bir ulu insan çıkar bu Pir Sultan Abdal'dır. Feyzullah'ın sesinde sazında, zaar derim Pir bu ola, aynen böyle ola. O'nun ulu ozanı yorumlayışı yalansızdır, dolansızdır; halkın, öfkenin, başkaldırısın ta kendisidir, acılı direnişlerin ve ölmezliğe ulaşmanın.

Aşık Feyzullah halkla neden böylesine özdeşleşiyor, böylesine uygun böylesine yücelerek, bin iken bir olmanın nedir sırrı? Halk bir sözcü olarak görüyor, öyle belliyor ozanı, kendi öfkesini, kıvancını, asısını, hele hele bizim halkımızda da çok belirlenen o anlatımsız direnci, onda buluyor, bundan böylesine bağlanıyor ozanın yiğit sesinde, usta sazında.

Feyzullah, Anadolu kültür mirasını en yiğit, en içten ve bir güzellikte olması gereken, güzeli güzel ve daha güzel yapan, nice öğeleri yabana atmadan bu mirası en hasından kullanan bir sanatçıdır, çağının da adamı olarak, yani ayağa yere basarak, sağlam basarak.

Bu bin yıllı dostu, fazla övdüğüm, hatır için övdüğüm, kolladığım, abarttığım gelmesin aklınıza, yapmam böyle şey, ama yapmak istediğim bir gerçeği teslim etmektir, yiğidin hakkını yiğide vermeye yardımcı olmaktır, içinde bulunduğumuz hay huy arasında değerinin farkına varamadığımız halkımizm bir usta ozanı için daktiloma dökülen duygularımdır onun sazı ve sesi gibi yalansız dolansız. Elimde kimileri göçüp giden nice usta ozanımızın sesleri vardır bantlar dolusu; dedim ya, en çoğunu Aşık Feyzullah Çınar kapsıyor... Yıllar yılı çeşitli ruh dünyası içinde çalıp söylediği deyişler. Feyzullah halkımızın malıdır, hepimizindir, bu bantları da ötekiler gibi gerçek sahibi halkımıza sunmak isterim, dinlediğiniz zaman bu yazının eksik kaldığının farkına varacaksınız«.

Fikret Otyam

KAYNAK : feyzullahcinar


Feyzullah Çınar

Feyzullah Çınar 1937 yılında Sivas Çamşıhı'nın Çamağa Köyü'nde doğmuş; tam beş yaşındayken almış eline bağlamayı... Pir Sultan Abdal'ı, Kaygusuz'u, Virani'yi dinleyerek büyür; 14-15 yaşlarında ise iyi saz çalip, türkü söyleyen bir kişidir artık.

Anadolu'nun o aman vermez çileli yaşamından büyük kente, İstanbul'a gelmesiyle başlayan zorlu yaşam öyküsü O'nu sazıyla daha da yakınlaştırmıştır. İstanbul'da girdiği işler doyurmaz aşığı, O gönlündeki aşkı. toplumsal çelişkileri paylaşmak ister diğer insanlarla. Tam da bu sırada birlikte olduğu dostları Feyzullah Çınar'a bir plak yapmak isterler.

Plağın bir yüzü Agahî Baba'nın "Fazilet" adlı deyişi, diğer yüzü Malatyalı Esirî'nin Şah Hüseyin'e mersiyesi... Yıl 1966; o yıllarda Alevi deyişlerini çalıp söylemek pek çok açıdan zor. Ama koca Çınar durur mu? Aldı mı sazı eline, vurdu mu sazın teline söyler Pir Sultan'dan, Viranî'den, Kul Himmet'ten... işte o gün bu gündür ait olduğu kültürün o güzel ürünlerini altmıştan fazla plağa okumuştur ozan.

1969 yılında Fransa'ya giden Çınar, Alevi-Bektaşi kültürü ve müziği üzerine Irene Melikoff'la birlikte konferanslara katılır, konserler verir. Bir çok Avrupa ülkesinde radyo programlarına katılır. Ozanın Fransa Radyo Televizyoncu ve Unesco tarafından iki long-play'i yayınlanır.

Feyzullah Çınar, Alevi-Bektaşi ozanlarının içinde kırsaldan kente göçmüş, ancak geleneksel kültüründen hiç bir şey yitirmeden sanatını uygulamış ender kişilerden biridir. O geleneksel kültürünü yaşatarak içinde bulunduğu toplumun sorunlarını dile getiren bir ozandır. O'nun sanat yaşamına baktığımızda koca Çınar'ın yine bir başka çınarın izinden gittiğini görürüz... Bu kişi Pir Sultan Abdal'dan başkası değildir. Pir Sultan'ı ve Pir Sultan geleneğini kendine kılavuz seçmiştir. O sazının telinden dökülen melodiler bin yıllık geleneğin sözcüsü gibidir. Pir Sultan deyişlerini sanki Çınar seslendirsin diye yazmıştır. Çınar deyişleri, öylesine yüksek bir sanat gücüyle icra eder, ve dilinden dökülen her sözün anlamı müzikle öylesine bütünleşir ki, yüzlerce yıllık Alevi kültürü ile binlerce yıllık Anadolu kültürlerinin sentezinden doğan bir ses çakılır kulaklarımıza. Feyzullah Çınar usta malı söyler deyişlerini. Yedi kutuplardan en çok Pir Sultan Abdal, Virani, Kul Himmet ve Hatayi'nin deyişlerini çalar ve okur. Geçmişle günümüz arasındaki köprü görevini üstlenmiş o ozanların işlevini Çınar'da da görürüz. Bu bakımdan günümüz  ozanlarının deyişleri de O'nun için diğerleri kadar önemli, hatta kutsaldır. Kul Ahmet, Sefil İbrahim, Celalî kendi döneminin toplumcu ozanlarıdır ve bunların deyişleri Çınar'ın dilinde ve telinde ustaca yorumlanır. Feyzullah Çınar 1960'lı ve 70'li yılların toplumsal açıdan çileli, karamsar, tehlikeli ortamı içinde ozanlık yapmaya çabalar. Türkiye'yi bir uçtan diğer uca dört kez dolaşır. Halkına umut verir, yüreklendirir onları. Toplumcu deyişleri seslendirdiği için hapse atılır. Ancak yine söyler, yine çalar sazım...

1983 yılında daha 46 yaşındayken Çınar yaşama gözlerini kapatır. Ancak onun sesi bu toprağa gönül vermiş dostlarının kulağında yaşamaya devam ediyor.

Bazı türküleri : Siyah saçlarından hatem yüzlerin, Bu yıl bu dağların karı erimez, Geldim şu alemi ıslah edeyim....

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.