Gericilikle Mücadele

Gericilikle Mücadele

Gericilikle MücadeleGazi ASLAN(...) Örgütsüz dağınık sol kesimler harekete geçmelidir. Sol da yer alan siyasi yapılar, sosyalist partiler...

A+A-

Gericilikle MücadeleGericilikle Mücadele

Gazi ASLAN

(...) Örgütsüz dağınık sol kesimler harekete geçmelidir. Sol da yer alan siyasi yapılar, sosyalist partiler artık şeriata, bu gerici gelişmelere tavır almalıdır. Şeriat yönetiminde Alevilerin yaşama imkânı olmadığı gibi komünistlerinde yaşama şansı olmayacaktır. Ülkenin Adnan Menderes dönemindeki uygulamalardan daha fazlası bu gün yaşanmakta devletin her kademesinde şeriatçılar kurumlaşmaktadır. Tepki gösterecek kitleler olmadığı gibi Adnan Menderes'e dur diyen orduda artık bu gidişatın içindedir....

Ülkemizin neden gericileştiğini iki ana başlık altında irdeleyebiliriz. Birincisi: 1991 yılında Sovyetlerin çözülmesi ile birlikte Emperyalizm, Sosyalizmin bittiği, komünizmin çöktüğünü vurgulayarak gerici bir süreç başlatmıştır.. Bu politikalar doğrudan ülkemizde etkilemiş, hatta ülkemize laik olup ta Müslüman olmasından dolayı Ilımlı İslam Projesi gibi örnek ülke yaratma yoluna gidilmiştir.

Amerikan emperyalizmi başta olmak üzere dış sermaye güçleri ile yapılan anlaşmalar ülkemizin bağımsızlığını yitirmesine yol açmaktadır. Borsasının % 70'i yabancılara ait olan, Tahkim Yasası gibi kendi toprağında söz sahibi olmayan ülkemizde bağımsızız diyebilir miyiz? Emperyalist ülkeler "siz üretmeyin biz size ucuz satarız" şeklinde bizi yönlendirmişler toplumsal patlamaları önlemek içinde yardım, kredi ve fonlar aracılığı ile insanlık örneği olmaya çalışmışlardır. Örneğin Özal döneminde Hollanda'dan  ucuz peynir, Amerika'dan pirinç alınmış, Türkiye'de tarım ve hayvancılık bitirilmiştir. Şimdi kredi ve bağışlarla köylüyü ayakta tutmaya, tarımı ve hayvancılığı geliştirmeye çalışıyorlar.

Tabiî ki bizi yönlendirmek sadece ekonomi ile kalmıyor. Amerikan filmleri ve kültürümüzü erozyona uğratacak her türlü girişimi pompalamaktadırlar. Halkımızı da kendi kültür değerlerine yabancılaştırmaktadırlar. Gençlerimiz burger ve kolasız yapamaz olmuş ve hatta çağdaşlık adına çocuklarımıza Amerikan dizilerinden öğrendiğimiz isimleri verir duruma getirilmişiz.

Soros gibi Dünya sermayesinin temsilcileri, Türkiye’de Fethullah kurumları başta olmak üzere çeşitli kurumlara milyon dolarları bağışlamaktadırlar. Daha önceki yayınladığımız "Devlet ve Aleviler" adlı yazımızda belirttiğimiz gibi; 1979'da kurulan, kurucularından birinin de Kadir Topbaş olduğu Enser Vakfı'na ABD Büyükelçiliğince 129 bin dolar verilmiştir. Ve dini faaliyetleri bilinen 39 vakfa binlerce dolar verilmektedir.
   
Orduya darbeler hazırlatıp 12 Eylül ve benzeri müdahalelerle yılarca geriye gitmeye ve gericileşmeye neden olmaktadırlar.

Gericiliğin ikinci nedeni ülkemizin iç dinamikleridir. Ülkemizdeki gericilik ‘’Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz’’ diyen başbakanlara hatta daha da gerilere uzanmaktadır. 1950'li yıllarda böyle diyen başbakanın ardılları şimdi işbaşındadır.

1980'li yıllarda oluşmaya başlayan Yeşil Sermaye ( şimdi Anadolu sermayesi deniyor) ülkenin idaresini eline alıp kaymağını yemek istiyor. Başarılı da olmuşturlar. Milli burjuvazinin ilerici niteliği törpülenmiş, faşizmin rengi yeşil ton alır gibi görünse de ana rengi bozulmamıştır. Hatta o denli gizlenmiştir ki altındaki şeriatçı zihniyeti görememekte, bazı liberal solcular bile iktidarı demokrat diye niteleyebilmektedirler.

Sermaye çıkar ilişkisinde o kadar paylaşımcıdır ki. Ezilenlere ve çalışanların haklarına karşı Sosyal Güvenlik Yasası ve son hazırlanan İşçi Kiralama Büroları gibi uygulamalarda hep birlikte hareket edebilmektedirler. Yıllardır işsizlik fonunda biriken parayı krizi bahane ederek işverenlerin çıkarına sunabilmektedirler.

Son yaşanan Sivas Katliamı ve Zorunlu Din Derslerine karşı kazanılan mahkemeler göstermektedir ki devlet laik bir devlet değildir. Yargı ve hukuksal kurumlar tarafsızlığını yitirmiştir. Adli Tıp kurumunda yaşananlar en güzel örnektir.

Burada ilginç olan şudur: Toplumdaki yozlaşma sisteme ve iktidara tepkiye dönüşmesi gerekirken maalesef şeriatçı güçlere zemin hazırlar olmuş, olumsuzlukları kendilerine örgütleme nedeni yapmışlardır. Sol düşüncede olması gereken emekçi kesimler, inançlarından dolayı sağcı, milliyetçi ve muhafazakâr saflarda durmaktadırlar.

Bu nasıl olmuştur dersiniz?

Vergi sistemindeki düzenleme ile (Vergi Usul Kanunu 40/10 mad) iş adamları vergilerini Gıda Bankacılığı olan derneklere vererek vergilerini ödemiş olmaktadırlar. Kaç adet böyle dernek var bilmiyoruz. Gonca Erkan'ın verdiği bilgiye göre en bilinenler;

Deniz Feneri Derneği,

Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği,

Kepez Deniz Yıldızı Sosyal Yardımlaşma Derneği (Emine Erdoğan tarafından kurulmuştur)

İşadamları vergilerini bu derneklere vererek karşılığında kömür erzak vs. faturası almaktadır.

Derneklerse bu paralarla Ramazanlarda yoğun olarak, diğer zamanlarda kimsesizlere, yoksullara erzak dağıtmaktadır. Devlete ödenmesi gereken para şeriatçı tarikatlara ve örgütlenmelere akıtılmakta ve bu yardımı yapanlar iyilik melekleri olup seçimde oy toplamaktadırlar.

Ülkemiz nasıl gericileşiyor durum çok açık değil mi?

Ülkemizdeki iç dinamiklerden işçi sınıfı ve ezilen kesimler ise örgütsüz ve dağınıktır. Bu durum umutsuzluğa çare olamamakta, çözüm bekleyen kitleleri harekete geçirecek çıkışlar sunulamamaktadır.

Çözüm nedir?

Karanlığa küfredeceğine bir mum yak.

Yukarıdaki ayrıcalık taşıyan bu derneklere kaynaklar akmaya devam etmemeli. Kimse bunu dile getiremiyor, öyle ki yoksula yardım yapılmasın denemez. Ama bu yasa iptal ettirilebilir. Ya da işveren istediği derneğe bağış yapabileceği şekle dönüştürülebilir. Örneğin Alevi bir iş adamı Pir Sultan Abdal Kültür Derneği'ne verebilir.

İnsanlarımızın hayatında din çok ciddi bir yer kaplamaktadır. Psikolojik anlamda insan kendi iç dünyasında ihtiyaç duyabilir. Ama sadece öbür dünya için yaşanmaz. Dinsel alan arttıkça bilimsel alan daralır. İnsanlar hayatlarındaki her şeyini dine göre şekillendirirlerse olacak olan şeriattır. Bu bugün büyük bir tehlikedir. İnanan insanlar inansınlar ama özgür iradesi ile yaşasınlar. Kendilerini başkalarının iradesine bırakmasınlar. Kendilerini özgürleştirdikçe zamanla tanrı anlayışı da değişecektir. Öyle ise bu konuyu iyi işlemek gereklidir. Siyasal ve ekonomik olarak özgürleşmek, kul ve köleleştiren zihniyetlere karşı mücadele etmekle başlamalıyız.

Örgütsüz dağınık sol kesimler harekete geçmelidir. Sol da yer alan siyasi yapılar, sosyalist partiler artık şeriata, bu gerici gelişmelere tavır almalıdır. Şeriat yönetiminde Alevilerin yaşama imkânı olmadığı gibi komünistlerinde yaşama şansı olmayacaktır. Ülkenin Adnan Menderes dönemindeki uygulamalardan daha fazlası bu gün yaşanmakta devletin her kademesinde şeriatçılar kurumlaşmaktadır. Tepki gösterecek kitleler olmadığı gibi Adnan Menderes'e dur diyen orduda artık bu gidişatın içindedir.

Söylemek istediğimiz faşizm dinden hareket ederek kitleleri kontrol altına almıştır. Buna karşı hiçbir çözüm üretilememektedir. Dinin bir sömürü aracı olamayacağından başlayarak yeni politikalar üretilmelidir. "Din afyondur" deyip kestirip atmak sorunu çözmek yerine daha da sıkıntılara yol açmaktadır. Marks dini açıklarken aynı zamanda yoksul halkın zalimlere karşı düşündüğü bir protestodur der. Zalimlerin hakkından tanrının geleceğini düşünür. Pir Sultan Osmanlı paşasına söyle seslenir. "Senin tuğlu padişahın var ise, benim arkam kalem bir Allahım var.’’  Bunları söylerken, Sosyalistler Materyalizm'den taviz versinler anlamında söylemiyorum. Emekçilerin olmaları gereken safta olmalarını sağlamak onları anlamaktan geçtiğini kabul etmek lazımdır.
 
Konfüçyüs’ün deyimi ile gericiliğe küfretmekle sorun çözülmez. Karanlığa karşı yakılmış ateşler vardır. Ülke karanlık içinde olmasına rağmen yakılan mumlar fark edilememektedir. Kitleler cellâdından ümit bekleyen kurbanlar gibi karanlığı yaratanlara sığınmaktadırlar.

Öyle ise önce her birimiz kendimizden başlamalı "ben karanlığa karşı ne yapıyorum?" demeliyiz. O zaman ortaya çıkan aydınlık çevremizi sarmaya başlayacak. İçimizdeki bencilliği atacak biz olmaya başlayacağız. Ne kadar sosyalleşip sevgi yumağı oluşturursak o kadar insanlaşacağız.

Demokratik haklarımızı isteyeceğiz. Huzurlu cevrede yaşayan mutlu insanlar olmanın mücadelesini vereceğiz. Eşitlik ve adalet temel ilkemiz olacak. Yabancı güçleri ülkemizden kovacağız. Bağımsız olmadığımız sürece geri kalmaktan, gerici ve şeriatçı gidişten kurtulamayız. İşbirlikçilere de şöyle bir kenara çekilin, Üreten biziz yönetende biz olacağız diyeceğiz. Böyle bir düzeni değişimle kurabiliriz. Devlet kutsal değildir, böyle bir sistemi kurmak için vazgeçilmez bir araçtır. Belki daha da ilerde devlete de gerek kalmayacaktır. İşte o zaman şimdiki İlkel tartışmaları yani gericiliği konuşmayacağız.

Gazi ASLAN
Banaz Köyü Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı

www.banazkoyu.com - Alevi Haber - 27.07.2009

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.