Gönül iktidarını yaşatanlar, Aleviler

Gönül iktidarını yaşatanlar, Aleviler

Gönül iktidarını yaşatanlar, Alevilerİsmail Cem ÖZKAN Anadolu toraklarına aleviler, ne zaman geldi tam belli değildir. Bu topraklarda binlerce,...

A+A-

Gönül iktidarını yaşatanlar, AlevilerGönül iktidarını yaşatanlar, Aleviler

İsmail Cem ÖZKAN
 
Anadolu toraklarına aleviler, ne zaman geldi tam belli değildir. Bu topraklarda binlerce, yüz binlerce yıldır insanlar bir arada yaşamakta ve siyasetin dengeleri içinde iktidar mücadelesi yapmaktadırlar. Dışarıdan gelenler de bu siyasetin parçası olmuşlardır. İster gönüllü gelin, ister zorunlu, bu topraklar her geleni içine katmış, kendisine benzetmiştir. Siyaset, bir anlamda; var olan kültürün içine yeni gelenleri kucaklamak ve kendisine benzetmek sanatıdır.
 
Aleviler, Anadolu toraklarında görülmesi başlangıçta Doğu Roma imparatorluğunu rahatsız etmiştir, çünkü bu topraklara savaşlar ile değil, dervişleri ile gelmişlerdir. Dervişler, gittikleri yerde kendilerine yaşam alanı yaratmış, bu yaratılan yaşam alanı içinde dini merkezlerini kurmuşlardır.

Yaşam alanı yaratanlar, Anadolu topraklarını kendilerine benzetmeye başlarken, kendileri de o kültürün güzelliklerinden yararlanmış ve içselleştirmişlerdir. Alevilik o yüzden Anadolu topraklarına özgü bir inanç biçimidir. Başkaları ne derse dersin; Anadolu kokar, konuşur…
 
Zaman içinde, Hıristiyanlar ile birlikte ortak yaşam Alevilerin lehine bozulacaktır, Alevilik bir Anadolu yaşam kültürünün öteki adı olacak ve çoğunluk olacaktır, çoğunluk olduğunda bile iktidar mücadelesi yapmayacaktır. Devlet iktidarı yerine, gönüllerin iktidarı mücadelesi yapmaya devam edecektir. O yüzden aleviler ortak (ile bir arda) yaşayanlar arasında çatışma yoktur, aleviler devlet ile de çatışmaya girmemiştir. Bütün sorunlarını içlerinde çözmüşlerdir. Kısaca, Alevilik içine kapalı yeni bir dünyanın öteki adıdır. Anadolu topraklarına gelen, Anadolulu olmuş bir kültürdür.
 
Aleviler kendi aralarında söz, türkü, deyiş, semah, gönül ile anlaşmış, dilin rengini önemsememişlerdir. Alevi; Kürtçe, Türkçe, Arapça, Farsça… belki de başka dilerlide konuşan bir inanç birliği olmuş çıkmıştır. Alevilik yaşam biçimdir, içine giren onun kurallarına gönüllü uyar.
 
Anadolu topraklarında, Doğu Roma İmparatorluğu yerini Anadolu Selçuklu Devleti alırken bile, iktidar tercihini yapmamıştır. O dönemde çoğunluk olan aleviler, iktidara gelmek için ne birlik kurmuş, ne de iktidar mücadelesi içinde olmuştur, o dönemden gelen sözler, destanlar; Alevilerin gönül iktidarını anlatır, Ali sevgisini, insanlığı yüceltmeyi sürdürür. Doğru Roma İmparatorluk topraklarında da aleviler yaşar, Selçuklu topraklarında da. İktidarın kim olduğu önemli değildir.
 
Ne yazık ki, Anadolu Selçuklu Devleti yıkılışına yakın bir zaman diliminde, Konya merkezli hükümet, çoğunluk olan Alevileri kendi iktidarı için tehlike olarak görmüş ve saldırmıştır. Büyük bir Alevi soykırımı yaşatarak Alevileri Anadolu topraklarında azınlık yapmaya çalışmıştır. Bu toprakların rengi olan aleviler, kendilerini korumuşlardır, saldıranların yerleşim yerine saldırı yapmamışlardır, saldırdıklarına dair hiçbir yerde kayıt yoktur, hiçbir sözde yoktur. Aleviler öç almazlar, savunurlar sadece kendilerini. Üstlerine gelen düzenli orduyu yenerler, yenilenler önüne gelen alevi köylerini, Alevilerin evlerini yakarlar yıkarlar ve büyük bir soykırım gerçekleştirirler. Soykırımı gerçekleştirenleri ise dışarıdan gelen Hunlar yok eder en kısa zamanda. Bu topraklarda kim soykırım yapmışsa, iktidarda uzun yaşayamazlar,  yok olurlar! Anadolu Selçuklu devleti de yok olmuştur, arkasına kandan oluşan bir deniz bırakarak.
 
Çoğunluk olanlar azınlık olmuş gibidir ama Alevilik kendisini korur geliştirir. Bu korumanın artık bir yeni önderi varır. Hacıbektaş-ı Veli. Soykırımdan kendisi kurtulmuş, kardeşi Menteşe savaşta şehit düşmüştür. Soykırımdan kurtulanları toplayan, geliştiren ve yeniden hayat veren Hacıbektaş’dır.
 
Eline, diline, beline sahip ol der yandaşlarına, gönül birliktelerine. O her dilden konuşur, 72 milleti tek görür, çünkü en güzel konuşma, gönül konuşmasıdır. Okunacak en büyük kitap insandır ve insanı yüceltmeye devam eder. Onun dili; Türkçedir, Kürtçedir, Farsçadır, Arapçadır. O, o topraklarda konuşulan her dili konuşur, kimse diyemez ki, komşusu olan Ermeni, Rum dillerini konuşmadığını, onlar ile ortak yaşamış, onlar ile birlikte ezilmiştir. Ezilmişler ile birlikte birilik olmuş, en kötü zamanlarında yanlarında olmuştur. Kıtlıkta; hem buğday dağıtmış, hem akıl, hem de nefes… Yunus Emre o kıtlığın ortasında doğan yeni bir güneştir, Anadolu toprağında kan ile sulanmış çağda. O, barışı, güzelliği, yaşamı dillendirmiş, Hacıbektaş’ın verdiği nefes ile... Abdal Musa’nın güzelliği ile…
 
Anadolu beyliklerden oluşan devlet sürecini, Osmanlı ile birlikte yeni bir pencere açılmıştır. Açılan pencereden bakan ve kapısından giren Alevilerdir. Aleviler; balkanlara, Avrupa’ya giden ilk dervişlerdir. O dervişler, yeni kurulan devlete zemin hazırlamış, onların açtığı yoldan yeni devlet gitmiştir. Yeni kurulan devlet, bir Anadolu devleti değil, balkan devleti olarak yaşamayı tercih etmiştir ve Anadolu, yüzlerce yıl sürecek karanlık bir döneme girecektir. İktidar mücadelesi, Anadolu şehirlerinde bulunana şehzadeler arasında olurken, Anadolu toprağı Hacıbektaş’ın öğrencileri tarafından, devlete muhtaç olmadan yaşamayı sürdürmüşler ki, ne zaman Osmanlı yüzünü İran’a döndü, Şah İsmail’i düşman gördü o güne kadar. Şah İsmail önemli bir alevi şairidir. Hatayi’dir. Şiirleri dilden diledir, Pir Sultan’dır Anadolu’nun. Onun aleviler arasında yaygınlaşmasını, devlet iktidarı için tehlike olarak gören Osmanlı padişahı, tıpkı devamı olduğu Anadolu Selçuklu Devleti iktidarı gibi bir alevi kıyımı başlatmıştır. Alevilerin kanları, yine dereleri doldurmuş, ırmakların rengini değiştirmiştir. Savaşmayan aleviler, dağların doruklarına çekilmiştir. Ferman padişahın ise, dağlar bizimdir derler ve orada yaşarlar. O kıyımdan beri aleviler dağlardan, dağ eteklerinden inmemişlerdir. Güvenmezler devlete ve devleti yönetenlere. Çünkü devlet, hep kıyım ile gelmiştir onarla.
 
Alevilerin dergahları yoktur şehirlerde, dergahları kartal yuvası gibidir, ulaşılmazdır. Ulaşanlar ise mutludur orada. Şehirlerde Bektaşiler yer alır, onlardır aleviler ile iktidar arasında ki köprü. Bektaşilerin dergahları şehirlerde kurulur ama alevi o dergaha yolu düşmüşse demlenir, ama içinde alevi kimliği ile yoktur. Çünkü alevi dedesinin gölgesisidir, babanın nefesini dinler. Baba bektaşidir. Babalık kurumunu kuran bir Osmanlı devşirmesi olan Balım Sultandır. Balkanlardan gelir, dervişlerin kaynağını arayan bir gönül güzelidir. O kaynağın Hacıbektaş’da olduğunu görür, dergahı çeviren surlardan girmiş, artık oradan ayrılmamıştır. Balkanların gönül örgütlenmesini bu yeni gelen güneş yapacaktır. Güllü baba, Derviş baba, Kul Hikmet… Nice gönül güzeli yetişecektir onun ocağından. Alevilik iki ayrı kolu varmış gibidir, biri şehirli olan Bektaşilik, öteki dağları mekan tutan Alevilik.
 
Aleviler devlet iktidarından uzak durmuş, dağa sığınan mağdurları da kucaklamıştır. Osmanlı yıkılırken, tıpkı Anadolu Selçuklu devleti gibi davranmış ve bu sefer Ermenileri kıyıma uğratmıştır. Ermenileri kıyıma uğratanda çok yakın zaman diliminde yok olacaktır, tıpkı içinden çıktığı Anadolu devleti gibi.
 
Anadolu sürekliği olan bir tarihi çizgi izler, yıkılan yerine yenisi kurulur. Yenisi, yıkılanın içinden çıkar. Cumhuriyet devleti de Osmanlı külleri içinden doğmuştur, onun devamıdır. Osmanlı devlet anlayışı, yeni devlet anlayışıdır, bu sefer Aleviliği yasal olarak yok etmiştir, (Osmanlı’da Alevilik resmi olarak yok sayılmamıştır) dağ eteklerinde olan dergahları yasalar ile kapattırılmıştır, hiçbir devletin yapmadığını yasal olarak yapmaya girişmiştir. Ebu Suud, Osmanlı rejimi altında “Kızılbaşların katli vaciptir” diye ferman çıkarmıştı. O, o dönemde Alevilerin katliamını meşrulaştırmak istemişti, yeni kurulan devlet ise, tek millet, tek dil, tek din, tek mezhep yaratmak için bir anlamda bu fetvayı hayata geçirmiştir. Yeni katliam silah ile değil, eğitim ile yapılacaktır. Bugün dahi bu ülkenin başbakanı Ebu Suud’u rahmet ile anmaya devam etmektedir, dillerinde övgü eksik olmaz.
 
Cumhuriyetin ilk meclisinde alevi dedeleri yer almıştır, zaman içinde bu dedelerin yeri meclis değil, sürgün ve hapishaneler olmuştur. Dersim’de, Koçgride bulunan alevi dedeleri, yakınları ve izleyenlerinin kanları ile derlerin rengi değiştirilmiş, uçurumların kenarlarında binlerce alevinin cansız vücudu durur olmuştur. Yeni devlette, alevi düşmanıdır, Alevi’yi yok etmek için her yolu deneyecektir. Geçmişten ders alarak içten yok etmek için kolları sıvamıştır, dost gibi gözükerek, içinden taraftar toplayarak bunu yapmaya başlamıştır, bir çok anlamda da başarılı olmuştur.
 
Aleviler bu saldırılar karşısında yine dağları mekan eylemişlerdir, cumhuriyetin rejimine gönülsüz katılmışlardır, dağlar yeni ekonomik ilişliler içinde Alevileri besleyemez olmuş ve zorunlu bir şehre doğru göç yaşanmıştır. Bu göç yeni dengelerin oluşmasına sebep olmuştur. Gönül sultanı olanlar, mütevazı olarak geldikleri şehirlerde zaman içinde çoğunluluğun nüfusuna erişmişlerdir.
 
Cumhuriyetin kuruluşunu gerçekleştiren partiye sarılmalarının tek sebebi, Demokrat Partinin kurmuş olduğu ittifaktır. DP Alevileri karşısına almıştır, iktidar mücadelesi içinde. O yüzden aleviler, gönülsüz de olsa CHP ile ittifak kurmuş ve o günden beri bu ittifakı korumuşlardır. CHP içinde de Alevilerin iktidar hırsı yoktur, o yüzden bugüne kadar bir tek alevi CHP başkanı olmak için mücadele etmemiştir. Bugünkü başkan, mücadelesi ile değil, onu o koltuğa itmeleri sayesinde oturmuştur.
 
Aleviler için önemli olan, gönül iktidarını yüceleştirmek, gönül birlikteliğini Cem’ler ile yaymak, yaşatmaktır. Semah’ın dilinde olduğu gibi, insanı yücelten bir anlayışı yaşatırlar. Şehirleşen aleviler, dağlardaki dergahların yerine şehirlerde Cem Evlerini kuruyorlar. Tarihte ilk defa Bektaşilerin dışında aleviler dergahlarını oluşturuyorlar, Cem Evleri adı altında.
 
Aleviler binlerce yıldır dağları mesken etmenin dışında şehirlerde kendilerini açıkça göstermeye başlamışlardır. Şehirleşen aleviler, yeni süreçte yeni çizgileri ile kendilerini ifade etmek için araçlar oluşturmaya ve kendilerine yaşam alanı yaratmaya devam etmektedirler.

İsmail Cem ÖZKAN
http://cemoezkan.blogcu.com
22 Ekim 2010

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.