Günahıma Ortak Olun

Günahıma Ortak Olun

Günahıma Ortak OlunÜnal ÖZMEN / BirGün Özel günlerin, o güne özgü olmayanlarla, günü özel bulmayanları...

A+A-

Günahıma Ortak OlunGünahıma Ortak Olun

Ünal ÖZMEN / BirGün

Özel günlerin, o güne özgü olmayanlarla, günü özel bulmayanları da çekim alanına soktuğunu kabul etmek gerek. Hele hele dini günler… Kişiyi Ayazma deresi gibi önüne alıp sürüklüyor: Ranttan pay almak için hududuna kaçak düşüncelerle girmişseniz, Ertuğrul Özkök bile olsanız kurtuluşunuz yok. (Özkök’ün Hacca gidişinden söz etmiyorum; geçen yılın Kurban Bayramına denkleştirdiği bir yazısında Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın kitabını tanıtıp Said-i Nursi güzellemesi yapmasına, aynı yazıda dengine getirip İslamcı gazetelerin tümünün genel yönetmenlerinin “insanı” özelliklerini sıralamasına atıfta bulunuyorum.)

Patronumuzun da bizim gibi Tanrısı olmadığı için Ahmet Altan gibi kendi Tanrımıza da yazamıyoruz. (Ahmet Altan da 2009’un oruç ayında “Benim Allahım” başlıklı yazısında Çetin Altan’ın evinde değil de sanki günümüzün öğrenci yurtlarında büyümüş gibi bir yazı kaleme almıştı. Altan, “işler çok sıkıştığında şöyle gökyüzüne doğru bir bakarım.” derken tıpkı benzerleri gibi yeni egemenlere mesajını iletiyordu.

Birçok köşe yazarı bu gün arınma yazısı yazacak. Ben ise yine okullarda din eğitimine karşı yazılarımla günah işleyeceğim. Tabi okursanız günahıma sizleri de ortak edeceğim.

İnsanın dayanacağı şey aklıdır.

Aklı olmayanın dini de yoktur...

İslamiyet’te “Aklı olmayanın dini de yoktur.” diye bir hadis varmış. Çevremde pek az olsa da biraz dinden anlayan birini bulup sordum: Aklı olmayanlardan kasıt kimlerdir diye. Deli olanlar dedi.

Tanıdığım, deliliğin akıl miktarını vermedi fakat hadisin, zihni tahribata uğramış (o dejenere olmuş diyor), psikolojik sorunları olanları kastettiğini söyledi.

Söylediğine göre İslam, olgunluk çağına erişmemiş olanları da dinin kurallarından sorumlu saymıyormuş. Burada olgunluktan kasıt, bireyin zihinsel gelişiminin olguları anlayıp yorumlayacak düzeye erişmiş olması. Demek ki bir kişinin dini kuralları yerine getirebilmesi için hem akla sahip olması hem de aklını kullanma yeterliliğinde olması gerekiyor. Akıl sağlığından sorunlu olanlar “İslam’ın hükümlerinden mükellef” değilmiş. ”Kişiye İslam ibadetlerinin farz olabilmesi için aklen olgunluk çağına erişmiş” olması gerekiyormuş. Anladığım kadarıyla İslam dininin “akıl dini” olduğunu öne sürenlerin dayanağı “İnsanın dayanacağı şey aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur...”  gibi ayetler olmalı.

Milli Eğitim Bakanlığının “çok üst düzey” yetkililerinden biri İslam’ı diğer dinlerden ayıran özelliğin akla verdiği önem olduğunu söylemişti. Bundan dolayı derslerin konularının İslam dinine vurgu yapılarak hazırlanmasını istiyordu. “İslama göre aklı olmayanın dini de yoktur” sözünü ilk kez ondan duymuştum.

Otistik çocuklara din eğitimi

Bu akılsız, Eylül sonunda aldığı bir kararla otistik çocukların eğitim gördüğü merkezlerin ders dağıtım çizelgesindeki beden eğitimi dersi sayısını düşürerek yerine din dersi getirdi. Uygulamanın zorunlu din dersine yönelik itirazın yükseldiği bir döneme denk gelmesi anlamlı; boşuna yırtınmayın, biz din dersini daha da yaygınlaştırmak niyetindeyiz demek istiyor.

Dünya alem bir olmuş (sözün gelişi), olgunlaşmamış çocuklara din eğitimi verilmesin derken, otistik çocuklara da din eğitimi verilmesi kararıyla karşılaştık.

Otizm, delilikle uzak yakın ilişkisi olmamakla birlikte, beynin gelişim durumuyla ilgili olduğu için zihinsel bir özür olarak değerlendirilir. Algılama güçlüğü bu hastalığın önemli sonuçlarından biridir. Otistik çocukların sosyalleşmelerinde ve bedenlerini kullanma becerisi kazandırmada önemli rolü olan beden eğitimi dersinin yerine din dersi koymak hangi akla hizmettir anlamak olanaksız. Çünkü böyle bir uygulamanın dine de faydası olmaz.

Ciddi algılama sorunu yaşayan otistik çocuklara (yetişkin de olsa) soyut kavramlarla davranış kazandırmayı düşünmek için kişinin aklıyla sorununun olması gerek. Hele hele bu ders bir de din kültürü ve ahlak bilgisi dersiyse…

Avrupa Birliği (AB) İlerleme Raporu’nda din eğitimi

2009 yılı AB Türkiye İlerleme Raporu’nun din eğitimiyle ilgili bölümünü değerlendirirken bu paragrafın her yıl aynı ifadelerle Rapor’da yerini koruduğunu yazmıştım. Kural değişmedi, Türkiye bu konuda bir adım atmadığı için 2010 Rapor’unda da zorunlu din eğitimini anlatan bölüm olduğu gibi kaldı. Değişmeden 2011 raporunda da yerini alacak AB görüşü şöyle:

Türkiye Anayasasının 24. maddesi ve Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 12. maddesi uyarınca, din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri ilk ve ortaöğretimde zorunlu olmaya devam etmektedir. AİHM’nin 2007 yılı Ekim ayında verdiği karar, bu derslerin sadece dinler hakkında genel bir bakış vermediğini ve Müslüman inancının temel prensipleri konusunda eğitim verdiğini belirterek, Türkiye’den, eğitim sistemini ve iç mevzuatını AİHS’ye ekli 1 no’lu Protokolün 2. maddesiyle uyumlu hale getirmesini talep etmiştir. Bu karar henüz uygulanmamıştır.

Protestan öğrencilerin söz konusu din derslerini alması zorunlu kılınmıştır. Yehova şahitleri toplulukları muafiyet taleplerinin reddedilmesi sonrasında il milli eğitim müdürlüklerine karşı iki yeni idari dava açmıştır. Aynı konuda, Yehova Şahitleri ailelerinin açmış olduğu davalar Danıştay'da devam etmektedir.

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy63850 = 'unalozmen' + '@';

addy63850 = addy63850 + 'birgun' + '.' + 'net';

var addy_text63850 = 'unalozmen' + '@' + 'birgun' + '.' + 'net';

( '' );

63850 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


BirGün - 16 Kasım 2010

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.