Güzelgül : Madımak utanç müzesine dönüşmeli

Güzelgül : Madımak utanç müzesine dönüşmeli

Madımak Otelini müzeye çevirmektense çocuk kütüphanesi yapan AKP hükümeti, 9 Haziran’da seçimlerden üç...

A+A-

Madımak Otelini müzeye çevirmektense çocuk kütüphanesi yapan AKP hükümeti, 9 Haziran’da seçimlerden üç gün önce açılış yapacak. Açılışı protesto etmeye hazırlanan PSAKD'nın Genel Başkanı Güzelgül, Madımak'ın yeni görümü hakkında, "turistik bir mekandan öte bir anlam ifade etmiyor" dedi.

Diyanet İşleri Başkanının Erikli Baba Kültür Derneği ve Cemevini sadece lokma yemek için ziyaret etmesinin üzerinden çok zaman geçmeden AKP hükümetinden Madımak “sürprizi” geldi. Madımak’ın müze yapılması talebine rağmen çocuk kütüphanesi ve bilim merkezine dönüştürülmesi Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) tarafından protesto edilecek. PSAKD Genel Başkanı Hüseyin Güzelgül yapılan uygulamayı "Öyle bir düzenleme yapılmış ki Madımak’a sanki orada hiç böyle bir vahşet yaşanmamış, turistik bir mekandan öte bir anlam ifade etmeyen bir görünüm oluşturulmuş" diyerek eleştirdi.

Dört ayrı koldan yapılacak yürüyüş ve basın açıklamaları hakkında bilgi verir misiniz?


5 Haziran’da saat 12.00’de Taksim’de olacağız. Tünel’den Taksim tramvay durağına yürüyeceğiz. Saat 21.00’e kadar oturma eylemimiz olacak. Dört koldan yürüyüş yapacağız Anakara’ya. İstanbul kolu ile İzmir kolu Eskişehir’de buluşup Ankara’ya geçecek. Bir kol da Gaziantep’ten yola çıkacak. Bu yürüyüş kolu Malatya, Elazığ, Adıyaman ve Adana’nın ardından Hacı Bektaş’ta bir basın açıklaması yapacak. Bir de Samsun kolumuz var. Samsun, Tokat, Havza ve Çorum’da basın açıklaması yapıp ardından Ankara’ya geçecekler. Bütün yürüyüş kolları 7 Haziran’da Kültür Bakanlığı önünde bir araya gelecek ve Kültür Bakanlığı önünde basın açıklamamızı yapacağız. Ankara’daki basın açıklamasının ardından, yaşamını yitiren şehitlerimiz için aileleri ile birlikte Sivas’a geçeceğiz. Madımak’ın önünde bir basın açıklamamız olacak. Ayrıca, 2 Temmuz anmasına dönük hazırlıklarımız var. Miting, mezar başı anması gibi etkinliklerin ardından Sivas’ta olacağız 2 Temmuz’da. Mücadelemiz Madımak utanç müzesine dönüştürülene kadar sürecek.

2 Temmuz’da saldırıya uğrayan katledilen sadece Alevilik mi sizce?

17 yıldır demokrasi mücadelesi veren siyasi partilerin desteği ile bir mücadele yürüttük. Sivas’ta saldırıya uğrayan sadece Aleviler değildir. Sanata, laikliğe ve aydınlığa bir saldırıdır söz konusu olan. Hükümetin zihniyeti ortadadır. Başbakan Kars’ta heykeli ucube olduğu gerekçesi ile yıktırırken orada tekbir sesleri ile destek verenler oldu. Bugünkü anlayışla geçmişte Alevileri katletmeye ya da asimile etmeye çalışan zihniyet arasında bir bağ var. Alevilik örnek teşkil eden bir kültürel felsefeye sahiptir. Anadolu topraklarına insana, emeğe değeri inşa eden bir geleneğimiz var. Pir Sultan, Yunus Emre, Şeyh Bedrettin, Nesimi ve Hallacı Mansur bu mirası geçmişten devralmışlardır. Biz de yoksulun hakkı için zalimin karşısında duran, aydınlık için mücadelenin gerekliliğini vurgulayan bu mirası gençlere devretmenin çabası içerisindeyiz. Bu topraklardaki tüm halkların kardeşçe bir arada yaşamasıdır arzumuz. Bizim isteğimiz eşit yurttaşlık hakkımızın sağlanmasıdır.

MADIMAK İÇİN MÜCADELE SÜRECEK

AKP Hükümeti Kültür Bakanlığı eliyle Madımak için elinden geleni yapmış izlenimi veriyor . Öte yandan, Alevi örgütleri Hükümetin bu yaklaşımına karşılık gerekli adımlar atmayan, uzlaşmayan kesim olarak gösteriliyor.

Bizlerin Sivas’ta, 1993’te yaşanan olayların ülkemizde tekrar yaşanmaması için yürüttüğümüz mücadelenin sonunda hükümet Madımak’ı kamulaştırmak zorunda kalmıştır. Madımak’ın utanç müzesine dönüştürülmesini istiyoruz. Ancak hükümet anı evine dönüştürmeyi yeterli görüyor. Talebimiz, Madımak’ın Derneğimiz ve şehit ailelerinin istekleri doğrultusunda yapılandırılmasıdır. Ancak hükümet bu isteklerimizi görmezden gelerek 9 Haziran’da Madımak’ta seçim yatırımı niteliğinde bir açılış yapmaya hazırlanıyor. Biz Dernek olarak Madımak’ın iç ve dış yapısının nasıl olması gerektiği konusunda çalışmalar yapmıştık. Nazilerin Yahudileri katlettiği gaz odaları daha sonra müzeye dönüştürülerek böylesi katliamların akıllarda yer etmesi sağlanmıştır. Biz istiyoruz ki Madımak’ı ziyaret eden insanlar bir ders çıkarsınlar ve bir daha böyle bir şey tekrarlanmasın. Bu yüzden de Madımak utanç müzesine dönüştürülmeli.

Öyle bir düzenleme yapılmış ki Madımak’a sanki orada hiç böyle bir vahşet yaşanmamış, turistik bir mekandan öte bir anlam ifade etmeyen bir görünüm oluşturulmuş. Sivas’ta katledilen Pir Sultan’ın görüşü ve inancıdır aslında. O yüzden Madımak’ta buna yer verilmeli. 33 canımızın yanı sıra iki otel görevlisi yaşamını yitirdi. Bir de bizi katledenlerden iki kişi var ölen. Toplam 37 kişinin adı aynı panoda yer alıyor. Şehitlerimizin adının katledenlerle bir arada olmasını kesinlikle kabul etmiyoruz. Böylece bugünkü zihniyetin bizi katledenleri mükafatlandırdığını görüyoruz. Katliamı kışkırtanlardan Cafer Erçakmak’ın dışarılarda gezdiğini, Belediye Meclis üyesi olduğunu ve SSK’dan maaş aldığını hepimiz biliyoruz. Ancak Devlet bunun üstünü devamlı örtüyor.

Bu durumda, Hükümetin elinden geleni yaptığını düşünmüyorsunuz…

Geçenlerde Derneğimizin Genel Merkezi tarafından Kültür Bakanlığına verilen bir dilekçe var. Bu dilekçe ile biz arşivden bir takım belgeleri talep ettik. Kültür Bakanlığı tarafından gönderilen yazıda arşivlerin yok edildiği yazılı. Acaba bu arşivler neye dayanılarak yok ediliyor. Arşivler yok edildiyse olayla ilgili araştırma nasıl yapılıyor? Yok edilme gerekçesi ise arşiv yönetmeliğine göre bazı belgelerin belli bir süre sonra imha edilmesi olarak açıklanıyor.

Sivas katliamının ardından yapılan açıklamaları da unutmayacağız. Tansu Çiller’in, Mesut Yılmaz’ın açıklamalarını. Ayrıca, O günlerde Sivas’ın sanıklarına destek veren Hayati Yazıcı’yı da unutmayacağız. Kendisi şimdi Hükümette Devlet Bakanı olarak görev yapıyor. Bizim mücadelemiz, Madımak taleplerimiz doğrultusunda düzenlenene kadar sürecek. Madımak mutlaka utanç müzesi olacak. Bunun dışında bir de eşit yurttaşlık talebimiz var.

Nedir eşit yurttaşlık hakkı, bunu biraz açar mısınız?

Her alanda, siyasal, kültürel ve yaşamsal alanda, ayrıca inanç alanında eşit haklar istiyoruz. Sünni kesime tanınan her türlü hak Alevi yurttaşlara da tanınmalı. Örneğin zorunlu din dersi uygulamasına son verilmeli. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) vermiş olduğu bir karar var. Buna rağmen zorunlu din dersi veriliyor. Çocuklarımıza Sünni inanca göre dersler veriliyor ve asimilasyona uğruyorlar. Başbakan Almanya’ya gittiğinde “asimilasyon bir insanlık suçudur” diyor. Ama Türkiye’de kendisi uygulamakta bir sakınca görmüyor. Danıştayın, mahalli idarelerin kararlarına rağmen, görmezlikten geliniyor. 82 Anayasasına göre ilköğretim 4. sınıftan lise son sınıfa kadar zorunlu din dersi var. İslam sadece Sünnilikten ibaret değildir. Alevi köyleri okul, öğretmen istemesine rağmen zorla cami yapılıyor. Köylere imam yerine öğretmen gönderiyorlar. Şimdi camiyi geçtik, iş aile imamına kadar vardı. Bizim aile imamlarına ihtiyacımız yok.

Cemevlerimize yasal statü istiyoruz. Cemevlerinin camilerin alternatifi olduğunu iddia ediyorlar. Cemevleri caminin alternatifi değil, Alevilerin ibadet yeridir. Alevilik yüzyıllar boyunca yok edilemedi. Bu saatten sonra AKP zihniyeti de dahil olmak üzere hiçbir güç bizi yok edemez. Biz aynı şekilde inancımızı devam ettireceğiz. Biz mezhep değiliz, tarikat değiliz, cemaat değiliz. Cemaat örgütlenmesi için bütün kanallar açıkken, cemevlerine gelince Tekke ve Zaviyeler Kanunu gündeme geliyor. Biz üfürükçü hocalarla aynı kefeye konuyoruz. Aleviliğin yolu erkanı daha İslamiyet var olmadan önceye dayanır. Osmanlı döneminde Alevilik zor, baskı ve şiddetle yok edilmeye çalışıldı. Günümüzde ise imamlar ordusu ile yok etmeye çalışıyorlar. Ancak bu da işe yaramayacak.

AÇILIM EYLEMLER YAPILINCA GÜNDEME GELDİ

Diyanet İşleri Başkanı Erikli Baba Kültür Derneği ve Cemevini ziyaret etti geçen hafta. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Başkanın Cemevini ziyaret etmiş olması medyada geniş yer buldu. Bu ziyaret hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Diyanet İşleri Başkanı ziyaretinde lokma paylaşmaya geldiğini söyledi. Evet lokma paylaşmaktır. Ancak Diyanete baktığımızda sekiz Bakanlığın bütçesinin sadece Sünni inanca mensup olanlar için kullanıldığını görüyoruz. Bizler Cemevlerinin elektrik, doğal gaz faturalarının ya da dedelere maaş verilmesinin derdinde değiliz. Bizim derdimiz Diyanetin devletten elini çekmesidir. Eğer Başkan lokmadan bahsediyorsa her inanca eşit mesafede olmak zorundadır. Seçimler öncesi böylesi bir ziyaret manidardır.

Şu da ilginç tabi. Cemevinin ibadet yeri olduğunu kabul etmeyip lokmadan bahsetmek. Şimdi bu açılım meselesi ile ilgili bir noktaya dikkat çekmek gerek. Açılım Alevilerin düzenlediği yüz binlerin katıldığı, eşit yurttaşlık hakkının talep edildiği mitinglerin ardından gündeme getirildi. Alevi örgütleri talepleri etrafından bir araya gelince bu birliği bozacak adımlar gündeme geldi. Alevilikle hiç alakası olmayan insanlarla açılım toplantılarına devam ettiler. Yetmedi Maraş’ta Alevileri katleden insanı da dahil ettiler bu toplantılara. En sonunda ortaya çıkan nihai raporda bizim hiçbir talebimize yer verilmedi. Hükümet yandaş Alevileri de yarattı bu süreçte Erikli Baba örneğinde olduğu gibi.

Şimdi tek başına Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı değil mesele. Bugün en basitinden hemen akla gelebilecek ÖSYM’nin yol açtığı skandal var. Basılmamış bir kitabın imha edilmeye çalışılması var. Bir ülkede ileri demokrasi, adalet ve eşitlik tartışılıyorsa, laiklik tartışılıyorsa o ülkede demokrasi yok demektir. Bizim mücadelemiz bu ülkeye gerçek anlamda demokrasi yerleşene kadar sürecektir.

HASSAS BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ

2002’den bu yana süren AKP iktidarının Alevilere dönük yaklaşımını konuşuyoruz. Peki AKP dışındaki partiler, var mı Alevilerin dostu, mücadelesine sahip çıkan bir parti?

Biz Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar hiçbir samimi yaklaşım görmedik hükümetlerden. Aslında bizim mücadelemiz sadece Aleviler adına değil insanlık adına veriyoruz. Açılım başlığı sadece Aleviler için gündeme getirilmedi. Kürt Açılımı var bir de biliyorsunuz. Biz Kürt halkının dilini özgürce konuşabilmesinden yanayız. İsrail'in Mavi Marmara gemisine düzenlediği saldırıyı protesto ettik. Biz Tekel işçilerinin haklı mücadelesini destekledik, UPS işçilerini de ziyaret ettik.

Çok hassas bir süreçten geçiyoruz. Sivas katliamı DYP – SHP iktidarı döneminde yaşandı. Sessiz kaldılar katliama. Devletin gözü önünde sekiz saatlik bir vahşet yaşandı. Şimdi en ufak bir protestoda gaz sıkan kolluk güçleri o gün biriken güruhu dağıtmak için havaya ateş bile açmadılar. Ordu ve polis sessiz kaldı. Torbaların içine benzin koyup perdeleri tutuşturuyorlar hiç kimse müdahale etmiyor. Şimdi protesto için sokaklara dökülen liselilere “beş – on bin kişi yığarız karşılarına” diye yanıt veren bir zihniyet tarafından yönetiliyoruz. Onurlu akademisyen Onur Hamzaoğlu’nun başına gelenler de ibretliktir. Gerçekleri ortaya çıkaran bir bilim insanı suçlu ilan ediliyor. Demokrasi mücadelesi yürüten partiler dışında dost göremiyoruz çevremizde.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey…

Biz laiklikten, Cumhuriyetten, temel hak ve özgürlüklerden yana olan insanlarımızı canlarımızı mücadelemize davet ediyoruz. 4 – 5 Haziran’da Türkiye genelinde yapılacak olan basın açıklamalarına yürüyüş kollarına, 2 Temmuz’da Sivas’ta yapılacak anmaya bekliyoruz. Teşekkür ederim.

Biz teşekkür ederiz.

(soL – Haber Merkezi)

4 haziran 2011

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.