Hâlâ söylüyor, duyuyor musunuz?

Hâlâ söylüyor, duyuyor musunuz?

Hâlâ söylüyor, duyuyor musunuz?Ruhi Su, 1912 yılında doğmuştu.VEDAT ESEN Türk halk müziği denince akla ilk gelenlerden “basbariton”...

A+A-

Hâlâ söylüyor, duyuyor musunuz?Hâlâ söylüyor, duyuyor musunuz?

Ruhi Su, 1912 yılında doğmuştu.

VEDAT ESEN

Türk halk müziği denince akla ilk gelenlerden “basbaritonRuhi Su’nun 20 Eylül 1985’teki ölümünün üzerinden tam 23 yıl geçti. Ama her şeye rağmen büyük ustanın sesi kulakların pasını hâlâ siliyor

“Sanatçı da, tıpkı bir çiftçi gibi, demirci gibi işini anlatabilmelidir. Hem diliyle hem de hüneriyle. Bir başka deyişle, kendi toplumu içinde sanatıyla ekmek yiyebilmelidir. ‘Beni bu halk anlamaz’ demek, en azından, boş bir kendini beğenmişliktir. İnsan kendini beğenmede bile yalnız kalmamalı. Halkın sanatta anlamadığı bir yer olabilir, sanatçı bunu umursamazlık edemez. Çünkü tüketicisi olmayan bir üretim yaşamaz. Hani hükümet zoruyla da yaşamaz demek istiyorum. 50 yıllık değil, 150 yıllık deney var önümüzde. Bazı sanat kurumlarının gittikçe yozlaşması, kuruyup gitmesi bundandır. Halktan kopuk hiçbir işten, hiçbir insandan hayır gelmez.”

Yukarıdaki sözlerin sahibi, büyük usta Mehmet Ruhi Su, 23 yıldır yok aramızda. 20 Eylül 1985’te kaybettik onu. Diğer bir deyişle bu yıl onun “ölümüne pasaport verilişinin” 23. yılı.

İşte türkü böyle söylenmelidir” dedirten, türküleri demlendiren, dinlendiren ve bize öyle sunan bir büyük sanatçıdır Su. Onu dinlerken türküdeki hiçbir kelimeyi anlamadım diyemezsiniz. Çünkü o her kelimenin hakkını vere vere, üzerine basa basa, ama bunu yaparken de türkünün duygusundan hiç ödün vermeyerek, aksine üzerine katarak söyler. Bizi, Dadaloğlu’nun, Pir Sultan Abdal’ın, Karacaoğlan’ın, Yunus Emre’nin didarına ulaştırırcasına...

1912 doğumludur sanatçı. İlk türkülerini, İngiliz-Fransız işgali sırasında tüm Adanalıların birlikte kaçtığı Toros Dağları’nda öğrenir. Savaş yıllarında büyüdüğünden ilk söyledikleri, seferberlik türküleri ve marşlar olur. Daha sonra ise yöre halkından duyduğu türküler kazınır belleğine. Oyun diye bir şeyin varlığından ilk, öksüzler yurdunda haberi olur. Ve ilk enstrümanı olan kemanla tanışması da yine burada olacaktır. Dönemin Milli Savunma Bakanı Recep Peker’in öksüzler yurduna gönderdiği bildiriyle Askeri Lise’ye başlamak zorunda kalır. Ruhi ismini, bu kayıt sırasında adından dolayı küçümsendiğini hissettiği için kendi isteğiyle alır. Artık Mehmet Ruhi’dir o.

Askeri lisede okumak istemez, o yüzden Adana Öğretmen Okulu’na başlar. Buradaki keman öğretmeninden klasik Batı müziği eserlerini öğrenir. Kemanıyla sınavda Vivaldi’nin “Sol Majör Konçertosu”nu icra ederek Müzik Öğretmen Okulu’nu kazanır. Aynı yıl “Su” soyadını alır. Daha sonra Ankara Riyaseti Cumhur Orkestrası’na seçilir ve aynı zamanda Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde müzik öğretmenliği yapar. 1936-1945 yılları arasında Devlet Konservatuarı’nda opera sanatçılığını sürdürür. Opera sanatçılığı, sonraki yıllarda türkü yorumlarında onu tartışılmaz bir yere koyacaktır.

Mahsus mahal

1942 yılından sonra türkülere ağırlık verir. Radyoda “Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor” programını yapar. Türküleri çoğunlukla, yüzyıllarca halkların mücadelesini yansıttığını gördüğü Alevi deyişleridir. O dönem deyişler, komünizm propagandası ile eş algılandığından programı durdurulur. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nden arkadaşı Sıdıka Hanım ile TKP’yle ilişkileri olduğu gerekçesiyle gözaltına alınır. Ünlü Sansaryan Han’ın alt katlarında beş ay boyunca ağır işkenceler görür. Harbiye Cezaevi’ne gönderilir. “Mahsus Mahal” türküsünü bu dönemde Sıdıka Hanım için yazar. “Mahsus mahal derler kalırım zindanda/ Kalırım kalırım dostlar yandadır/ İk’elleri kızıl kandadır kanda/ Ölürüm kardeş aklım sendedir”. Cezaevinde Sıdıka Hanım’la nişanlanır. Ruhi Su’nun Adana, Sıdıka Hanım’ın Sultanahmet Cezaevi’ne gönderileceği mahkeme kararından hemen sonra ise evlenirler. Ruhi Su 1950 yılında “Süvarinin Türküsü”nü yapar. Nâzım Hikmet şiirini besteleyen ilk sanatçıdır. 1958 yılında tahliye olurlar. Her şeye yeniden başlayacaklardır. Eve ekmek götürmek için sırtında eşya taşıyacaktır Ruhi Su, ama bundan hiç gocunmayarak, onurundan zerre taviz vermeyerek.

1985 yılına kadar müzik, engellemeler ve zorluklarla dolu hayatını eşi Sıdıka Su ile sürdürür. Yakalandığı prostat kanserinin tedavisi için yurtdışına gitmek için pasaport başvurusuna vize çıkmaz. Ülkenin aydınları ve sanatçılarının baskısıyla nihayet çıkarıldığında ise artık çok geçtir büyük usta için. 73 yaşında bu dünyaya çok şey bırakarak bize veda eder usta. Zincirlikuyu’da mavi şeffaf taşlı mezarında yatmaktadır şimdi. Ruhi Su söylemeye devam ediyor! Duyuyor musunuz?

VEDAT ESEN : Marmara Üni., Elektrik Öğretmenliği

RADİKAL - 30 Eylül 2008

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.