Hasan Hüseyin Korkmazgil'i Saygı ve Özlemle Anıyoruz

Hasan Hüseyin Korkmazgil'i Saygı ve Özlemle Anıyoruz

Hasan Hüseyin Korkmazgil'i Saygı ve Özlemle Anıyoruz (1927 Gürün - 26 Şubat 1984 Ankara) ACIYI BAL EYLEDİK«pir sultan ölür dirilir»bak şu bebelerin...

A+A-

Hasan Hüseyin Korkmazgil'i Saygı ve Özlemle AnıyoruzHasan Hüseyin Korkmazgil'i Saygı ve Özlemle Anıyoruz

(1927 Gürün - 26 Şubat 1984 Ankara)

ACIYI BAL EYLEDİK

«pir sultan ölür dirilir»

bak şu bebelerin güzelliğine

kaşı destan

gözü destan

elleri kan içinde

kör olasın demiyorum

kör olma da

gör beni

damda birlikte yatmışız

öküzü hoşça tutmuşuz

koyun değil şu dağlarda

san kendimizi gütmüşüz

hor baktık mı karıncaya

kırdık mı kanadını serçenin

vurduk mu karacanın yavrulusunu

ya nasıl kıyarız insana

sen olmasan öldürmek ne

çürümek ne zindanlarda

özlem ne ayrılık ne

yokluk ne yoksulluk ne

ilenmek ne dilenmek ne

işsiz güçsüz dolanmak ne

gün gün ile barışmalı

kardeş kardeş duruşmalı

koklaşmalı söyleşmeli

korka korka yaşamak ne

kahrolasın demiyorum

kahrolma da

gör beni

kanadık toprak olduk

çekildik bayrak olduk

döküldük yaprak olduk

geldik bugüne

ekmeği bol eyledik

acıyı bal eyledik

sıratı yol eyledik

geldik bugüne

ekilir ekin geliriz

ezilir un geliriz

bir gider bin geliriz

beni vurmak kurtuluş mu

kör olsanı demiyorum

kör olma da

gör beni

Hasan Hüseyin

Hasan Hüseyin KORKMAZGİL

(1927 Gürün - 26 Şubat 1984 Ankara)

Adana Erkek Lisesi (1948), Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (1950) mezunu. Göksun'da (K.Maraş) başladığı öğretmenlikten siyasi eylemde bulunduğu gerekçesiyle atıldı, tutuklandı, hüküm giydi. Daha sonra Gürün'de ve Sivas'ta arzuhalcilik, tabela ve portre ressamlığı, inşaat işçiliği yaptı (1955-60). 1960'da İstanbul'a, sonra Ankara'ya yerleşti. Akis dergisinde çalıştı, bir süre de Forum dergisini yönetti (1968-70). Kızılırmak kitabı nedeniyle hakkında 142. maddeden dava açıldı, yargılandı, aklandı. Lise yıllarında şiir yazmaya başlayan Hasan Hüseyin'in ilk şiiri 1959'da Dost dergisinde çıktı. Bu yıllarda mizahi hikayeleri de yayımlandı. Kavel (1963) adlı kitabı ile 1964 Yeditepe Şiir Armağanı'nı, Kızılkuğu (1971) ile TRT'nin 1970 Sanat Başarı Ödülü'nü, Filizkıran Fırtınası (1981) ile 1981 Toprak ve Nevzat Üstün şiir ödüllerini aldı.

Eserleri 

Şiir

Kavel (1963)

Temmuz Bildirisi (1965)

Kızılırmak (1966)

Kızılkuğu (1971)

Ağlasun Ayşafağı (1972)

Oğlak (1972)

Acıyı Bal Eyledik (1973).

Kelepçenin Karasında Bir Ak Güvercin (1974)

Koçero Vatan Şairi (1976)

Haziran'da Ölmek Zor (1977)

Filizkıran Fırtınası (1981)

Acılara Tutunmak (1981)

Işıklarla Oynamayın (1982)

Tohumlar Tuz İçinde (1988)

Kandan Kına Yakılmaz (1989)

Mizahi Hikaye

Mizah dergilerinde yayımlanmış mizah hikayelerinden bir kısmını Hüseyin Korkmazgil adıyla yahut sadece Korkmazgil soyadını kullanarak, üç kitapta derledi:

Öhhöööö! (1964)

Made in Türkey (1970)

Bıyıklar Konuşuyor (1971).

Gezi 

Bağdat Basra Yollarında(1974)

Çocuk Kitapları

Eşeğin Gözyaşları

Aşıcı Baba

Ormanın Öcü

Ressamın Bıldırcınları

Becerikli Çocuğun Düşleri

KAYNAK : Wikipedia

26 Şubat 2008

KERBELÂ UZAK DEĞİL

"pîr sultan'ım eydür yezitler gamda

horasan erleri urum'da şam'da

biz de mihman olduk bir ayn-i cemde

doyup kanamadık hallerinize

nezaman boynuma gitse elim

büyür kerbelâ'm

nezaman kana değse gözlerim

kerbelâ'da bir akşam

bir uzun havadır munzur

mor bir katar gibi düzülüp gider

saz çalar akşamları pîr sultan göçmenleri

gönlümün terazisi bozulup gider

koca fırat vura vura başını

hey fırat

fırat fırat

benim anam döve döve döşünü

kerbelâ uzak değil

ağlama sen

ben de silah çattım munzur eteklerinde

yıldızlara uludum yalnızlığın fıratçasından

gözleri nasıl da gözlerimdi hoooooy

ağrıda benden öte

bir munzur

bir fırat

ve bir gelincik

üçü de erzincanlı

üçü de üçgüzeller

gibi şuramda

ben de kulaç attım dedemlik tosbağalarla

kıyıları gelincikli fırat'ta

fırat fırat

hey fırat

insan nasıl allahsarmış gördüm o yalnızlığı

yaşadım allahsamayı bütün boyutlarıyla

kerbelâ uzak değil

ağlama sen

uzak geldim

seferberlik seferberlik çığrışır ayaklarım

başımdır dolaşır elden ele hergün şam'larda

yüreğimdir her seher bir ak güvercin

bu kaçıncı yezit

dostlar

bu kaçıncı muharrem

ben gözüme sürme değil kerbelâ çektim

ağlama sen

'ağlama gözlerim mevlâ kerimdir'

ben bilirim o mevlâyı

mevlâ bizimdir

taze karpuz kokusu

bu benim kanım

dostlar, yüzleriniz neden böyle kuytu gülleri

yüzleriniz bir avuç su

a dostlar

fırat fırat

hey fırat

neyleyim ben suyunu

yangınım kaç bin fırat

çilem kaç bin cehennem

hergünüm bir kerbelâ

bakın hele

bakın şu soyukahpelilere

sabahın seherini haram etmişler bana

kaygulu geceleri vatan etmişler bana

fırat fırat

hey fırat

fırat'ı, dost fırat'ı

düşman etmişler bana

nezaman bir ak güvercin konsa dalıma

ak boynundan kanlar sızsa boynuma

nezaman tuza batsam fırat kıyılarında

yezitler doldursa akşamlarımı

dolaşır kesik başım şam'larda

ürkerim büyük tutsaklığımdan

yavrum, mazlum bakışlım, niye akşamız

niye böyle

binicisiz at gibi

göçün ucu saplandı karanlığa

göçün ardı görünürde yok

kim geçmiş bu dağlar kargaşasını

kar kokmuş güneş kokmuş türküsü kimin

kim dökülmüş kızılırmak'lara binlerle

bakarım biryanıma

derim yüzülür

bakarım biryanıma

etim kıyılır

sallanır ak bedenim yağmurda yaşta

urganı boynunda dedem görünür

tutuşmuş ali kuzularının ak çadırları

aşar gelir çığlıkları anacıkların

adımın arkasında

taptaze yaram görünür

kerbelâ aşkım benim

umudum öfkem açlığım

kalabalık yalnızlığım

çocuk saflığım benim

fırat fırat

hey fırat

muhanete muhtaçlığım

kerbelâ benim

onlar hep yezit'tiler

ben hep hüseyin

onlar çöle akar gibi akıp gittiler

ben geldim buralara

fıratlaşarak

kerbelâ uzak değil

kerbelâ uzak değil

ben bilirim bu kavgayı

ağlama sen

Hasan Hüseyin

ACILARA TUTUNMAK

acı çekmek özgürlükse

özgürdük ikimiz de

o yuvasız çalıkuşu

bense kafeste kanarya

o dolaşmış daldan dala

savurmuş yüreğini

ben bölmüşüm yüreğimi

başkaldıran dizelere

kavuşmak özgürlükse

özgürdük ikimizde

elleri çığlık çığlık

yanyana iki dünya

ikimiz iki dağdan

iki hırçın su gibi

akıp gelmiştik

buluşmuştuk bir kavşakta

unutmuştuk ayrılığı

yok saymıştık özlemeyi

şarkımıza dalmıştık

mutluluk mavi çocuk

oynardı bahçemizde

aramakmış oysa sevmek

özlemekmiş oysa sevmek

bulup bulup yitirmekmiş

düşsel bir oyuncağı

yalanmış hepsi yalan

sevmek diye birşey vardı

sevmek diye birşey yokmuş

acılardan artakalan

işte bu bakışlarmış

kuğu diye gözlerimde

gün batımı bulutlarmış

yalanmış hepsi yalan

savrulup gitmek varmış

ayrı yörüngelerde

acı çektim günlerce

acı çektim susarak

şu kısacık konuklukta

deprem kargaşasında

yaşadım birkaç bin yıl

acılara tutunarak

acı çekmek özgürlükse

özgürdük ikimizde

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.