İftardan çalıştaya, açamadığımız Aleviler

İftardan çalıştaya, açamadığımız Aleviler

İftardan çalıştaya, açamadığımız AlevilerYrd. Doç. Dr. AYKAN ERDEMİR* İftarla açamadığımızı bu kez “Alevi Açılımı”...

A+A-

İftardan çalıştaya, açamadığımız Alevilerİftardan çalıştaya, açamadığımız Aleviler

Yrd. Doç. Dr. AYKAN ERDEMİR*

İftarla açamadığımızı bu kez “Alevi Açılımı” ile çözmeye niyetliyiz. Neyin açılacağını ve bu sırada neyin kapanacağını tam olarak anlamasak da büyüklerimize güveniyoruz. Durmak yok, açılıma devam

Yüzde 99’u Müslüman olan şu cennet vatanda başımıza nereden musallat olduğu belli olmayan bir iç mihrak, cümlemizi endişelere gark etmekte. “Alevi Sorunu” denen bu kördüğüme İskender’in kılıcıyla nice vurduysak bana mısın demedi. Her şeye rağmen mahallelide huzur bırakmayan bu düğümü eninde sonunda çözeceğimize imanımız tam. İftarla açamadığımızı bu kez “Alevi Açılımı” ile çözmeye niyetliyiz. Neyin açılacağını ve bu sırada neyin kapanacağını tam olarak anlamasak da büyüklerimize güveniyoruz. Durmak yok, açılıma devam.

ÖNCE ALEVİLİK KONUSUNDA UZLAŞI GEREK

Ne güzel kardeşçe yaşıyorduk, etle tırnak gibiydik, bu Alevi sorunu da nereden çıktı” diyenlere işin içyüzünü bir kez de ben anlatmak isterim. Uzun yıllarını Aleviler’le geçirmiş, yıllardır arkadaşları, komşuları ve meslektaşları olarak yaşamış bir Sünni vatandaş olarak Aleviler’den en çok şikâyetçi olanların başında ben geliyorum. Bu nedenle Alevi sorununu bir kez de gelin benden dinleyin diyorum.

Öncelikle Aleviler’in Alevilik’i bilmediğini belirtmeliyim. Sorsanız herbirine ayrı ayrı tarif ederler inançlarını. Kültür derler, felsefe derler, inanç derler, İslam’ın içinde, dışında derler. Onların derdi nedense beni gerer... Ben durmaz uğraşırım, Alevilik’in özünü arar, klasiklerini basar, kitabını yazar Aleviler’e dayatırım, ama nafile. Kıymetimi bilmezler. Halbuki Aleviler bir birleşseler, tek bir çözümde anlaşsalar, farklılıklarından kurtulsalar, Alevilik’i hepsi aynı şekilde tanımlasalar, yaşasalar ve aktarsalar, çözüm ne kadar da kolay olacak.

Tüm bunlar bir yana, Aleviler’in uzlaşmaz ve geçimsiz tavırları üç ayrı alanda kendini göstermektedir: Mahallede, okulda ve Diyanet’te. Gelin mahalleden başlayalım serzenişimize. Bunca zamandır birbirimizi dost biliriz Aleviler’le, bir kez olsun kapımı çalıp da tebliğde bulunmadılar, beni yollarına çağırmadılar. Kendi içlerinden ikrar verecekleri bile “gelme gelme, dönme dönme” diye korkutur kaçırırlar. 48 Perşembe’nin birinde dahi cemlerine katılmam, semah dönmem, bir kez olsun neredesin diye sormazlar. Her Muharrem gözlerinin önünde oruç yediğimde nafile beklerim bir tanesi gelip de beni uyarsın diye. Yıllarca boş umutlarla bekledim Sünni köyümüze zorla dikecekleri cemevini. Camimin yolunu tuttuğumda boşuna bir sitem bekledim “camiyle cemevini karşı karşıya getirmeyin, herkes cemevine gelsin” diyen. Hep istedim ki içlerinden birisi çıksın desin “cami cümbüşevidir”, tenezzül etmediler.

Okul deseniz oradaki durum mahalleden beter. Bir kez zahmet edip de bizim çocuklara dört kapı kırk makamı öğretmeye kalkmadılar. Okullarda ne deyişleri, ne düvazimamları, ne de tevhidleri ezberlettiler. Boşuna bekledim öğrencilere sınıfta cem tutturup semah döndürsünler diye. Dede-zakir liseleri açsınlar, öğretmen maaşlarını ve okul masraflarını devlete ödetsinler istedim hep, olmadı. Ders kitapları bassınlar diledim, yetmiş iki milletin ve mezhebin cehennem ateşinde yanışını anlatan, beceremediler. Sünni öğrencilere zahmet edip de bir fiske vurmadılar. Zorunlu Alevilik dersi veremeyecek kadar umursamaz adamlar bunlar...

Diyanet İşleri Başkanlığı dediniz mi Aleviler’in keçi inadını rahatlıkla görebilirsiniz. Dedenize, babanıza, zakirinize maaş dedik, cemevinize arsa, elektrik, su dedik ikna edemedik. Ne devlet protokolünde saygın konum, ne bakanlıkların çoğundan büyük bütçe, ne de gösterişli makam arabaları mutlu etti onları. Gözlerini toprak doyursun. İlle de rızalığı alınmış olmalı dediler, hak dediler, eşitlik dediler, beni sinir ettiler.

TÜRKİYE’NİN ÖNÜNÜ AÇIN

Son olarak bir başka şikâyetimi daha dile getirmeden edemeyeceğim. Çok zaman geçirdim cemevlerinde, derneklerinde, vakıflarında. Her geleni “insandır” dediler, buyur ettiler. Ayırmadılar Ermeni’yi, Süryani’yi, eşcinseli, engelliyi, Zaza’yı, Çerkez’i... Eşit yurttaşlık dediler. Temel hak ve özgürlükler dediler. Anayasal yurttaşlık dediler. Ayrımcılıkla mücadele dediler. Nefret söylemlerine ve nefret eylemlerine son dediler. Arkadaşıma dokunma dediler. Ya hep beraber, ya hiç birimiz dediler. Dünyanın tüm lanetlileri dediler...

Sorun gayet aşikâr değil mi dostlar? Açılın önümüzden Aleviler, açılın! Açın artık Türkiye’nin önünü...

* ODTÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi /

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy34166 = 'aerdemir' + '@';

addy34166 = addy34166 + 'metu' + '.' + 'edu' + '.' + 'tr';

var addy_text34166 = 'aerdemir' + '@' + 'metu' + '.' + 'edu' + '.' + 'tr';

( '' );

34166 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->

Taraf/herTaraf - Istanbul - 15.07.2009

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.