İsmet BERKAN : Yine hukuk konuşalım: Zorunlu din dersi

İsmet BERKAN : Yine hukuk konuşalım: Zorunlu din dersi

İsmet BERKAN : Yine hukuk konuşalım: Zorunlu din dersi Danıştay 8. Dairesi'nin ilköğretim okulları ve liselerde okutulan 'din kültürü...

A+A-

İsmet BERKAN : Yine hukuk konuşalım: Zorunlu din dersiİsmet BERKAN : Yine hukuk konuşalım: Zorunlu din dersi

Danıştay 8. Dairesi'nin ilköğretim okulları ve liselerde okutulan 'din kültürü ve ahlak bilgisi dersi' ile ilgili verdiği iki karar birkaç gündür tartışılıyor. Her iki karar için de, Alevi inancına sahip öğrenci velilerinin 'Bu derste öğretilenler bizim dini ve felsefi inançlarımızla uyuşmuyor, bu derste bizim dini ve felsefi inançlarımız öğretilmiyor. O yüzden çocuklarımız bu dersten muaf tutulmalı' şeklindeki başvuruları temel alınmış.

İstanbul'da il Milli Eğitim Müdürlüğü'ne başvurmuş önce veliler, oradan ret cevabı alınca da İdare Mahkemesi'ne gitmiş.

Davalardan birinde İdare Mahkemesi başvuruyı haksız, Milli Eğitim'in uygulamasını haklı bulmuş, bunun üzerine temyiz mercii olarak Danıştay'a gidilmiş. 8. Daire de yerel mahkemenin kararını bozan kararını (Esas No: 2006/4107) vermiş. Diğer başvuruda ise İstanbul'da İdare Mahkemesi başvuranları haklı, Milli Eğitim'i haksız bulmuş, herhalde Milli Eğitim Danıştay'a temyiz etmiş, 8. Daire de yerel mahkeme kararını onamış. (Esas No: 2007/679)

Bu kısa tarihi yazdım, çünkü henüz bu kararlar birer içtihat haline gelmediler, süreç büyük ihtimalle devam edecek, bakanlık itirazlarını sürdürecek. Nihai kararların çıkması, eğer giderse Danıştay'ın 'İdari Dava Daireleri Kurulu'nun bir karar oluşturması zaman alacak. Bunun bilinmesi önemli.

Dediğim gibi henüz davalar sonuçlanmamış, bir içtihat oluşmamış olmakla birlikte, esasen işin hangi yöne doğru gittiği ve bir içtihat oluşacaksa onun ne yönde oluşacağı üç aşağı-beş yukarı belirgin.

Önce izninizle Anayasa'nın 24. maddesinin ilgili bölümünü hatırlatmak istiyorum: "Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır.

Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır."

İsterseniz bir de Anayasa Mahkemesi'nin bu fıkrayı nasıl yorumladığını görelim:

"Lâik devletin, doğası gereği resmî bir dininin bulunmaması, belli bir dine üstünlük tanımamasını, onun gereklerini yasalar ve diğer idarî işlemlerle geçerli kılmaya çalışmamasını gerektirir. Bu bağlamda, lâik bir devlette belli bir dinin, eğitim ve öğretimi zorunlu hale getirilemez. (....)

Din ve ahlâk eğitim ve öğretiminin devletin gözetim ve denetimi altında yapılmasının nedeni, maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi bu konudaki eğitim ve öğretim özgürlüğünün kötüye kullanılmasını engellemektir. Dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek ve ahlâki değerleri benimsetmek amacıyla din kültürü ve ahlâk öğretimi dersleri ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasına alınmıştır. Din eğitimi yerine 'din kültürü' dersinden söz edilmesi de bu amacı açıkça ortaya koymaktadır. Bunun dışındaki din eğitimi ve öğretimi, ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin iznine bağlı tutulmuştur."

Burada konumuz açısından da önemli olan, 'Laik bir devlette belli bir dinin, eğitim ve öğretimi zorunlu hale getirilemez' sözleridir.

Peki acaba ilköğretim okulları ve liselerde okutulan 'din kültürü ve ahlak bilgisi' dersi, Anayasa Mahkemesi'nin koyduğu bu kritere uymakta mıdır?

İşte Danıştay 8. Dairesi de bu soruyu tartışıyor, tartışırken de daha önce benzer bir tartışmayı yapıp karara varmış olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararından da yararlanıyor. (Zaten Danıştay 8. Dairesi'nin kararını benim için önemli yapan birinci unsur, dairenin kararına dayanak olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ve AİHM kararını almış olması.)

8. Daire, (AİHM gibi ve) Anayasa Mahkemesi gibi düşünüyor ve Anayasa tarafından zorunlu kılınanın 'din dersi' değil, 'din kültürü dersi' olduğunu saptıyor, ardından da ders kitabının 'din kültürü' değil 'din' kitabı olduğunu, verilen dersin İslam dini dersi olduğunu söyleyerek davacı velileri haklı buluyor.

Biliyorsunuz, bu karar sonrası Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, ders kitabının artık değiştiğini, dolayısıyla bugün geçerli kitaba bakılarak karar verilse kararın aynı yönde olmayacağını söyledi.

Bakan Çelik'in bu iddiasının geçerliğinden şüpheliyim. Çünkü benim görebildiğim kadarıyla Danıştay, 'din dersi'ni yasaklama eğilimini açıkça sergilemiş durumda ve içinde duaların, namazın nasıl kılınacağının vs. öğretildiği bir kitabı, diğer din ve inançlara ne kadar yer verirse versin 'din kültürü ve ahlak bilgisi' ders kitabı olarak değil 'din dersi' kitabı olarak görme hazırlığında.

Bu da, eğer gerçekleşirse, Türkiye'de büyük bir talebin konusu olduğunu herkesin bildiği 'din eğitimi' konusunu açıkta bırakacak, hükümetlere ve parlamentolara daha uygun yöntemler aratacak bir gelişme olacak.

Milli Eğitim'in ve siyasetçilerin, 'Karar henüz kesinleşmedi' deyip işi geçiştirmek yerine kendilerini geleceğe hazırlamasında fayda var.

İsmet Berkan
RADİKAL - 7 Mart 2008

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.